BLOG

/ Blog
11 Ekim, 2023

İki Korenin Birleşmesi

İki Korenin Birleşmesi

Yüsra Yüce   |   Ed. Derya Çağlağan

Ekim ayının başlamasıyla birlikte, İstanbul’da tiyatro sezonu resmen açıldı diyebiliriz. Büyük imkansızlıklar, devletten görülmeyen destek, saymakla bitmeyen sayıda sahnenin kapanmasına rağmen, tıpkı geçen sezon olduğu gibi bu sezon da İstanbul’da yüzlerce oyun sahneleniyor. Moda Sahnesi’nin geçtiğimiz haftalarda prömiyerini yaptığı İki Kore’nin Birleşmesi, bu oyunlardan biri.

Kore’nin bölünmesi, II. Dünya Savaşı’nın sonucu ve Soğuk Savaş’ın başlangıcı olarak, XX. Yüzyıl tarihinde anahtar bir yerde konumlanmaktadır. Günümüzde liberal Güney Kore ve otoriter Kuzey Kore, birbirlerine tamamen karşıt konumdalar. Öyle ki, birkaç yıl önceye kadar iki ülke birbirlerini yasal düzeyde tanımıyorlardı bile. Çoğu Koreli tarafından iki ülkenin birleşmesi, bir bütün hale gelmesi isteği dillendirilse de de bu oldukça uzak bir ihtimal gibi görünüyor. Moda Sahnesi’nin İki Kore’nin birleşmesi oyunu, isminin aksine ne Kore ile ne savaş ile ne de ülke sınırlarıyla ilgili. Joël Pommerat’ın kaleme aldığı İki Kore’nin Birleşmesi, toplumda karşıt konumda bulunan kadın-erkek ilişkilerini yenilikçi bir dille ele alıyor. “Yurt”un en küçük birimi olan ev’e, aile’ye ışık tutuyor. Mutluluk, sevinç, depresyon, kaos, mizah ve yas kavramlarını eşeleyerek, evdeki problemlerin memleketteki problemlere ne kadar benzediğini gözler önüne seriyor.


Bir ilişkinin evreleri nelerdir? Neler dahildir iki insan arasındaki bir ilişkiye? Değer? Sevgi? Bekleyiş? Düğün? Hafıza? Hamilelik? Çocuklar? Temizlik? Savaş? Boşanma? Ölüm? Bu kavramların hepsi, İki Kore’nin Birleşmesi oyununun episod başlıkları. Moda Sahnesi’nin bu sezonki seçkisi sayesinde tanıştığım Pommerat’ın ele aldığı kavramlar ve derinlikle işlediği karakterleri çok sevdin. İncelikli kalemi ve zekice kurguladığı mizahı ile yüz dakika süren oyun boyunca beni neredeyse durmaksızın tebessüm ettirdi.

Moda Sahnesi’nin İki Kore’nin Birleşmesi yorumunda episod sayısı on ikiye indirilmiş. Heteroseksüel ilişkilenmelerin çoğunluğunda tanıdığımız bir ilişki geçidi sunan oyun, episodik bir yapı halinde ve her bir episod farklı bir olayı, farklı oyuncularla ele alıyor. Yüz dakika süren oyunu Kemal Aydoğan rejisiyle izliyoruz. Bengi Günay’ın sahne tasarımını üstlendiği oyunda sahnenin ortasına yerleştirilmiş bir siyah zemin, “oyun alanı” mevcut. Oyun, aksiyonu pek çok perspektiften takip edilecek şekilde kurgulanmış, seyirci sahnenin iki tarafına birden konumlanıyor.


İki Kore’nin Birleşmesi’nin kadrosunda yok yok denilebilir. Oyuncu kadrosu Neriman Uğur, Levent Tülek, Sedat Kalkavan, Asiye Dinçsoy, Reyhan Özdilek, Melek Ceylan ve Damla Pehlavan’dan oluşuyor. Oyuncuların her biri sahnede oldukça güçlü bir mevcudiyet sergiliyorlar, oyunu akışkan hale getiriyorlar. Özellikle müzisyen – oyuncu Damla Pehlavan, ilk tiyatro deneyiminde oldukça iyi bir iş çıkarıyor. Oyun boyunca canlı piyano performansı ile çalınan aşka dair, iyi bilinen şarkılar oyunun enerjisini başka bir boyuta taşıyor. Oyunun ışık tasarımını İrfan Varlı, hareket tasarımını Dilan Yoğun üstlenmiş. Bu oldukça incelikli metnin çevirisi de Mine Çerçi’ye ait.

İki Kore’nin Birleşmesi, çağımız ilişkilerini, bu ilişkilerdeki öznelerin devinimini, aşkı ve ayrılığı düşünmeye sevk eden, iyi bir iş. Ortalama yetmiş beş dakikadan fazla süren oyunlarda sıkılan, oyun sırasında -zaten hiçbir oyun 20.30’da başlamıyor- eve dönüş yolunu düşünmeye başlayan biriyim. İki Kore’nin Birleşmesi yüz dakika sürmesine rağmen bir an bile saate bakmamamı sağlayan, sahneden hiç koparmayan bir oyun oldu. 2023-2024 sezonu için tavsiyelerimden biri. 

Devamını Oku

07 Ekim, 2023

Aylardan Filmekimi

Aylardan Filmekimi

Filmekimi 2023: Sinemaseverlerin Heyecanla Beklediği Bir Sinema Şöleni

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 22. kez düzenlenecek olan Filmekimi, sinemaseverlerin uzun bir süredir beklediği anı işaret ediyor. Uluslararası festivallerde ödüller kazanan ve dünya prömiyerlerini gerçekleştiren filmleri sunma misyonuyla yola çıkan Filmekimi, bu yıl İstanbul'da 13-22 Ekim tarihleri arasında ve İzmir'de ise 20-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleşiyor.

Filmekimi 2023 programı, sinemaseverleri büyüleyen bir dizi başyapıtla dolu. Todd Haynes'in başarılı oyuncular Julianne Moore ve Natalie Portman'ı buluşturduğu yeni filmi "May December," derin bir duygusal deneyim vadediyor. Ken Loach'un sinema dünyasına veda ettiği filmi "The Old Oak," usta yönetmenin son eseri olarak büyük ilgi çekiyor. Sofia Coppola'nın Priscilla Presley ve Elvis Presley'in aşkını anlattığı "Priscilla," unutulmaz ikonik bir hikâyeyi beyaz perdeye taşıyor.

Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye kazanan "Anatomy of A Fall" ve Lorgos Lanthimos'un Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan kazanan filmi "Poor Things" gibi büyük ödüllü yapıtları da izleyicilere sunuyor.

Zeki Demirkubuz'un uzun bir aradan sonra yönettiği yeni filmi "Hayat," Filmekimi'nde İstanbul prömiyerini yapıyor. Demirkubuz'un son filmi "Kor"dan sonra çektiği bu yapım, sinemaseverler tarafından büyük bir merakla bekleniyor.

Festival programı için: https://filmekimi.iksv.org/tr


Fotoğraf, Passo resmi web sitesinden alınmıştır.

212 Photography İstanbul Fotoğraf Festivali, İstanbul’un Farklı Rotalarında Sanatseverleri Ağırlamaya Hazırlanıyor!

Türkiye'nin en kapsamlı uluslararası fotoğraf festivali olan 212 Photography İstanbul, 5-15 Ekim 2023 tarihleri arasında fotoğrafın yanı sıra farklı sanat disiplinlerini de içeren kapsamlı bir programla İstanbul'un farklı bölgelerinde izleyicileri ağırlamaya hazırlanıyor.

Geçtiğimiz yıl yetmiş binin üzerinde ziyaretçiye ev sahipliği yapan festival, bu yıl 20'den fazla mekânda gerçekleşiyor. Sergilerin yanı sıra atölyeler, söyleşiler, film gösterimleri, konserler ve performanslar gibi farklı etkinliklere yer veren festival, İstanbul'un her iki yakasında şehrin farklı noktalarını keşfetme fırsatı sunuyor.

Yapı Kredi bomontiada'da gerçekleşecek festivalde, Daniëlle van Zadelhoff, Éva Szombat, Rob MacInnis, Floriane de Lassée ve Mous Lamrabat'ın solo sergileri görülebilecek. MSGSÜ Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat Merkezi'nde, koruma alanlarında hayvanların ve doğanın dünyasına ışık tutan Nick Brandt'ın çekimlerini içeren bir sergi bulunuyor. St. Benoit Kilisesi'nde ise Jules Verne'in hayal dünyasından ilham alan "Neredeyiz?" sergisi ziyaretçilere kendi evrenlerini sorgulama imkânı sunuyor.

Festivalin detayları için: https://www.212photographyistanbul.com/


Fotoğraf, 212Photography resmi web sitesinden alınmıştır.

Fans of the Galaxy: Star Wars Fan Sergisi

Sinema tarihinin en çok izlenen serilerinden biri olan Star Wars'a olan sevgi ve bağlılık, İstanbul Sinema Müzesi'nde düzenlenen kapsamlı bir sergi ile kutlanıyor. "Galaksinin Fanları Sergisi," 40 yıl boyunca biriktirilen 600'den fazla özel parçayı sergileyerek Star Wars evrenini hayranlarının önüne getiriyor.

İlk serisi 1977 yılında yayınlanan Star Wars yapımı ile başlayan bu sergi, 40 yıl boyunca tutkulu hayranlar tarafından oluşturulan konstrüksiyonlar ve eşsiz objeleri içeriyor. Sergi, Star Wars evrenine özgü birçok detayı içeren çok yönlü bir anlatı sunuyor. Orijinal ürünlerin yanı sıra, yüzlerce benzersiz koleksiyon parçası, gerçek boyutlu figürler, kasklar, ışın kılıçları, imzalı maskeler, sanal gerçeklik deneyimleri sunan alanlar, set dekorları ve daha fazlası serginin önemli bileşenlerinden.

Galaksinin Fanları Sergisi, Star Wars evreninin büyüleyici dünyasını derinlemesine keşfetmek isteyenler için mükemmel bir fırsat. Bu eşsiz sergi, hem sadık hayranlarına hem de yeni nesil Star Wars tutkunlarına unutulmaz bir deneyim sunmayı amaçlıyor. İstanbul Sinema Müzesi, Star Wars evreninin büyüsüne kapılmak isteyenleri ağırlamak için hazır bekliyor.


Fotoğraf Mobilet resmi web sitesinden alınmıştır.

Kedi Müzesi: İstanbul’un İlk Hayvan Temalı Müzesi

İstanbul, doğanın hızla tahrip edildiği, kirletildiği ve tüketildiği bir dönemde, değerli sanatçı Sunay Akın'ın koleksiyonundaki objeleri paylaşmasıyla şehrin ilk hayvan temalı müzesine ev sahipliği yapıyor. Beşiktaş Belediyesi tarafından Çırağan Hizmet Binası'nda açılan Kedi Müzesi, doğa ve hayvan sevgisini ziyaretçilerine aktarırken duyarlılık kazandırmayı hedefliyor.

Müze, masal, oyuncak, oyun ve çizgi roman tarihinin kedilerini aynı çatı altında bir araya getiriyor. Doğa korumacılığının önemine vurgu yaparak içerisinde "Nuh’un Gemisi" bölümünü barındırıyor ve bir galerisinde "Kedi Kaleci" tanımından ilham alarak futbol tarihinden seçkin örnekler sunuyor. Kedilerin büyülü dünyasını bir araya getiren bu müze, kendi alanında da öncü bir rol üstleniyor.


Fotoğraf, Beşiktaş Belediyesi resmi Youtube kanalından alınmıştır.

Devamını Oku

02 Ekim, 2023

İstanbul'da Sonbahar!

İstanbul'da Sonbahar!

Eda Çamlı  |  Ed. Yüsra Yüce

Andy Warhol'un İkonik Eserleri İstanbul'da!

Pop art hareketinin önde gelen temsilcilerinden olan Amerikalı ressam, film yapımcısı ve grafik tasarımcı Andy Warhol'un 125 eşsiz eseri, "Andy Warhol-İstanbul" sergisi kapsamında İstanbul'da sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Bu benzersiz sergi, 1 Ekim'de kapılarını açıyor ve 29 Şubat'a kadar İstanbul Lale Müzesi'nde ziyaret edilebiliyor.

Andy Warhol, sanat dünyasına getirdiği devrim niteliğindeki yaklaşımları ve cesur sanat anlayışıyla 20. yüzyılın en tanınmış ve etkili pop art sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor. Sergi, Warhol'un 125 önemli eserini bir araya getirerek sanatseverlere benzersiz bir deneyim sunuyor. Warhol'un karakteristik tarzı ve cesur ifadesi, ziyaretçilere sanat dünyasının en önemli dönemlerinden birine yolculuk yapma fırsatı veriyor.

 

Fotoğraf wnycstudios resmi websitesinden alınmıştır.

İstanbul'un Beş Asırlık Seyri Gözler Önüne Seriliyor!

