BLOG
Potansiyeller ve Kişisel Keşifler
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
Öteki
Dostoyevski'nin unutulmaz eseri "Öteki", ünlü yönetmen Emin Alper tarafından tiyatro sahnesine taşınıyor. 12 Ocak'ta Maximum Uniq Hall'da prömiyerini yapan oyun, Cem Yiğit Üzümoğlu, Erdem Şenocak, Derya Karadaş ve Gökhan Yıkılkan gibi başarılı oyuncuların yer aldığı güçlü bir kadroyla seyirciyle buluşuyor.
Emin Alper'in ilk tiyatro yönetmenliği deneyimi olan "Öteki", sahne tasarımı Deniz Göktürk Kobanbay, ışık tasarımı Ahmet Sesigürgil ve ses tasarımı Okan Kaya tarafından hayata geçiriliyor. Nisan Ceren Özerten'in yapımcılığında, Luz Yapım prodüksiyonuyla sahneye taşınan oyun, seyircilere sarsıcı bir kara komedi deneyimi sunmayı hedefliyor.
"Öteki"nin merak uyandıran sorusu ise şu: Fiziksel olarak sizinle aynı özelliklere sahip, ancak karakteri tamamen zıttınız olan birisi karşınıza çıksa ne yapardınız? Nefret ettiğiniz özelliklere sahip olmasına rağmen sizin hedeflerinize sizden daha kolay ulaşabilen birisiyle karşılaşmak, ne gibi çatışmalara yol açabilir?
Oyun, yaratıcı uyarlaması ve sahne deneyimiyle dikkat çekiyor. Sezon boyunca Maximum Uniq Hall, Zorlu PSM, CKM ve DasDas gibi prestijli mekanlarda sahnelenecek olan "Öteki", izleyicilere çarpıcı bir tiyatro deneyimi sunmayı vaat ediyor.
Fotoğraf Biletix resmi web sitesinden alınmıştır.
Olimpos Sergileri III: Enteriyör
Ünlü sanatçı Taner Ceylan, "Olimpos Sergileri" serisinin üçüncüsü olan ve "Enteriyör" temasına odaklanan grup sergisini küratörlüğünde Karaköy'deki tarihi un değirmeni binasında sunuyor. 21 Ocak'a kadar devam edecek olan bu sergi, sanatçının kendisi gibi sanatçıları ve onların üretim süreçlerini sanatın temel kavramlarıyla buluşturma deneyimine dayanıyor.
2019 yılında başlayan ve beş sergi olarak planlanan "Olimpos Sergileri" serisinin ilk iki edisyonunda "Portre" ve "Peyzaj" temaları işlenmişti. Üçüncü sergisi "Enteriyör"de ise Pelda Aytaş, Mert Acar, Vildan Hoşbak, Studio Pinprick, Sinan Çınar, Sinan Tuncay, Serdar Eğer, Kaan Fıçıcı, Enes Alba ve Can İncekara gibi sanatçıların resim, heykel, fotoğraf, desen, video ve yerleştirme çalışmaları sergileniyor. Sergideki tüm eserler, yeni üretimler olup ilk kez ziyaretçilere sunuluyor.
Serginin gerçekleştiği tarihi un değirmeni binası, geçmişi 19. yüzyıla dayanıyor ve 2011–2014 yılları arasında Galeri Manâ'ya, 2018'den itibaren ise Ali Raif Dinçkök'ün koleksiyonuna ev sahipliği yapmış önemli bir kültür mekanıdır. "Olimpos Sergileri III: Enteriyör", Karaköy'de bulunan bu tarihi mekanda her gün 12.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Bu sergi, sanatseverlere modern sanatın çeşitli yönlerini ve sanatçıların yaratıcı süreçlerini keşfetme fırsatı sunuyor.
Fotoğraf Olimpos Sergileri resmi web sitesinden alınmıştır.
Sen Potansiyellerle Doğdun
Neyzen, besteci, yapımcı ve dj Mercan Dede'nin 30 yıllık görsel
sanat çalışmalarının bir seçkisini bir araya getiren "Sen Potansiyellerle Doğdun" başlıklı kişisel sergisi, Casa Botter'de
sanatseverlerle buluşuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Miras ve İBB Kültür ev sahipliğinde gerçekleştirilen serginin
küratörlüğünü Nurhak Kaya üstleniyor. Sergi, 4 Şubat'a kadar ziyaret edilebilir.
"Sen Potansiyellerle Doğdun" sergisi, izleyicilere kendi potansiyellerini keşfetme çağrısı yaparak, varoluş sebeplerini ve sayısız potansiyellerini hatırlatmayı amaçlıyor. Mercan Dede'nin görsel sanat dünyasındaki 30 yıllık deneyimini içeren sergi, olması gereken, gizli tutulan, arzu edilen ve içimizde ukde kalan anların peşine düşüyor.
Sergi, İstiklal Caddesi'nde yer alan ve art nouveau akımının İstanbul'daki ilk örneği olan Casa Botter'de gerçekleşiyor. İBB Miras'ın restorasyon çalışmaları sonucunda zemin katı sergi salonu olarak kullanılan Casa Botter, birinci katında Cumhuriyet'in 100. Yıl coşkusunu yansıtan çalışma alanlarına ev sahipliği yapıyor. Tarihi bir dokuya sahip olan bu bina, Casa Botter, "Düşler, Hakikâtler" sergisi ile 14 Nisan 2023 tarihinde kapılarını açmıştı. Şimdi ise "Sen Potansiyellerle Doğdun" sergisiyle izleyicilerini ağırlıyor.
Fotoğraf İBB Kültür resmi instagram sayfasından
alınmıştır.
Modern Diyaloglar mı Geleneksel Motifler mi?
