BLOG

/ Blog
08 Ocak, 2024

Modern Diyaloglar mı Geleneksel Motifler mi?

Modern Diyaloglar mı Geleneksel Motifler mi?

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Sonsuz Yankı

Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun eşsiz dünyasını keşfetmeye hazır mısınız? Dirimart Dolapdere ve Pera'da üç ayrı mekânda sergilenen "Sonsuz Yankı" başlıklı sergi, Eyüboğlu'nun sanatının zengin evrenine bir kapı aralıyor. Sergide yer alan seçki, Eyüboğlu'nun kariyerinin başlangıcından itibaren geleneksel motifleri modernist etkilerle uyumlu bir biç imde harmanladığı eserlerinden, soyut ve deneysel dönemine kadar uzanan bir panoramik manzara sunuyor. Sergi, sanatçının en bilinen başyapıtlarının yanı sıra daha önce gün yüzüne çıkmamış eserlerine de yer vererek izleyicilere benzersiz bir keşif deneyimi sunuyor. Eyüboğlu'nun duygularını başyapıtlara dönüştüren bir sanat simyacısı olduğunu vurgulayarak, izleyicileri yaratıcılığının hala atmaya devam eden kalbini dinlemeye ve dünyayı onun gözlerinden görmeye davet ediyor.


Fotoğraf Dirimart resmi web sitesinden alınmıştır.


Kaçınılmaz Koreografi

Zilberman Galeri, İstanbul'un tarihi Mısır Apartmanı'ndaki ana galeri mekânında, Sena Başöz'ün kapsamlı kişisel sergisi "Kaçınılmaz Koreografi"yi 24 Şubat tarihine kadar sanatseverlere sunuyor. Sergi, Başöz'ün sanat yolculuğunun erken yıllarından günümüze uzanan çalışmalarını bir araya getirerek, sanatçının nesneler, canlılar ve bireylerle kurduğu diyalogu keşfe davet ediyor.

Başöz'ün eserleri, sergideki ana galeri mekânında zengin bir içerik sunuyor. Sanatçının geçmişten günümüze uzanan üretimini gözler önüne seren sergi, farklı zaman dilimlerinde sanatçının yaşamına girmiş nesnelerin, canlıların ve bireylerin izini sürüyor. Başöz'ün "Kaçınılmaz Koreografi" adlı sergisi, seyircilere sanatın evrimini ve sanatçının kendi dünyasındaki değişimi deneyimleme fırsatı sunuyor.

Zilberman Galeri, Mısır Apartmanı'ndaki ana galeri mekânında sergilenen "Kaçınılmaz Koreografi" ile sanatseverleri, Başöz'ün eserlerindeki derin anlamları ve sanat ile nesne, canlı ve birey arasındaki etkileşimi keşfetmeye davet ediyor. Sergi, 24 Şubat tarihine kadar ziyaret edilebilecek.


Fotoğraf Zilberman Gallery Instagram sayfasından alınmıştır.


Noise_Media Art: Türkiye'nin İlk Uluslararası Medya Sanatı Fuarı

Noise_Media Art, Türkiye'nin ilk uluslararası medya sanatı fuarı olarak Ocak 2024'te sanatseverlere merhaba diyor. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan bu heyecan verici etkinlik, 12-14 Ocak tarihleri arasında İstanbul Alan Kadıköy'de sanatın en yenilikçi yüzünü sergilemeye hazırlanıyor. German Legend'ın sponsorluğunda gerçekleşecek olan bu özel fuar, medya sanatının çeşitli yönlerini keşfetmek isteyen sanatçılar, kurumlar ve sanat tutkunları için bir araya gelme fırsatı sunuyor.

Noise_Media Art, medya sanatının geniş spektrumunu kapsayan bir programla kapılarını açacak. Fuar, özellikle OI Music programı ile dikkat çekiyor. Bu program, elektronik müziğin ve görsel sanatların kesişim noktasında, yerli ve uluslararası alanda tanınmış sanatçıların eserlerini bir araya getiriyor. Müziğin farklı alt türlerinden seçkin örnekler sunan OI_Music, Kod Müzik'in kürasyonu altında, “ambient/drone”dan “deneysel tekno”ya, “elektronik dub”dan “proto electronica”ya kadar geniş bir yelpazede sanatı ve müziği buluşturuyor.

OI_Music programında sahne alacak isimler arasında Andy Stott, The Bug Ft. Flowdan, Michael Rother, Wolfgang Voigt, İpek Görgün, Taha Kiremitçi, Granül ve Human Scum gibi önemli sanatçılar yer alıyor. Görsel anlamda ise, 70mt2'lik dev bir ekranda Markus Heckmann ve Ali Demirel gibi isimlerin çalışmaları sergilenecek. Etkinlik, her gün saat 11.00’den itibaren başlayacak ve uluslararası tanınmış sanatçıların atölye çalışmaları, elektronik müzik kültürüne dair paneller, belgesel gösterimleri ve Alman sokak yemekleri gibi çeşitli aktivitelerle zenginleştirilecek. Ayrıca, plak ve ikinci el elektronik ekipman tezgahları ile onlarca DJ'in performansları, Alan Kadıköy'ü müzik ve sanatın buluşma noktasına dönüştürecek.