İstanbul'un tarihine görsel bir yolculuk yapmaya hazır mısınız? Türkiye'nin önde gelen disiplinler arası sanat mekânı Meşher, "Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar" adlı sergiyle İstanbul'un göz kamaştırıcı tarihini ziyaretçilerine sunuyor. 20 Eylül'de kapılarını açan sergi, İstanbul'un çeşitli dönemlerine ait panoramik ve geniş açılı şehir temsillerini, gravürleri, nadir kitapları, yağlıboya tabloları ve fotoğrafları içeren 100'ün üzerinde eseri bir araya getiriyor. Serginin küratörlüğünü Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı üstlenirken, Ömer Koç Koleksiyonu'ndan seçilen eserler, İstanbul'un Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olduğu 15. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar olan dönemi yansıtıyor. Şehrin zengin görsel kaydını sunan sergide, geniş açılı İstanbul manzaralarını gösteren tablolardan gravürlere, nadir kitaplardan albümlere, panoramik fotoğraflardan Yadigâr-ı İstanbul objelerine kadar çok çeşitli eserler yer alıyor.

Sergideki eserlerin üreticileri de oldukça çeşitlilik gösteriyor. Gemi kaptanlarından seyyahlara, askerlerden elçilere, yazarlardan ressamlar ve fotoğrafçılara kadar birçok farklı meslekten sanatçının eserleri sergileniyor. Bu eserler, dönemin diplomatik ilişkilerine, şehirdeki dönüşümlere, çok kültürlü yapısına ve sosyal yaşamına ait izler taşıyor. Aynı zamanda, Batılı eser sahiplerinin bakış açısı ile 19. yüzyıl ve erken 20. yüzyıl Osmanlı/Türk edebiyatı ve sanatı arasında bir diyalog oluşturan yazılı kaynaklar da sergide yer alıyor.

"Göz Alabildiğine İstanbul" sergisi, İstanbul'un tarihini ve kültürel çeşitliliğini sanat ve görsel açıdan keşfetmek isteyenleri bekliyor. Bu büyülü sergi, İstanbul'un geçmişine bir pencere açıyor ve şehrin tarihini yeniden hayata döndürüyor.


Fotoğraf Meşher resmi websitesinden alınmıştır.

'Aşık Shakespeare' İlk Defa Tiyatro Sahnesinde!

'Aşık Shakespeare', 4 Ekim'de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde perdelerini açıyor. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu, Piu Entertainment ve Zorlu PSM iş birliğiyle sahneye taşınan yapıt, seyircisine unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.

'Aşık Shakespeare,' Türk tiyatro sahnesinin önde gelen isimlerinin iş birliğiyle sahneye taşınıyor. Oyunun yönetmenliğini Serdar Biliş üstlenirken, koreografi Beyhan Murphy tarafından, müzikler Tuluğ Tırpan tarafından, dekor ve ışık tasarımı Cem Yılmazer tarafından, kostüm tasarımı ise Gamze Kuş tarafından özenle hazırlandı.  Uraz Kaygılaroğlu ve Nezaket Erden, Shakespeare ve Viola karakterlerine hayat vererek izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunmaya hazırlanıyor.

Aşık Shakespeare'ın kadrosunda aynı zamanda Şebnem Sönmez, Merve Polat, Kerem Arslanoğlu, Ceren Taşçı ve Ekrem Can Arslandağ gibi yetenekli isimler de yer alıyor.


Fotoğraf biletix resmi websitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

28 Eylül, 2023

Yeniden Contemporary İstanbul

Yeniden Contemporary İstanbul


Yüsra Yüce   |   Ed. Derya Çağlağan

Şehrin en büyük sanat etkinliklerinden bir olan Contemporary İstanbul, 18. edisyonuyla geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi bu yıl da Tersane İstanbul’da kapılarını açıyor. Başta Avrupa ve Orta Doğu’dan olmak üzere yirmi iki ayrı ülkeden yetmiş beş adet galeri fuara katılım gösteriyor. Ön izlemesi 26 – 27 Eylül tarihlerinde yapılan Contemporary İstanbul, 28 Eylül – 1 Ekim tarihleri arasında genel ziyarete açılacak. Ben de bu özel etkinliğe ön izleme sırasında katılma fırsatı buldum.

Şehrin yeni kültür mekanlarından diyebileceğimiz Tersane İstanbul, benim sevgi – nefret ilişkisiyle bağlı olduğum bir yer. Haliç’in kenarında, şehrin merkezinde olan bu mekana ulaşmanın zorluğundan mı, yoksa ne zaman gitsem toz, toprak ve bitmeyen inşaatını gördüğümden mi bilmiyorum, Tersane İstanbul’a bir türlü ısınamıyorum. Contemporary İstanbul tarafından 27 Eylül – 1 Ekim tarihleri arasında Tersane İstanbul’a on dakika yürüme mesafesinde olan Hasköy İskelesi’ne Kadıköy ve Beşiktaş’tan saat başı sefer yapılacağı duyuruldu. Öğle saatlerinde Kadıköy İskelesi’ne gittiğimde ise seferin olmadığını gördüm. Hareket amiri bir karışıklık olduğunu, bu seferlerin planlanmadığını söyledi. Tek seferde vapurla gitme hayalleri kurarken önce Karaköy vapuruna, orada yarım saat bekledikten sonra Haliç vapuruna binerken buldum kendimi. Bu yıl Contemporary İstanbul’a özel deniz ulaşımı yok. Mekanla ilgili anlamadığım başka bir şey de iskelesine özel tekneler ve deniz taksilerin yanaşabilmesine rağmen motor ve vapurların yanaşmaması. Pek çok etkinlik için kullanılan Tersane İstanbul’a kara yoluyla ulaşmak deniz yoluyla ulaşmaktan daha zor. Tersanenin çevre düzenlemesi hala bitmediği için Hasköy’de yoğun bir trafik problemi var. Bununla birlikte Tersane İstanbul’un otoparkı ziyaretçi sayısına kıyasla yetersiz.