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
Sonsuz Yankı
Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun eşsiz dünyasını keşfetmeye hazır mısınız? Dirimart Dolapdere ve Pera'da üç ayrı mekânda sergilenen "Sonsuz Yankı" başlıklı sergi, Eyüboğlu'nun sanatının zengin evrenine bir kapı aralıyor. Sergide yer alan seçki, Eyüboğlu'nun kariyerinin başlangıcından itibaren geleneksel motifleri modernist etkilerle uyumlu bir biç imde harmanladığı eserlerinden, soyut ve deneysel dönemine kadar uzanan bir panoramik manzara sunuyor. Sergi, sanatçının en bilinen başyapıtlarının yanı sıra daha önce gün yüzüne çıkmamış eserlerine de yer vererek izleyicilere benzersiz bir keşif deneyimi sunuyor. Eyüboğlu'nun duygularını başyapıtlara dönüştüren bir sanat simyacısı olduğunu vurgulayarak, izleyicileri yaratıcılığının hala atmaya devam eden kalbini dinlemeye ve dünyayı onun gözlerinden görmeye davet ediyor.
Fotoğraf Dirimart resmi web sitesinden alınmıştır.
Kaçınılmaz Koreografi
Zilberman Galeri, İstanbul'un tarihi Mısır Apartmanı'ndaki ana galeri mekânında, Sena Başöz'ün kapsamlı kişisel sergisi "Kaçınılmaz Koreografi"yi 24 Şubat tarihine kadar sanatseverlere sunuyor. Sergi, Başöz'ün sanat yolculuğunun erken yıllarından günümüze uzanan çalışmalarını bir araya getirerek, sanatçının nesneler, canlılar ve bireylerle kurduğu diyalogu keşfe davet ediyor.
Başöz'ün eserleri, sergideki ana galeri mekânında zengin bir içerik sunuyor. Sanatçının geçmişten günümüze uzanan üretimini gözler önüne seren sergi, farklı zaman dilimlerinde sanatçının yaşamına girmiş nesnelerin, canlıların ve bireylerin izini sürüyor. Başöz'ün "Kaçınılmaz Koreografi" adlı sergisi, seyircilere sanatın evrimini ve sanatçının kendi dünyasındaki değişimi deneyimleme fırsatı sunuyor.
Zilberman Galeri, Mısır Apartmanı'ndaki ana galeri mekânında sergilenen "Kaçınılmaz Koreografi" ile sanatseverleri, Başöz'ün eserlerindeki derin anlamları ve sanat ile nesne, canlı ve birey arasındaki etkileşimi keşfetmeye davet ediyor. Sergi, 24 Şubat tarihine kadar ziyaret edilebilecek.
Fotoğraf Zilberman Gallery Instagram sayfasından alınmıştır.
Noise_Media Art: Türkiye'nin İlk Uluslararası Medya Sanatı Fuarı
Noise_Media Art, Türkiye'nin ilk uluslararası medya sanatı fuarı olarak Ocak 2024'te sanatseverlere merhaba diyor. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan bu heyecan verici etkinlik, 12-14 Ocak tarihleri arasında İstanbul Alan Kadıköy'de sanatın en yenilikçi yüzünü sergilemeye hazırlanıyor. German Legend'ın sponsorluğunda gerçekleşecek olan bu özel fuar, medya sanatının çeşitli yönlerini keşfetmek isteyen sanatçılar, kurumlar ve sanat tutkunları için bir araya gelme fırsatı sunuyor.
Noise_Media Art, medya sanatının geniş spektrumunu kapsayan bir programla kapılarını açacak. Fuar, özellikle OI Music programı ile dikkat çekiyor. Bu program, elektronik müziğin ve görsel sanatların kesişim noktasında, yerli ve uluslararası alanda tanınmış sanatçıların eserlerini bir araya getiriyor. Müziğin farklı alt türlerinden seçkin örnekler sunan OI_Music, Kod Müzik'in kürasyonu altında, “ambient/drone”dan “deneysel tekno”ya, “elektronik dub”dan “proto electronica”ya kadar geniş bir yelpazede sanatı ve müziği buluşturuyor.
OI_Music programında sahne alacak isimler arasında Andy Stott, The Bug Ft. Flowdan, Michael Rother, Wolfgang Voigt, İpek Görgün, Taha Kiremitçi, Granül ve Human Scum gibi önemli sanatçılar yer alıyor. Görsel anlamda ise, 70mt2'lik dev bir ekranda Markus Heckmann ve Ali Demirel gibi isimlerin çalışmaları sergilenecek. Etkinlik, her gün saat 11.00’den itibaren başlayacak ve uluslararası tanınmış sanatçıların atölye çalışmaları, elektronik müzik kültürüne dair paneller, belgesel gösterimleri ve Alman sokak yemekleri gibi çeşitli aktivitelerle zenginleştirilecek. Ayrıca, plak ve ikinci el elektronik ekipman tezgahları ile onlarca DJ'in performansları, Alan Kadıköy'ü müzik ve sanatın buluşma noktasına dönüştürecek.
Fotoğraf Noise Instagram hesabından alınmıştır.
Sanatın Çeşitli Yüzleri
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
Aile Yalanları
Nermin Yıldırım’ın "Bavula Sığmayan" adlı öykü kitabındaki aynı adlı novelladan uyarlanan "Aile Yalanları," Hakan Emre Ünal'ın yönetmenliğinde, Melisa Sözen, Ülkü Duru ve Müfit Kayacan'ın başrollerini üstlendiği etkileyici bir tiyatro oyunu olarak seyirci karşısına çıkıyor.
Oyun, Belgin adlı genç bir kadının annesinden aldığı beklenmedik telefonla başlıyor. Memlekete hızla dönen Belgin, burada üç kişilik bir aile sırrının içine düşer. Belgin'in, aile içinde kendi yolunu bulma çabasını ve aynı zamanda Kamuran ve Müzeyyen'in hayat mücadelesini konu alan bu oyun, seyirciyi duygusal bir yolculuğa davet ediyor.