Yolculuğumdaki problemin sinirimi bozmasına izin vermeden, bu yıl ne göreceğim heyecanıyla kendimi hemen içeri atıyorum. Erken saatte gitmeme ve ön izleme olmasına rağmen oldukça yoğun bir ilgi var. Bu yıl Sevil Dolmacı Art Gallery’nin The Yard projesinde Meksikalı sanatçı Bosco Sodi’nin Türk bayrağından esinlenerek ürettiği eseri dikkat çekiyor. Peter Halley’nin Türkiye’de ilk kez sergilenen eserlerinin yanında Tony Cragg, Haluk Akakçe gibi tanınmış isimlerin eserleri de görülebiliyor. Pilevneli’de Ali Elmacı’nın bir heykeli bir de tuval üzerine yağlı boya çalışması sergileniyor. Tim Kent’in yağlı boya çalışmaları, Defne Tesal’in renklerin tonlarına doğru bir yolculuğa çıkaran tuval üzerine akrilik boya çalışmaları dikkat çekenler arasında. Sanatorium’da Kerem Ozan Bayraktar’ın fotoğraf ile ‘yapmak’ eylemi arasındaki ilişkiyi, nesne, hareket ve görüntü üretimi üzerinden ele aldığı “Stasis’’ serisi görülmeden geçilmemesi gerekenlerden.


 PİLOT, Ece Ağırtmış’ın ‘’The Sweet Escape’’ çalışmasıyla karşılıyor sanatseverleri. İrem Tok’un ansiklopedi ve sert kapaklı kitapları dönüştürdüğü çalışmaları yine görmeye değer. İstanbul’daki sergilerde ne kadar çok abstrakt çalışma gördüğümü, Contemporary İstanbul’da da abstrakt çalışmaların yoğun olduğunu düşündüğüm bir anda Halil Altındere’nin “Art Industry Trends’’ eseriyle ise beynimden vurulmuşa dönüyorum:


Bu yıl ilk kez Contemporary İstanbul’a katılan Diyarbakır'da bulunan Rıdvan Kuday Gallery kesinlikle görülmesi gereken köşelerden. Sinan Kaplan'ın alçı kalıba döküm ile gerçekleştirdiği, lastik ayakkabılardan oluşan “Bir Garip Peri Masalı” heykeli oldukça dikkat çekiyor. Büro Sarıgedik, Erdil Yaşaroğlu’nun iki yeni heykeli ve Gülsün Karamustafa, Meriç Algün, Eda Çekil gibi isimlerin eserleriyle ilgi çekici bir yerde konumlanıyor. Art On İstanbul’da Damla Sari’ya ait “Don’t Be Late Home’’ serisi, eserlerin karşısında dakikalarca dona kalmamı sağlıyor. Ülgen Semerci’nin porselen çalışmaları da kesinlikle görülmeli. PG Art Gallery’nin köşesinde Sinem Demirci’nin ahşap üzerine karışık teknik eseri, kavanoz kapaklarına çizilmiş onlarca gözden oluşuyor. Hepsi farklı figürlere ait olan gözler, bakış açısının esnekliğini didikliyor. Galeri 77’de ise Mehmet Resul Kaçar’a ait “Derin Boşluk’’ oldukça ilgi topluyor. Ekin Keser’in KOLİ Art Space’te sergilenen “Elenmeyenler’’ eseri, sanatçının LGBTİQ+ olduğunu kabullenmeyen aile fertlerinin kesildiği fotoğrafların kevgirler üzerine yerleştirilmesiyle oluşturulmuş. Dezavantajlı kişilere uygulanan baskıyı vurgulayan eser, görülmesi gerekenlerden biri.


Her yıl olduğu gibi bu yıl da Contemporary İstanbul’a yurtdışındaki galerilerden yoğun bir ilgi var. Tahran’daki Dastan Art Gallery’nin köşesinde Reza Abedini’nin eserlerinin görülmesini öneriyorum. Fransa’dan gelen Bogena Galerie’de sergilenen Harry Morgan’ın heykelleri ve Jaume Plensa’nın çalışmaları öne çıkan eserler. Londra menşeili HOFA ise interaktif sanata önem veren, çağdaş ve gelenekseli bir araya getiren eserler ile bir seçki düzenlemiş. Zheng Lu’nun çelik heykeli ve Ilhwa Kim’in hanji kağıdı üzerine çalışmaları göze çarpıyor. Barselona’dan gelen Villa Del Arte’nin sergilediği Lluis Cera’ya ait mermer heykeller görenleri büyülüyor. Eritilen demirle bükülerek birbirine yakınlaştırılan mermerler, birbirlerine sarılan iki figürü anımsatıyor. Contemporary İstanbul’un bana göre en özel eserlerinden bazıları ise SGR Galerie’de sergilenen Nicolas Bonilla Maldonado’nun seramik taşlardan yapılan eserleri. Görmeden dönülmemeli.


Borusan Contemporary işbirliğiyle bu yıl ilk kez CI Photo Focus projesi gerçekleşiyor. Fotoğrafın bir sanat formu olarak önemini kavramak, fotoğraf sanatçılarını tanıtmak ve fotoğraf alanında çalışan galerileri bir araya getirmek amacı taşıyan bu özel projede yirmi iki ayrı sanatçıdan kırk dört eser bulunmakta.

Sergi alanının çıkışında Ayça Okay’ın kürasyonunu üstlendiği, TBWA İstanbul’un otuzuncu yılı anısına düzenlenen The School of Creativity bulunuyor. Bir bölümünün sergiye, bir bölümünün ise kolektif bir şekilde üretilen sanat eserine ayrıldığı ‘’okul’’, Contemporary İstanbul’da kesinlikle görmeniz gereken bir köşe. 

Devamını Oku

24 Eylül, 2023

Denizden Sergiye!

Denizden Sergiye!

Eda Çamlı  |  Ed. Yüsra Yüce

Contemporary Istanbul: 591 Sanatçı, 1537 Eser!

Sanat dünyasının önde gelen etkinliklerinden biri olan Contemporary Istanbul'un 18. edisyonu, 27 Eylül'de Haliç'te bulunan Tersane Istanbul'da sanatseverlerle bir araya gelmek üzere başlıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yenilikçi bir perspektifle düzenlenen fuar, sanatın gücünü ve etkisini vurgulamayı amaçlıyor. CI Photo Focus adında çağdaş fotoğrafçılığa odaklanmış yeni bir platformla sanatseverlere özel bir deneyim sunuyor. Simone Klein'ın gözetiminde gerçekleşecek olan CI Photo Focus, 20 uluslararası sanatçının çalışmalarını sergiliyor ve Borusan Contemporary'nin özel fotoğraf koleksiyonundan eserlere ev sahipliği yapıyor.

18. edisyon, 22 farklı ülkeden gelen 67 çağdaş sanat galerisi, 4 inisiyatif ve 4 sanat kurumuna ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, 21 yeni çağdaş sanat galerisi Contemporary Istanbul'a ilk kez katılıyor. Fuarda toplamda 591 sanatçının 1537 eseri izleyicilerle buluşuyor.

Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, The Marmara Taksim'de düzenlenen bir basın toplantısında yaptığı konuşmada, Contemporary Istanbul'un uluslararası galeriler ve inisiyatiflerle güçlü ve yenilikçi bir program sunacağını belirtti. Fuarın bu yılki hedefi 30 binden fazla ziyaretçiyi ağırlamak ve özellikle deniz yoluyla ulaşımı geliştirmek. Hasköy iskelesine gelen şehir hatları motorlarıyla Beşiktaş, Kadıköy ve Üsküdar'dan gelen ziyaretçileri Tersane İstanbul’a taşıyacaklarını duyurdu.


Fotoğraf Contemporary İstanbul resmi web sitesinden alınmıştır.

Homeros Kentinde! 

Bayraklı Belediyesi, ikinci kez düzenlenen Uluslararası Homeros Edebiyat/Sanat Festivali tüm sanatseverleri davet ediyor! 29-30 Eylül ve 1 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek olan festival, bu yıl da hem yerel hem de uluslararası alanda tanınmış birçok önemli sanatçıyı misafir etmeye hazırlanıyor.

Festival kapsamında Tarihçi-Yazar İlber Ortaylı ve Sunucu-Yazar Metin Uca gibi ünlü isimlerin katılacağı bir söyleşi gerçekleşecek. Sanatın farklı dallarından örnekler de festivalin önemli bir parçasını oluşturacak. Levent Üzümcü, Orhan Aydın ve Gülcan Altan'ın yer aldığı "Unutma Bizi" adlı tiyatro oyunu sahnelenecek, Nebil Özgentürk'ün "Nazım Aramızda" belgeseli gösterimi izleyicilerle buluşacak.

Festivalde Yazar Nedim Gürsel, Oyuncular Altan Gördüm, Sevinç Erbulak, Tamer Levent, Pelin Batu, Şairler Haydar Ergülen, Turgay Kantürk, Tuğrul Tanyol, Emel İrtem, Nilay Özer gibi sanatın farklı alanlarından önemli isimler de söyleşilerle izleyicilerle buluşacaklar.

Ayrıca, festival kapsamında 40 Resim 40 Homer sergisi sanatseverlerin ilgisini çekecek ve Kardeş Türküler ile Mikail Aslan gibi müzik sanatının önemli temsilcilerinin konserleri festivalin unutulmaz anları arasında yer alacak. Bayraklı, bu kültürel buluşma ile sanat ve edebiyat tutkunlarını büyülü bir deneyime davet ediyor.


Fotoğraf Bayraklı Belediyesi resmi websitesinden alınmıştır.

Otomatik Portakal: Türkiye’nin İlk Rap Müzikali

Ünlü oyuncu Erdal Beşikçioğlu'nun Genel Sanat Yönetmeni olduğu Tatbikat Sahnesi, 28 Eylül'de büyülü bir deneyim sunmak için Anthony Burgess'in kült eseri "Otomatik Portakal"ı rap müzikali olarak sahnelemeye hazırlanıyor. Bu cesur ve yaratıcı prodüksiyon, sahnede rap ve alternatif pop müziğin önde gelen isimlerini ağırlayacak.

Elvin ve Erdal Beşikçioğlu'nun birlikte uyarladığı ve yönettiği bu benzersiz eser, Şanışer (Sarp Palaur), Sokrat St (Samet Gönüllü), Ados (Adem Oslu), Kamufle (Basri Fırat Bayraktar), Redo (Burak Kaya) ve Müjde Kızılkan gibi tanınmış rap sanatçılarını 18 kişilik bir koro ile sahnede bir araya getiriyor.

Bu müzikal, iyilik ve kötülük kavramlarını, şiddet, suç ve ceza düzleminde ele alırken suçluların devlet tarafından yeniden şekillendirilme sürecini ve sonuçlarını tartışıyor. Dansın ve rap müziğinin edebiyatla buluştuğu bu eser, tiyatro sahnesinde provokatif bir rap müziğine dönüşüyor.

Baş karakter Alex'i, Şanışer (Sarp Palaur) canlandırırken, diğer ünlü müzisyenler de oyunculuk ve dans performanslarına ek olarak "Otomatik Portakal" için özel olarak besteledikleri yeni şarkılarla seyircilere eşsiz bir rap müziği deneyimi sunuyorlar.


Fotoğraf Biletix resmi websitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

19 Eylül, 2023

Havada Caz Kokusu Var!

Havada Caz Kokusu Var!

Eda Çamlı  |  Ed. Yüsra Yüce

33. Akbank Caz Festivali: Şehrin Caz Hali

Cazın büyülü dünyası, 33. Akbank Caz Festivali ile İstanbul'u sarmaya hazırlanıyor. 23 Eylül - 8 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan festival, cazın önde gelen temsilcilerini ve müziğin farklı dallarından önemli isimlerini ağırlıyor.

Festivalin bu yılki özel konukları arasında gitar virtüözü Al Di Meola, cazın önemli trompetçisi ve iki kez Oscar'a aday olan Terence Blanchard feat. the E-Collective with Turtle Island Quartet, etkileyici bir quartet olan Sissoko/Segal/Parisien/Peirani'nin 'Les Egarés' projesi ve cazın geleceğinin yıldızlarından Lakecia Benjamin gibi isimler bulunuyor.

Caz dünyasının genç yeteneklerinden biri olarak kabul edilen Immanuel Wilkins ve ses paletini zenginleştiren Hidden Orchestra da festivalde sahne alıyor. Ayrıca, festivalin açılışı 23 Eylül'de Mercan Dede Live DJ Set with Secret Tribe projesi ile Müze Gazhane'de gerçekleşiyor.

Caz müziğinin efsanevi eserlerinin Türkiye caz sahnesinden kadın müzisyenler ve kadın şarkıcıların yorumlarıyla sunulacağı Ladies and New Standards projesi de festivalin dikkat çeken özel bölümlerinden biri olacağa benziyor.

Akbank Caz Festivali, klasik ve modern cazın yanı sıra elektronik müzik ve dünya müziğinin farklı projelerini bir araya getirerek müzikal yelpazesini genişletiyor.

Festival programı için: https://www.akbanksanat.com/caz/33-akbank-caz-festivali/program


Fotoğraf Akbank Sanat Youtube kanalından alınmıştır.


Antalya'da Caz Tutkunları Bir Araya Geliyor: 6. Akra Caz Festivali Başlıyor!

Akra Otel'in açık hava sahnesi, Antalya'da müziğin büyülü dünyasına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 6. Akra Caz Festivali, 20 Eylül'den itibaren müzikseverleri etkileyici bir müzik serüvenine davet ediyor.