"Aile Yalanları" küçük bir aile trajedisini üç kahramanın perspektifinden anlatarak, aynı olayın farklı şekillerde nasıl algılandığını ve yaşandığını gözler önüne seriyor. Belgin, Kamuran ve Müzeyyen'in karakterleri, seyirciye kendi aile hikayelerini düşünmeye teşvik ederken, insanın en yakınlarını anlamaktan aciz, onlar tarafından anlaşılmaktan mahrum olma durumunu vurguluyor.
"Aile Yalanları" söylenen ve söylenemeyenleriyle dolu bir aile hikayesini sahneye taşıyor. Oyun, seyirciyi kendi ailesine dair düşüncelere sürüklerken, aynı zamanda herkesin ortak hikayesi olan insan ilişkilerinin karmaşıklığına ve duygusal zenginliğine odaklanıyor.
Fotoğraf Zorlu PSM resmi web sitesinden alınmıştır.
Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Türkiye resim sanatının önemli figürlerinden biri olan Melek Celâl'e adanmış olan "Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl" başlıklı monografik sergiyi sanatseverlerle buluşturuyor. 28 Nisan 2024 tarihine kadar devam edecek olan sergi, Sabancı Holding’in ana sponsorluğunda ve Gilan’ın katkılarıyla gerçekleşiyor.
Melek Celâl, geç Osmanlı İmparatorluğu’nun sonlarına doğan ve Cumhuriyet döneminde etkisini sürdüren ilk modern sanatçı kuşağının öncü kadın temsilcilerinden biridir. Sanatçının hayatına ve eserlerine odaklanan sergi, 1924 yılında Galatasaray Sergileri'nde ilk nü eserlerini sergileyerek dikkat çeken, 1935 yılında ise ilk kişisel sergisini açan Melek Celâl'in sanatının çeşitli yönlerini gözler önüne seriyor.
Sergide, sanatçının tablo ve eskizleri, Anadolu motiflerinden esinlenerek çizdiği desenler, şehir planlama, hat sanatı ve Türk işlemeleriyle ilgili yazdığı makaleleri, eleştirileri, kitapları ve özel yaşamına dair fotoğraflar, kartpostallar, hatıra yazıları ve mektuplardan oluşan zengin bir arşiv bulunuyor. Melek Celâl'in tekniği, eserlerinin restorasyon süreçleri, kullandığı malzemelerin yapısı ve dokusu gibi detaylar, "Görünenin Ötesinde Melek Celâl" adlı bilimsel analiz çalışmasıyla da ele alınıyor.
Sergi, Melek Celâl'in hayatını ve sanatını farklı açılardan inceleyen bir katalog ile destekleniyor. Namık Sinan Turan, Gizem Tongo, Ahu Antmen, Nazan Bekiroğlu, Mehmet Samsakçı ve Ömer Faruk Şerifoğlu gibi uzmanların katkılarıyla hazırlanan katalog, akademik bir kaynak niteliği taşıyor.
Ayrıca, sergi kapsamında 26 Ocak 2024'te gerçekleşecek olan "Müzede An’da" atölyesi, sanat terapisi ve farkındalık ilkelerinden ilham alarak 5-7 yaş aralığındaki çocuklar ve ebeveynleri için Melek Celâl’in natürmort eserlerini keşfetme fırsatı sunacak.
Fotoğraf Mimarizm resmi web sitesinden alınmıştır.
Zamanlar ve Katmanlar Arasında
Metrohan, Türk resim sanatının öncü isimlerinden Gülseren Südor’un 60 yıllık sanat yolculuğuna odaklanan "Gülseren Südor: Zamanlar ve Katmanlar Arasında" adlı retrospektif sergiye ev sahipliği yapıyor. 18 Şubat 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilecek olan bu sergi, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılını kutlama etkinlikleri çerçevesinde düzenleniyor ve Türk resim sanatının öncü kadın sanatçılarından birine saygı duruşunda bulunuyor.
Sergi, Telga Südor Mendi'nin küratörlüğünde hazırlanmış olup, Gülseren Südor'un kişisel ve özel koleksiyonlardan derlenen 170'e yakın eserini sanatseverlerle buluşturuyor. Serginin küratöryel kurgusu, sanatçının kariyerini 1965'ten 2023'e kadar yedi ayrı döneme ayırarak izleyicilere sunuyor. Bu dönemler, sanatçının sanat yolculuğunda önemli dönemeçleri ve kişisel gelişimini temsil ediyor.
Sergide, Gülseren Südor’un sanatını ve hayatını etkileyen temalar detaylı bir şekilde işleniyor. Sanatçının Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğrencilik yıllarından, İtalya’da geçirdiği yıllara, kişisel ve toplumsal katmanları keşfetmesinden, kadınlık ve varoluş temalarını sanatında işlemesine kadar geniş bir yelpazede eserler sergileniyor.
Bu özel sergi, aynı zamanda Türkiye'nin Cumhuriyet dönemi boyunca geçirdiği sosyal ve kültürel değişimleri de gözler önüne seriyor. Gülseren Südor’un eserleri, sanatseverlere, Türkiye'nin son altmış yılında yaşanan değişimleri sanatsal bir perspektiften görmeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.
Fotoğraf İstanbul Kültür Sanat resmi web sitesinden alınmıştır.
Yeni Yıla Büyülü Bir Başlangıç
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
İstanbul'da Bir Kış Masalı: Fındıkkıran
Balesi Sahneye Çıkıyor
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, P. İ. Çaykovski'nin efsanevi eseri "Fındıkkıran" balesi ile yeni yıl coşkusunu sanatseverlere taşıyor. 27 Aralık 2023'te Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu'nda prömiyer yapacak olan bu iki perdelik eser, ocak ve şubat aylarında da seyirciyle buluşmaya devam edecek.
Eserin koreografisi, Mehmet Balkan tarafından, Marius Petipa ve Lev Ivanov’un özgün koreografilerinden esinlenerek hazırlandı. Sahne yönetimi ise Lale Balkan'ın üstleniyor. Bu yılki prodüksiyon, dekor tasarımında Tayfun Çebi, kostüm tasarımında Sevtaç Demirer, ışık tasarımında Taner Aydın ve video prodüksiyonunda Ahmet Şeren'in imzasını taşıyor.
"Fındıkkıran", Clara'nın yeni yıl hediyesi olan fındıkkıran oyuncağı ile yaşadığı büyülü rüyaları konu alıyor. Alman yazar E. T. A. Hoffmann'ın orijinal öyküsünden Alexandre Dumas tarafından uyarlanan bu masal, Çaykovski'nin müziğiyle bale sahnesinde hayat buluyor.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin bu özel prodüksiyonu, klasik bale severler için vazgeçilmez bir deneyim sunuyor. Fındıkkıran'ın büyüleyici dünyası, göz kamaştırıcı kostümler, etkileyici dekorlar ve zarif danslarla seyircileri yeni yılın sihirli atmosferine davet ediyor.
Fotoğraf AKM resmi web sitesinden alınmıştır.
ENKA Sanat, Yılın Sonunu Aydınlatan İki Özel Konserle Taçlandırıyor
ENKA Sanat, 2023 yılını müzik dolu bir finalle kapatıyor. Uluslararası alanda adını duyuran piyanist Ayşe Deniz Gökçin'i 25 Aralık'ta ağırlayacak olan ENKA Sanat, Türkiye'nin önde gelen oda müziği topluluklarından Borusan Quartet'i ise 26 Aralık'ta dinleyicilerle buluşturuyor.
ENKA Sanat'ın sahnesine ilk kez 10 yaşında çıkan Ayşe Deniz Gökçin, 25 Aralık'ta İstanbul'daki dinleyicilerle bir araya gelecek. Hollywood Bağımsız Müzik Ödülleri'nde En İyi Modern Beste Ödülü'nü kazandığı "Patterns" albümünden "Kelton" ve diğer kendi besteleri gibi repertuvarının yanı sıra dünya çapında ses getiren Pink Floyd aranjmanlarını da seslendirecek. Gecenin finalinde ise Cumhuriyetimizin 100. yılına özel hazırladığı bestesini çalacak.
26 Aralık'ta sahne alacak olan Borusan Quartet ise dinleyicilere Arjantinli tango bestecisi Astor Piazzola'nın en sevilen yapıtlarından özel bir seçki sunacak. Nuevo Tango'nun yaratıcısı Piazzola'nın tangolarından konçertolara, oda müziği yapıtlarına ve film müziklerine kadar geniş bir repertuarı bulunuyor. Borusan Quartet, bu özel konserde Piazzola'nın eşsiz eserleriyle dinleyicilere unutulmaz bir müzik ziyafeti sunacak.
ENKA Sanat, her iki konserle de müzikseverleri etkileyici bir sanat deneyimine davet ediyor. Yılın sonunu muazzam performanslarla süslemeye hazırlanan ENKA Sanat, sanatseverlere unutulmaz anlar yaşatmayı amaçlıyor.
Fotoğraf ENKA resmi web sitesinden alınmıştır.
İDOB, Coşku Dolu Yeni Yıl Konserleriyle 2024'e Merhaba Diyor
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), 2024 yılına "Yeni Yıl Konserleri" serisiyle giriş yapıyor. İDOB'un yaptığı açıklamaya göre, bu özel konserlerde orkestra, koro ve başarılı solistler sahne alacak. Konserler, 29 ve 30 Aralık tarihlerinde Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi'nde, 2 Ocak'ta ise Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Sahnesi'nde gerçekleştirilecek.
Konserlerde, dünya opera repertuvarının en sevilen eserlerinden opera ve operet parçaları, marşlar ve polkalar seslendirilecek. Bu müzik ziyafetinde İDOB Orkestrası'nı deneyimli şef İbrahim Yazıcı yönetecek. Ayrıca, İDOB Korosu'nun başarılı şefi Volkan Akkoç'un yönetiminde, koronun etkileyici performansı da dinleyicileri büyüleyecek.
Solist kadrosunda Esra Abacioğlu Akcan, Nazlı Deniz Süren, Barbora Hitay, Asude Karayavuz, Burak Dabakoğlu ve Burak Kul gibi isimlerin yer alacağı konserler, opera ve bale severler için unutulmaz bir deneyim vadediyor. İDOB'un Yeni Yıl Konserleri, sanatseverlere yeni yılın ilk günlerinde büyülü bir başlangıç sunmayı hedefliyor.
Fotoğraf Devlet Opera ve Bale resmi web sitesinden alınmıştır.
2023'e Veda Ederken
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
İstanbul’un Yeni Yıl Kasabası WonderVillage
Türkiye'nin en özel ve kapsamlı yeni yıl etkinliği "WonderVillage" ile dolup taşacak. Atlı karıncadan buz pateni pistine, kış lezzetleriyle dolu yeme içme alanlarından hediyelik alışveriş standlarına kadar pek çok sürprizi bünyesinde barındıran WonderVillage, tüm aile için gün boyu eğlence vaat ediyor.
Yediden yetmişe herkesin katılımına açık olan bu büyülü yılbaşı kasabası, dostlarınızla bir araya gelip unutulmaz anlar yaşamanız için tasarlanmış. İstanbul'u saracak olan yeni yıl ruhu, WonderVillage'ın eşsiz atmosferinde doyasıya hissedilecek.
Etkinlikte en sevilen yıldızların sahne alacağı, yılbaşı aktiviteleri ve atölyelerle dopdolu bir program sizleri bekliyor. Yılbaşına özel olarak tasarlanan bu etkinlik, sıcacık bir atmosferde eğlence, lezzet ve alışverişin bir araya geldiği bir platform sunacak. İstanbullular, 1-30 Aralık tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park'ta gerçekleşecek olan WonderVillage etkinliğini kaçırmayın!