Festival, her yıl olduğu gibi bu yıl da cazın büyüsünü ve dünya müziğinin zenginliklerini kutluyor. Gipsy Kings by Andre Reyes, Dhafer Youssef, Judi Jackson, Buika, İlhan Erşahin, Igor Butman gibi dünyaca ünlü sanatçılar, festivalin zengin programında yer alıyor. Festivalin açılışını Gipsy Kings by Andre Reyes grubu yapıyor. Flamenko, salsa, oryantal dokunuşlar ve daha birçok müzik türünün harmanlandığı bu unutulmaz açılış konseri, festivale coşku dolu bir başlangıç sunuyor.

Akra Genç Caz konserleri kapsamında ise genç yetenekler Jelly Beans, Elif Çohaz Quintet ve IWS Collective ile sahnede yer alacaklar. Bu genç yetenekler, geleceğin caz yıldızları olarak adından söz ettirmeye hazırlanıyorlar.

Akra Caz Festivali, müziğin evrensel dilini kutlayarak, farklı türlerin ve kültürlerin buluştuğu bir platform sunuyor. Festival, 6-7 Ekim tarihlerinde dünya çapında ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say'ın "Dünya Anne" adlı özel konserleriyle sona erecek. Bu etkileyici kapanış konserlerinde Fazıl Say'a Serenad Bağcan, Volkan Hürsever ve Ferit Odman gibi cazın önemli isimleri eşlik edecekler.

Festival programı için: https://akrajazz.com/2023/?lang=tr


Fotoğraf Akra Jazz resmi web sitesinden alınmıştır.

 

İstanbul Fringe Festivali: Uluslararası Performans Sanatları Festivali

Her yıl eylül ayının 3. haftasında gerçekleşen İstanbul Fringe Festivali, Türkiye ve dünya çapından tiyatro, dans ve performans sanatlarının özgün işlerini İstanbul'un dört bir yanındaki katılımcılarla buluşturmayı amaçlıyor.

İstanbul Fringe Festivali, Türkiye'nin yanı sıra İngiltere, ABD, Hindistan, Macaristan, İtalya, Yunanistan, İsrail, Hollanda ve Japonya'dan gelen 25 farklı ekip tarafından hazırlanan işlere ev sahipliği yapıyor. Açılışı 16 Eylül’de İngiltereli ekip Thick & Tight Theatre ‘A Night with Thick & Tight’ ile yapan festival, birbirinden renkli performanslar, paneller ve atölyelerle 23 Eylül’e kadar devam ediyor!

Festival programı için: https://www.fringeistanbul.com/istanbul-fringe-2023


Fotoğraf İstanbul Fringe Festival resmi web sitesinden alınmıştır.


Kıraathane Kitap Şenliği

2019 yılında, okumaya, yazmaya ve kitaplar üzerine konuşmaya odaklanan bağımsız butik yayınevlerine bir üretim ve dayanışma platformu açma hayaliyle başlayan Kıraathane Kitap Şenliği, beşinci yılını coşkuyla kutlamaya hazırlanıyor. 15-24 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan şenlik, bağımsız yayıncılığı ve edebiyatı kutlayan, yazarları okurlarla buluşturan ve kitap dünyasına ışık tutan önemli bir etkinlik olarak İstanbul'un kültürel sahnesinde yerini koruyor.

15 Eylül akşamı saat 18:00'de başlayan kutlama, kitapları ve bağımsız yayıncılığı desteklemek isteyen herkesi bekliyor. 30 yayınevinin kitaplarını sergilediği festivalde, yazarların, çevirmenlerin ve akademisyenlerin buluştuğu çeşitli etkinlikler de kitapseverleri bekliyor. Bu etkinlikler, katılımcılara edebiyatın derinliklerine inme ve yaratıcı dünyaları keşfetme fırsatı sunuyor.


Fotoğraf Kıraathane resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

14 Eylül, 2023

Mimari Temsilin Arşivi: Berlin Mimari Çizim Müzesi

Mimari Temsilin Arşivi: Berlin Mimari Çizim Müzesi

Eren Can Altay  |  Ed. Yüsra Yüce

2013 yılında Berlin’de açılan müze, aynı zamanda Tshoban Vakfı’nın da ana merkezlerinden birini oluşturuyor. Sergei Tshoban tarafından kurulan vakıf, mimarlık pratiği ve düşününde, mimari çizimlere verdiği önemi, bu müze ile ortaya koyuyor. 17. yüzyıldan günümüze uzanan çizimlere ev sahipliği yapan müze, dört yüzyıllık bir mimari çizim pratiğini ve dolayısıyla mimarlığın bu süreçte geçirdiği düşünsel değişimleri de ortaya koyuyor.

Beş ana başlıkta toplanan çizimler, eskizlerden hayal temsillerine, ideolojik yapılardan şehir kurgularına kadar geniş bir spektruma sahip. Müze dahilindeki en eski çizim örneklerinden biri olan ve 1657-1743 yılları arasında Bologna Okulu öğrencileri tarafından çizilmiş detay eskizleri, Mies van der Rohe ve Frank O. Gehry’nin orijinal eskizleri ile aynı sergi mekanını paylaşıyor. Ziyaretçiler, mimarlığın son dört yüz yıllık serüvenini aynı oda içerisinde inceleyebilirken, bir mimar için önemli olan unsurların nasıl değiştiğini ve mimari üretim süreçlerinin hangi yönlerden farklılaştığına tanık olabiliyor.

Boris Iofan’ın “Sovyet Sarayı” (1937) tasarımı ya da Jakow Tschernicow’un “Güç Santrali” (1920-1930) çizimleri, ideolojinin mimari temsil üzerindeki dönüştürücü etkisini yansıtırken, Lebbeus Wood’un hayal ürünü çizimleri mimari potansiyelleri, Artur Skizhali-Veys’in Babil kulesi tasviri ise mimari çizimin tarihi yapıları hayal etmedeki rolünü ortaya koyuyor.

Mimari Çizim Müzesi binası da sahip olduğu fonksiyona uygun olarak tasarlanmış. Yapı, cephesine oyulmuş mimari çizimlere yer vererek, içerisinde yer alan sergiyi kent peyzajına taşıyor. Müze yapısı, içerisindeki eserlerin bir temsili gibi sergiye kabuk oluşturuyor. Sergisi ile tasarımı arasındaki bu iletişim, yapıya fonksiyonel bir şeffaflık kazandırıyor. Ancak yapı cephesinde tercih edilen kapalı kurgu, iç ve dış mekanlar arasındaki görsel bağı keserek, fonksiyonel şeffaflığa tezat oluşturuyor.