Detaylı bilgi ve biletler için: https://www.biletix.com/etkinlik-grup/393398765/TURKIYE/tr
Fotoğraf Biletixresmi web sitesinden alınmıştır.
MUBI Fest, İstanbul Modern Sinema’da Başlıyor
Dünya çapında 15 milyondan fazla üyeye sahip olan en büyük sinemasever topluluğu Mubi, İstanbul’da ilk kez MUBI Fest etkinliği düzenliyor. 22-24 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek olan etkinliğe, İstanbul Modern Sinema ev sahipliği yapıyor. Festivalde, son iki senenin öne çıkan filmlerinden bir seçki sunuluyor.
İlkini 2022 yılında São Paulo’da gerçekleştiren MUBI Fest, bu yıl Santiago, São Paulo, Bogota, Buenos Aires ve Meksiko şehirlerinden sonra ilk kez İstanbul’da düzenleniyor. MUBI ve İstanbul Modern Sinema arasında düzenlenen işbirliğinin ilk etkinliği olacak olan MUBI Fest, 22-24 Aralık tarihleri arasında İstanbul Modern Sinema’da sinemaseverler ile buluşacak.
Türkiye prömiyerini, yönetmen Michel Franco imzalı HATIR / MEMORY filmiyle yapacak olan festival, toplamda 6 filmin gösteriminin yapılacağı bir etkinlik takviminden oluşuyor. Festivalin açılışını da yapacak olan film, başrolü Jessica Chastain’le paylaşan Peter Sarsgaard’a Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirdi. Bununla birlikte Cannes’da Eleştirmenlerin Haftası bölümündeki gösteriminden sonra yılın en sevilen filmlerinden birine dönüşen Charlotte Wells imzalı Güneş Sonrası (Aftersun, 2022), prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde başrolündeki Kôji Yakusho’ya En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandıran ve Japonya’nın Oscar adayı olan Wim Wenders imzalı Mükemmel Günler (Perfect Days), dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da Jüri Ödülü kazanan, Uluslararası Eleştirmenler Birliği’nin (FIPRESCI) bu yılki Büyük Ödülü’ne de layık bulunan Aki Kaurismäki imzalı Sararmış Yapraklar (Kuolleet Lehdet), Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Film ödülüne layık bulunan Molly Manning Walker imzalı Nasıl Seks Yapacağız? (How To Have Sex?) ve dünya prömiyerini yaptığı Venedik’te Cailee Spaeny’ye En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran Sofia Coppola imzalı Priscilla filmlerini de izlemek mümkün. Festival kapsamında film gösterimlerine ek olarak duyurulacak sürpriz etkinlikler de festival takvimine eklenecek.
Detaylı bilgi ve biletler için: https://www.mubifest.com/
Fotoğraf Mubifestresmi web sitesinden alınmıştır.
Harika Bir Gün Bekleme
Antalya'nın sanat sahnesine özgün bir dokunuş katmak amacıyla faaliyet gösteren den art galerisi, 1 Aralık itibariyle Baran Kurtoğlu'nun kişisel sergisi "Harika Bir Gün Bekleme"ye ev sahipliği yapıyor. Sanatçının bugünü algılayışını yansıtan eserleriyle dikkat çeken sergi, 6 Ocak 2024 tarihine kadar ziyaretçilere açık olacak.
Baran Kurtoğlu, "Her şey bugündür" diyerek başlıyor sergisine. Sergideki eser seçkisi, sanatçının bugünü nasıl anladığına dair derin bir bakış sunuyor. Geçmişle bugün arasındaki mesafe, karşılaşmaların içerdiği "tanıma" anları ve duygusal yükleriyle, Kurtoğlu'nun eserleri izleyicilere bugünün içindeki derinlikleri keşfetme fırsatı sunuyor.
Sanatçı, bireylerin yaşam mücadelesini duygularıyla gerekçelendirirken, politik müdahalelerin bugünü nasıl etkilediğini de ele alıyor. Sergi, izleyicilere bireyin düşünce ve davranışlarını belirli bir yöne çekerek etkileyen politik müdahalelerin ve geçmişle bugün arasındaki karşılaşmaların sanat aracılığıyla nasıl yorumlanabileceğini gösteriyor.
"Harika Bir Gün Bekleme" sergisi, Den Art Gallery Antalya şubesinde sanatseverlerle buluşuyor ve 6 Ocak 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilecek. Baran Kurtoğlu'nun eserleriyle yapılan bu sanat yolculuğu, izleyicilere bugünü sorgulama ve anlama imkanı sunuyor. Sanatseverler, Den Art Gallery Antalya şubesinde bu derin sergiyi keşfetmeye davetli.
Fotoğraf Baran Kurtoğlu resmi web sitesinden alınmıştır.
Bölüm 1: Üst Ölçek - Galataport
Eren Can Altay | Ed. Murat Kadaş
Bölüm 1: Üst Ölçek - Galataport
Mimarlık, sadece bir binadan daha ötesini ifade eder. Bir bina, çevresiyle kurduğu fiziksel ve estetik ilişkiye ek olarak, sosyal ve ekonomik bir yapının da parçasıdır. Bu açıdan yalnızca “güzel” olup olmadığı yönündeki eleştirilerden daha derin, daha fonksiyonel unsurlar içerir. Bu durum, mimarinin ilgilendiği mekanı politize eder ve onu teknik bir mesele olmanın yanı sıra, sosyal bilimlerin de konusu yapar. Disiplinin bu geçişkenliği kent politikaları açısından da çoğu zaman tartışmalara sebep olur. Yapılan ya da yapılması planlanan projeler, çeşitli mecralarda eleştirilir, problemli yönleri ortaya konur ve sakıncaları hakkında kamuoyu oluşturulmaya çalışılır. Galataport projesi de tam olarak böyle bir proje olmuş ve inşaat sürecinden günümüzdeki kullanımına kadar mimari, kent planlama ve politik açılardan çok uzun ve geniş bir tartışmanın göbeğine oturmuştur.
Benim gibi 2015-20 arası mezun olan ve mimarlık gündemini az çok takip eden mimarlar için,tüm eleştirilere rağmen hayata geçen birçok projenin deneyimlenebileceği bir zaman dilimindeyiz. Bu açıdan eleştirilerin doğruluğunu ya da yanlışlığını kendi gözlemlerimizle test edebileceğimiz bir açıdan değerli bir açıdan da zorlu bir dönemin içerisindeyiz. Başta TMMOB olmak üzere birçok meslek grubunun eleştirilerine maruz kalan Galataport da bu projelerden biri olarak öne çıkıyor.
Galataport, proje ve inşaat aşamalarında olduğu zamanlarda, soylulaştırma, denize erişim ve kent ile bağ kurma konularında büyük eleştiriler almış ancak bu sürecin tamamlanmasına engel olamamıştı. Halkın bu proje ile beraber sahile erişiminin artacağı öngörülmüş ve eleştiriler kulak ardı edilmiştir. Bu eleştirilere birer cevap gibi duran, Galataport’un kendi sitesindeki proje açıklamasında proje hakkında “mahalle konsepti”, “tarihi dokuya uygunluk” ve “herkesi kucaklama” ibareleri yer almaktadır. Ancak gerçek bundan biraz daha farklıdır ve söylem ile pratik arasında uyumsuzluk kolay bir şekilde gözlemlenmektedir.
Öncelikle soylulaştırma eleştirisi tam yerini bulmuş bir eleştiri olarak görünüyor. Karaköy’ün değişmekte olan yüzü Galataport ile taçlandırılmıştır. Geçtiğimiz 10 yılda gördüğümüz gitgide pahalılaşan Karaköy, artık “Nişantaşıvari” bir zengin semti olmaya başlamıştır. Soylulaşmanın etkisini görmek için tramvayın geçtiği ve Galata Köprüsü’ne bağlandığı Kemeraltı Caddesi’nden geçmek yeterli olmaktadır. Caddenin iki yakasının eskiden bu kadar da görünür bir sosyoekonomik farka sahip olmadığını belirtmek gereksiz olacaktır. Çünkü mevcut fark bir uçurum yaratmıştır ve aradaki fark açılmaya da devam etmektedir. Kullanıcı ve esnaf profilleri de bu duruma göre değişiklik göstermektedir. Karaköy’ün eski hali göz önüne alındığında mevcut esnafın yerlerinde tutunmakta zorlandığı ve yerinden edildiği görülmektedir.
Kendi yereline karşı takınılmış olan agresif ve dışlayıcı tutum, İstanbul’un gitgide turist odaklı bir şehir olması ile de ilgilidir. Taksim ve Beyoğlu’nun her geçen gün daha fazla turist odaklı bir hale gelmesi, İstanbul’un içindekilerle mi yoksa içindekilere karşı mı büyüdüğü sorusunu akıllara getirir. Galataport da bu sürecin tartışılmaz bir parçasıdır. Cruise gemilerinin buraya yanaşması ve Galataport'u deniz yolundan İstanbul’un kapısı haline getirmesi, tarihsel bir izlek içerisinde absürd değildir. Zira Galata, çok uzun yıllardır bu işlevi gerçekleştirmektedir. Ancak bu özelliğin etrafındaki işletmeleri “havaalanı tarifesi” uygulamaya itmesi ve ekonomik olarak dışarıdan gelen insanlara odaklı kılması büyük bir sorundur. Her ne kadar havaalanlarındaki ekonomi de tartışılması gerekse de, kent merkezinden uzak konumları kendi içlerinde bir mikro ekonomi yaratmalarına imkan sağlar. Bu mikro ekonomiyi Galataport gibi hem kentlinin kullanımında hem de belleğinde yer etmiş bir bölgede yaratmak, “Bu şehir kimin için?” sorusunu gündeme getirir.
Projeyi meşrulaştırmak için seçilen bir diğer söylem de “mahalle konsepti”dir. Bu söylem artık alışageldiğimiz açık AVM sisteminin altlığını oluşturur. Özellikle ılıman iklimli coğrafyalarda açık alanın ferah kullanımı, bu tasarımı fonksiyonel bir pozisyona yerleştirir. Ancak mevzu bahis mahalle konsepti, içi boş bir söylemden başka birşey değildir. Galataport, neoliberal ekonominin şehir mekandaki simgesi iken, kapitalist öncesi yaşama ve geleneklere bir referans vermeye çalışır.
Tüm bu meşrulaşma süreçleri, Galataport'un arazisinde bulunan Türkiye’nin en prestijli sanat galerileri ile devam eder. Mimari özgünlükleri ve yıldız mimarlardan oluşan tasarımcıları ile İstanbul Resim ve Heykel Müzesi (IRHM) ve İstanbul Modern Müzesi, Galataport projesine getirilen sert eleştirileri yumuşatmak için fonksiyonel bir işlev sunarlar.
Sanatın günümüz ekonomik sistemdeki -ve belki de tüm tarihteki- meşrulaştırıcı fonksiyonunu ve mimari kalitenin, tüm bu yerinden etme, soylulaştırma ve yabancılaştırma süreçlerinde nasıl bir konumda yer aldığını ise mimari analizleri ile birlikte serinin bir sonraki yazısında inceleyeceğim...
Görseller: https://www.galataport.com/tr/gorseller
Yıl Sonu Konserleri Başlıyor!
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
Bach İstanbul’da!