Fonksiyon ve geçirgenlik üzerinden kurulan bu tezatlık, yapının bileşenlerindeki tek tezatlık sayılmaz. Binanın “anlam” ile kurduğu ilişki de bazı tezatları bünyesinde barındırır. Neyse ki bahsettiğimiz tezatlıklar, Mimari Çizim Müzesi’nin de bir unsuru olduğu postmodern düşünce sistemi içerisinde sorun yaratmazlar. Mimari çizim, ait olduğu disiplin içerisinde bilgi transferinin gerçekleştirildiği medyumu oluşturur. Tıpkı yapının içerisinde sergilenen her bir eserin, gerek tarihsel olarak dönemlerinin bilgilerini bugüne taşıması, gerekse amaç edindikleri kişiye ya da kuruma inşası planlanan bina hakkında bilgi vermesi gibi. Ancak bu medyum Mimari Çizim Müzesi‘nde bir cephe elemanı olarak kullanılır. Bu seçim beraberinde bilgi alışverişi anlamında bir iletişim talebini de doğurur. Ancak cephedeki çizimler bu talebi karşılamaktan uzak estetik birer süslemedirler. Çünkü belirli bir mesaj verme kaygıları ve bunu oluşturacak anlamsal bir zemine sahip değillerdir. Yani yapının dili vardır ancak konuşamaz.

Victor Hugo’nun “Ceci tuera cela” (bu, onu öldürecek) olarak bahsettiği matbaanın, kilise duvarlarında ve vitraylarındaki bilgi aktarımının önüne geçeceği düşüncesi belki de bu analizde tekrar anlam kazanır. Zira Modernizmin -Adolf Loosun ağzından- süslemeyi suç sayan algısı ile yalınlaştırdığı mimari, anlam aktarımını süslemelerden, mekânsal kurguya bırakmıştı. Anlamın hiçleştiği ve içinin boşaldığı ancak aynı zamanda kabul gören kalıpların da yıkıldığı post postmodern çağda, Mimari Çizim Müzesi, hem geçmişin esteğini bağlamına bakmaksızın üzerine geçirir hem de çağdaş mimarinin mekânsal kurgularını takip eder. Çünkü yapı çevresindeki hiçbir yapıya benzememektedir ve biriciktir. Yapı kendisini şehir mekânında belli eder ve bunu kendisini oluşturan tarihsel durakların anlamlarını çiğneyerek yapar. Belki de dönemin mimarisini özel kılan şeylerden biri de budur ve Mimari Çizim Müzesi bunun güzel bir örneğidir.


Devamını Oku

11 Eylül, 2023

Sinema, Kahve ve Sonbahar!

Sinema, Kahve ve Sonbahar!

Eda Çamlı  |  Ed. Yüsra Yüce

Ayvalık Uluslararası Film Festivali Başlıyor!

Seyir Derneği tarafından düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali, sinemaseverleri büyüleyici Ayvalık atmosferinde unutulmaz bir deneyime davet ediyor. 14-19 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan festival, Azize Tan direktörlüğünde yılın merakla beklenen yerli ve yabancı yapımlarını özel bir seçkiyle izleyiciye sunuyor.

2023 Cannes Film Festivali’nde ana yarışmada dünya prömiyerini yapan Todd Haynes imzalı May December ile açılışını yapacak festival, 57 farklı filmi sinemaseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Film gösterimlerin yanı sıra; film ekiplerinin katılımıyla söyleşiler, filmlerin temalarını ele alan paneller ve sinema öğrencileri için düzenlenen atölyeler de festival kapsamında katılımcıları bekliyor olacak.

Festival programının detayları için: https://www.ayvalikff.org/


Fotoğraf Ayvalık Uluslararası Film Festivali resmi sitesinden alınmıştır.

İstanbul Coffee Festivali: Şehri Uyandıran Festival

Kahve tutkunlarının dört gözle beklediği etkinliklerden biri olan İstanbul Coffee Festival, bu yıl "Kahveye Aç Gözlerini" sloganıyla dokuzuncu kez kahve severlerle buluşuyor. Nitelikli kahveler, kahve dükkanları, artizan lezzetler, uluslararası ve ulusal büyük kahve markaları ve tüm diğer kahve endüstrisi paydaşları, kahve severler için 14-17 Eylül tarihleri arasında bir araya geliyor.

İstanbul Coffee Festival, bu yıl Tersane İstanbul'da gerçekleştirilecek. 7 bin metrekare açık ve 2 bin metrekare kapalı alanda düzenlenecek olan festival, ortalama 130 marka ile 45 bin kişinin katılımını bekliyor. Festival kapsamında 30 konser, 20 workshop ve 20 seminer gibi birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Gün boyunca müziğin aralıksız devam edeceği festivalde, Can Bonomo, Kolpa, Bedük, KÖFN, Göksel, Melis Karaduman, İkilem, Kamufle gibi pek çok sevilen sanatçı sahne alacak. Ayrıca, kahve severler için farklı kahve deneyimleri sunan stantlar, lezzetli atıştırmalıklar ve kahve tadımları da festivale renk katacak.


Fotoğraf İstanbul Coffee Festivali resmi sitesinden alınmıştır.

Aspendos Antik Tiyatrosu'nda 30. Uluslararası Opera ve Bale Festivali Coşkuyla Devam Ediyor!

Antalya'nın eşsiz güzelliklerinden biri olan Aspendos Antik Tiyatrosu, bu yıl 30. kez Uluslararası Opera ve Bale Festivali'ne ev sahipliği yapıyor. Festival, büyüleyici bir atmosferde sanatseverleri ağırlarken, açılış programı muhteşem bir performansla başladı.

Açılış programında, Ankara ve Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdürlükleri tarafından sahneye konulan Giuseppe Verdi'nin "Aida" operası, izleyicilere büyüleyici bir görsel ve işitsel şölen sundu. Ünlü İtalyan orkestra şefi Fabrizio Maria Carminati'nin yönetiminde sahnelenen eserde, solistlere Şef Mahir Seyrek tarafından yönetilen Antalya ve Ankara Devlet Opera Balesi koroları eşlik etti. Festivalin devamında, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nün büyük prodüksiyonlarından biri olan "Tosca" operası 8 Eylül Cuma günü sahnelendi. Ankara Devlet Opera ve Balesi ise 13 ve 14 Eylül'de Çaykovski'nin unutulmaz eseri "Kuğu Gölü" balesini sahneye taşıyacak. İstanbul Devlet Opera ve Balesi ise 17 Eylül'de "La Bayadere" balesi ile sanatseverlerin karşısına çıkacak. Festival, 21 Eylül'de orkestra şefi Tolga Atalay Ün yönetimindeki Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde Devlet Opera ve Balesi solist sanatçılarının seslendireceği "Gala Konser" ile kapanış yapacak.