İstanbul, müzikseverleri bir araya getirerek unutulmaz bir yıl sonu etkinliğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
İlk konser, viyolonselci Ivan Skanavi ve piyanist Dina Ivanova'nın eşsiz performansıyla 15 Aralık'ta Deniz Müzesi'nde gerçekleşecek. Bu olağanüstü müzisyenler, geçmişte birçok yarışmayı kazanarak adlarını duyurmuş ve oda müziğinin en iyilerinden kabul edilmiş isimler arasında yer alıyor. Deniz Müzesi'nde düzenlenecek bu konserde, beklentilerinizi en yüksek seviyede tutabilirsiniz. İki müzisyenin muazzam yetenekleri, müzikseverlere unutulmaz bir oda müziği deneyimi yaşatmaya hazırlanıyor.
Peter Sarik Trio'nun büyüleyici jazz performansı ise 17 Aralık'ta Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşiyor. Geçtiğimiz yıl aynı salonda büyük ilgi gören konserleri, seyircinin dakikalarca ayakta alkışlamasıyla hatırlanıyor. Bu yılın konseri, J.S. Bach aranjmanları ve Bela Bartok'un müziğini cazla buluşturarak izleyicilere harika bir müzik ziyafeti sunuyor.
Barock Moscow Ensemble ise Deniz Müzesi'nin büyülü atmosferinde bir Barok konseriyle sahne alıyor. Bu topluluk, barok müziğin zarafetini ve ihtişamını İstanbul'a taşıyarak, seyircilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Piyanist Dina Ivanova'nın solo resitali ise 24 Aralık'ta gerçekleşecek. Çok ödüllü bu harika piyanist, Stravinski'nin Petruchka ve Franz Listz'in ünlü si minör sonatı gibi önemli eserlerle dolu repertuarıyla dinleyicilere unutulmaz anlar yaşatmayı planlıyor.
Fotoğraf Passo resmi web sitesinden alınmıştır.
Akbank Sanat'ın 30. Yılı "Bir İçgörü Mekânı" Sergisi ile Kutlanıyor
İstanbul'un kültür ve sanat sahnesinde önemli bir konuma sahip olan Akbank Sanat, 30. yılını özel bir sergi ile kutluyor. 6 Aralık'ta ziyarete açılan "Bir İçgörü Mekânı: Akbank Sanat ve 30 Yıl" adlı sergi, geçmiş 30 yılda düzenlenmiş 31 farklı sergiyi ve bu sergilerin ardındaki hikayeleri günümüze taşıyor. Serginin küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman, konsept ve tasarımını ise Bülent Erkmen üstleniyor.
Erol Akyavaş'tan Nil Yalter'e, Tomur Atagök'ten Adnan Çoker'e birçok önemli sanatçının eserlerinin yer aldığı sergi, Akbank Sanat'ın belleğini ve birikimini gözler önüne seriyor. Hasan Bülent Kahraman, serginin sadece Akbank Sanat'ın değil aynı zamanda Türkiye'deki görsel sanatların evrimini de takip etme imkanı sunduğunu belirtiyor.
Belleğin tarih olmadığını vurgulayan Kahraman, tarihin zaman içinde oluştuğunu ve tarihselliğin kendisini gerçekleyebilmek için en soyut anlamda belleğe başvurduğunu ifade ediyor. Bu sergi, Akbank Sanat'ın son otuz yılda oluşturduğu belleği ve Türkiye'nin geçirdiği derin dönüşümleri gözler önüne sererek ziyaretçilere benzersiz bir zaman yolculuğu sunuyor.
Akbank Sanat'ın güncel sanata olan öncülük rolünü vurgulayan sergi, Türkiye'de üretilen eleştirel ve sorgulayıcı güncel sanatı ön plana çıkarırken, dünya genelinde bu niteliği taşıyan sanatın da tanıtımını yapmış bir mekân olduğunu hatırlatıyor. Sergi, ziyaretçilere Akbank Sanat'ın 30 yıllık zengin geçmişi ve sanat dünyasındaki etkisi hakkında görsel ve düşünsel bir şölen sunuyor.
Fotoğraf Akbank Sanat resmi web sitesinden alınmıştır.
Tarçın Kokan Etkinlik: Christmas Market
Six Senses Koçataş Mansions, Christmas Market etkinliği ile misafirlerini sıcak ve samimi bir atmosferde karşılamaya hazırlanıyor. Bu benzersiz etkinlik, orijinal konseptleri, dünyaca ünlü sanatçı performansları ve lezzetli tatları bir araya getirerek ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.
Christmas Market İstanbul, Fransız kruvasanları ve zencefilli kurabiyeler eşliğinde yılbaşı atmosferini doyasıya yaşama fırsatı sunuyor. Etkinlik boyunca, yılbaşı temalı hediyelik eşya tezgahları, ünlü markaların göz alıcı alışveriş stantları, kendin yap atölyeleri ve eğlenceli etkinlikler ziyaretçilere keyifli anlar yaşatacak.
Dönme dolap, atlı karınca, buz pateni gibi eğlenceli aktivitelerin yanı sıra sürpriz konserler de gün boyunca katılımcılara unutulmaz anlar sunacak. Christmas Market, aileleri, çiftleri ve arkadaş gruplarını bir araya getirerek İstanbul'un büyüleyici atmosferinde yeni yıl heyecanını bir adım öteye taşıyor.
Etkinlik takvimi için: https://www.passo.com.tr/tr/etkinlik-grubu/christmas-market-istanbul-six-senses-kocatas-mansions-istanbul/116613
Fotoğraf Passo resmi web sitesinden alınmıştır.
Mekanla Birlikte Var Olma Sanatı
Eda Çamlı | Ed. Murat Kadaş
Sarkis'in "SONSUZ" Sergisi Arter'de!
Sanatçı Sarkis'in Arter Koleksiyonu'ndan seçilen yapıtlarını bir araya getiren ve "SONSUZ" başlıklı sergi, Emre Baykal'ın küratörlüğünde Arter'de ziyarete açıldı. Sarkis'in eserlerini değişime ve yorumlamaya açık bir şekilde tasarladığı bu kişisel sergi, sanatçının geniş zaman dilimini kapsayan üretimini Arter'in 2. kat galerisinde bir araya getiriyor.
Sergide, 1980'li yıllardan başlayarak, sanatçının 2015 yılında Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için gerçekleştirdiği "Respiro" isimli yerleştirmesinden Arter Koleksiyonu'na bağışladığı neon ve aynalar da dahil olmak üzere çeşitli yapıtlar yer alıyor. Sarkis'in mekânla birlikte var olma, mekânsal referanslar veya çağrışımlar üstlenme ve yeni mekânlar kurgulama amacıyla tasarladığı eserleri, her sergilenişte değişime ve yorumlamaya açık bir şekilde sunuluyor.
"SONSUZ" sergisi, Sarkis'in farklı mecralarda ürettiği yapıtların belleklerini birbirleriyle kurdukları ilişkiler aracılığıyla genişletirken, onları içine yerleştikleri mekânda yeni bir yolculuğa çıkarıyor. Sergide İstanbul İkonaları (1986–2013), Elle Danse (1990), Transflammation (1996–2001), Karışık Retrospektif (2001), (Arılara) Çağrı I (2013) adlı işleri ve 2017 yılında Arter Koleksiyonu’na bağışladığı Respiro’nun ayna ve neonları, farklı zaman ve mekânlara dair hafızalarıyla bir araya gelerek izleyicilere benzersiz bir deneyim sunuyor.
Serginin küratörü Emre Baykal, sergi ile paralel olarak 2019'da yayımlanan "Çaylak Sokak" adlı kitabında, Sarkis'in Türkiye çağdaş sanatı tarihinde önemli bir dönemeç olan Çaylak Sokak yerleştirmesine odaklanarak, sanatçının çalışmalarını farklı bağlamlarda ve kültürel tarihle iç içe geçen perspektiflerle ele alıyor.
Sarkis'in "SONSUZ" başlıklı kişisel sergisi, 4 Şubat 2024 tarihine kadar Arter’in 2. kat galerisinde sanatseverleri ağırlıyor.
Fotoğraf Arter resmi web sitesinden alınmıştır.
İstanbul Bebek Sarnıcı'nda "Plastik Dalgalar" Sergisi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından restore edilerek 2021 yılının Eylül ayında sanat dünyasına kazandırılan Bebek Sarnıcı, çağdaş sanatın önemli mekanlarından biri olmaya devam ediyor. Tarihi sarnıç, İyilik İçin Sanat Derneği tarafından gerçekleştirilen "Plastik Dalgalar" sergisi ile sanatseverleri ağırlamaya hazırlanıyor.
Plastik Dalgalar projesi, deniz kirliliğine dikkat çekmeyi ve bu önemli soruna kamuoyunda farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Küratörlüğünü Hicran Aksöz'ün üstlendiği sergi, Bebek sakinlerinden Mehmet Sinan Soner'in imzasını taşıyan 24 fotoğrafın yanı sıra "Açık Çağrı" ve "Denizin Sesi" isimlerinde iki enstalasyon çalışması ile bir video yerleştirmesine ev sahipliği yapıyor.
İstanbul Boğazı'nı tehdit eden kirlilikle mücadele için 2022 yılının Temmuz ayında Bebekliler tarafından denizden karaya çıkarılan atıkların görsel kaydını sunan sergi, deniz yatağındaki plastik atıklar, şişeler ve diğer çöplerle dünyanın en özel ekosistemlerinden birini barındıran Boğaz'ın, uğradığı insan kaynaklı kirlilik istilasına dikkat çekiyor. "Plastik Dalgalar" sergisi Jacques-Yves Cousteau'nun, "Denizler yaşadıkça insanlık yok olmayacaktır." sözleriyle insanlığın denizlerle olan bağını vurguluyor. Ancak günümüzde İstanbul Boğazı gibi büyülü bir su yolunda çevresel tehditlerin giderek artması, doğanın ve insanlığın iç içe geçmiş sembiyotik ilişkisine dikkat çekiyor. Sergi, 31 Ocak 2024 tarihine kadar ziyaretçilerini ağırlayacak ve denizlerimizin geleceğine ışık tutmaya devam edecek.
Fotoğraf İBB Kültür Sanat resmi web sitesinden alınmıştır.
"Piaf ! The Show" Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde!
Uluslararası üne sahip sanatçı Nathalie Lermitte'nin başrolünde yer aldığı unutulmaz prodüksiyon "Piaf ! The Show", 60. Yıl Dünya Turnesi kapsamında heyecan verici bir performans sergilemek üzere 6 Aralık akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde sahne alıyor!
Dünya genelinde 50'den fazla ülkede 400'ten fazla performans ve bir milyon bilet satışı ile büyük bir başarı elde eden "Piaf ! The Show", 2015'ten bu yana dünyanın en büyük Fransız prodüksiyonları arasında öne çıkıyor. Tasarım ve yönetimini Gil Marsalla'nın üstlendiği gösteri, Edith Piaf'ın yakın arkadaşları tarafından "Edith Piaf'ın kariyeri üzerine üretilen en güzel övgü..." olarak kabul ediliyor.
Piaf ! The Show, 45 dakikalık iki bölümden oluşan özel bir sahne düzenlemesi ile Edith Piaf'ın unutulmaz şarkıları aracılığıyla sanatçının kariyerini anlatıyor. Ayrıca, daha önce hiç yayımlanmamış Edith Piaf görüntülerinin projeksiyonları, izleyicilere unutulmaz bir görsel deneyim sunuyor.
Fotoğraf Passo resmi web sitesinden alınmıştır.