Fotoğraf Devlet Opera Bale  resmi sitesinden alınmıştır.

Bu Memleket Bizim

İBB Şehir Tiyatroları, sezonu 16 ve 17 Eylül tarihlerinde saat 20.30'da Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda sahnelenecek "Bu Memleket Bizim" adlı oyunuyla açıyor.

İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever, geçtiğimiz gün düzenlenen basın toplantısında “Bu Memleket Bizim” eserinin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılını kutlamayı hedeflediklerini belirtti.

Yeni sezonda Shakespeare'den Tolstoy'a, Turan Oflazoğlu'ndan Haldun Taner'e birçok klasik yazarın eserleri tiyatro severler ile buluşuyor.  Tolstoy'un "Savaş ve Barış" eseri Aleksender Popovski, Alison Gregory'nin "Ben Medea Değilim" eseri Hülya Karakaş, Lucy Kirkwood'un "Sivrisinekler" eseri Ali Gökmen Altuğ, Nick Whitby'nin "Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi?" eseri Hüseyin Köroğlu, Bertolt Brecht'in "Galilei'nin Yaşamı" eseri ise Nurullah Tuncer tarafından sahneye taşınıyor. Bu repertuvara daha sonraki aylarda Haldun Taner'in "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" eserinin eklenmesi de planlanıyor.


Fotoğraf İBB Şehir Tiyatroları resmi sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

06 Eylül, 2023

N’olacak Bu Kayıp İnsanların Hali?

N’olacak Bu Kayıp İnsanların Hali?

Yüsra Yüce   |   Ed. Derya Çağlağan

Geçtiğimiz sezonun en çok konuşulan oyunlarından biri, Tiyatro Hemhal tarafından sahneye konulan N’olacak Bu Yusuf Umut’un Hali. Daha önce Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit ve Tırnak İçinde Hizmetçiler ile fazlasıyla konuşulan ekibin yeni oyununda yönetmenlik koltuğunda Nezaket Erden ve Ayşe Draz oturuyor. Hakan Emre Ünal'ın fikriyle yola çıkılarak kolektif bir şekilde ortaya konulan oyunu Hakan Emre Ünal ile birlikte Alis Çalışkan yazmış.

Seyirci sahneye girerken bir ön oyunla karşılaşıyor. Yusuf Umut hikayesini paylaşmaya başlamadan önce seyirci onunla tanışma fırsatı buluyor. Yusuf Umut sahneye çıktığında ise oldukça tanıdık bir figürle karşılaşıyoruz. İstanbul’da belki her gün yanından geçtiğimiz, belki geçmişte yolculuğuna ortak olduğumuz kayıp erkeklerden biri Yusuf Umut. Hikayesine on altı yaşından başlıyor, şu an ise otuz iki yaşında. Babasından boşanan annesiyle beraber gittiği baskıcı dedesinin evindeki çekyattan başlıyor hikayesini anlatmaya. Yusuf Umut, aktardığı on altı yıl boyunca ‘evini’ arıyor. Ne kendini attığı sokaklarda, ne yaptığı işlerde ve arkadaşlarıyla muhabbetinde, ne çocukluk arkadaşı Miraç’ta ne de Beyoğlu’nda tanıştığı Nina’da bulabiliyor evini. Askere gittiğinde ise annesini gördüğü halüsinasyonlar tarafından gafil avlanıyor.


Pandemi sonrasında tiyatro alanında oldukça fazla kendini ve gideceği yolu arama hikayesine rastlıyorum. Tiyatro sahnesindeki figürler, gidecekleri yolu bilmeyen, hayata hazırlıksız, kayıp kişilerden oluşuyor. Ne zaman bu hikayelerle karşılaşsam oyun çıkışında üstüme bir ağırlık çöküyor, kalbim ağrımaya başlıyor. Çünkü her bir figür farklı bir ardöyküyle ve şartlarla örülse de sahnede kendimi, ailemi, arkadaşlarımı görüyorum. Sosyal ve ekonomik bakımdan hazırlanmamış olduğumuz şartlarda gideceğimiz yolu bulmaya çalışıyoruz. Ne zaman bulduğumuzu sansak, yol daha da karışıyor, labirent daha da genişliyor. Artık evimiz gibi hissetmediğimiz evimizde, şehrimizde nefes almanın yollarını bulmaya çalışıyor, kendimize yeni bir ev arıyoruz. Bu umutsuz arayış bazen bizi Beyoğlu’nda bir barda tanıştığımız Nina’nın peşine takıyor, bazen ise askere gönderiyor. Aradığımızı bir türlü bulamıyoruz ama pes etmeyi de reddediyoruz.  Şehrimizi, işimizi, ülkemizi terk ediyor, yeni bir ev bulma hevesiyle yola çıkıyoruz. Gittiğimiz yerde arayışımız sonlanır sanıyoruz. Oysa sınırı geçince, evimizi, işimizi değiştirince mücadele bitmiyor, yeni mücadeleler başlıyor. Yusuf Umut, eskinin hayaletlerinden askere gittiğinde kurtulamıyor. Fakat belki hayatın ta kendisi bu mücadelenin kendisi, evi bulma arayışıdır. Şartlarla savaşırken bu durumu görmezden geliyoruz.


N’olacak Bu Yusuf Umut’un Hali çok uzun süre boyunca üzerine çalışılmış bir oyun. Hakan Emre Ünal, Alis Çalışkan, Nezaket Erden ve Ayşe Draz kolektif bir çabayla oyunu ortaya çıkarmış. Muhammed Ali Dönmez ışık tasarımını, Ekin Tunçeli ise hareket tasarımını üstlenmiş. Oyun boyunca, çok uzun bir oyun olmasına rağmen Hakan Emre Ünal'ın enerjisi oldukça yüksek, yerinde durmuyor, yorulduğunu hiç hissetmiyoruz. Oyunla ilgili tek problemim, oldukça akıcı olmasına rağmen uzun bir oyun olması. Hızın oldukça önemli olduğu, mesaiden oyuna, oyundan son metroya koşa koşa yetişildiği İstanbul'da bu kadar uzun bir oyun seyretmek oldukça zor. 

Devamını Oku