Fotoğraf Noise Instagram hesabından alınmıştır.

Devamını Oku

01 Ocak, 2024

Sanatın Çeşitli Yüzleri

Sanatın Çeşitli Yüzleri

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş


Aile Yalanları


Nermin Yıldırım’ın "Bavula Sığmayan" adlı öykü kitabındaki aynı adlı novelladan uyarlanan "Aile Yalanları," Hakan Emre Ünal'ın yönetmenliğinde, Melisa Sözen, Ülkü Duru ve Müfit Kayacan'ın başrollerini üstlendiği etkileyici bir tiyatro oyunu olarak seyirci karşısına çıkıyor.

Oyun, Belgin adlı genç bir kadının annesinden aldığı beklenmedik telefonla başlıyor. Memlekete hızla dönen Belgin, burada üç kişilik bir aile sırrının içine düşer. Belgin'in, aile içinde kendi yolunu bulma çabasını ve aynı zamanda Kamuran ve Müzeyyen'in hayat mücadelesini konu alan bu oyun, seyirciyi duygusal bir yolculuğa davet ediyor.

"Aile Yalanları" küçük bir aile trajedisini üç kahramanın perspektifinden anlatarak, aynı olayın farklı şekillerde nasıl algılandığını ve yaşandığını gözler önüne seriyor. Belgin, Kamuran ve Müzeyyen'in karakterleri, seyirciye kendi aile hikayelerini düşünmeye teşvik ederken, insanın en yakınlarını anlamaktan aciz, onlar tarafından anlaşılmaktan mahrum olma durumunu vurguluyor.

"Aile Yalanları" söylenen ve söylenemeyenleriyle dolu bir aile hikayesini sahneye taşıyor. Oyun, seyirciyi kendi ailesine dair düşüncelere sürüklerken, aynı zamanda herkesin ortak hikayesi olan insan ilişkilerinin karmaşıklığına ve duygusal zenginliğine odaklanıyor.




Fotoğraf Zorlu PSM resmi web sitesinden alınmıştır. 

 

Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını


Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Türkiye resim sanatının önemli figürlerinden biri olan Melek Celâl'e adanmış olan "Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl" başlıklı monografik sergiyi sanatseverlerle buluşturuyor. 28 Nisan 2024 tarihine kadar devam edecek olan sergi, Sabancı Holding’in ana sponsorluğunda ve Gilan’ın katkılarıyla gerçekleşiyor.

Melek Celâl, geç Osmanlı İmparatorluğu’nun sonlarına doğan ve Cumhuriyet döneminde etkisini sürdüren ilk modern sanatçı kuşağının öncü kadın temsilcilerinden biridir. Sanatçının hayatına ve eserlerine odaklanan sergi, 1924 yılında Galatasaray Sergileri'nde ilk nü eserlerini sergileyerek dikkat çeken, 1935 yılında ise ilk kişisel sergisini açan Melek Celâl'in sanatının çeşitli yönlerini gözler önüne seriyor.

Sergide, sanatçının tablo ve eskizleri, Anadolu motiflerinden esinlenerek çizdiği desenler, şehir planlama, hat sanatı ve Türk işlemeleriyle ilgili yazdığı makaleleri, eleştirileri, kitapları ve özel yaşamına dair fotoğraflar, kartpostallar, hatıra yazıları ve mektuplardan oluşan zengin bir arşiv bulunuyor. Melek Celâl'in tekniği, eserlerinin restorasyon süreçleri, kullandığı malzemelerin yapısı ve dokusu gibi detaylar, "Görünenin Ötesinde Melek Celâl" adlı bilimsel analiz çalışmasıyla da ele alınıyor.

Sergi, Melek Celâl'in hayatını ve sanatını farklı açılardan inceleyen bir katalog ile destekleniyor. Namık Sinan Turan, Gizem Tongo, Ahu Antmen, Nazan Bekiroğlu, Mehmet Samsakçı ve Ömer Faruk Şerifoğlu gibi uzmanların katkılarıyla hazırlanan katalog, akademik bir kaynak niteliği taşıyor.

Ayrıca, sergi kapsamında 26 Ocak 2024'te gerçekleşecek olan "Müzede An’da" atölyesi, sanat terapisi ve farkındalık ilkelerinden ilham alarak 5-7 yaş aralığındaki çocuklar ve ebeveynleri için Melek Celâl’in natürmort eserlerini keşfetme fırsatı sunacak.




Fotoğraf Mimarizm resmi web sitesinden alınmıştır.

 

Zamanlar ve Katmanlar Arasında


Metrohan, Türk resim sanatının öncü isimlerinden Gülseren Südor’un 60 yıllık sanat yolculuğuna odaklanan "Gülseren Südor: Zamanlar ve Katmanlar Arasında" adlı retrospektif sergiye ev sahipliği yapıyor. 18 Şubat 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilecek olan bu sergi, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılını kutlama etkinlikleri çerçevesinde düzenleniyor ve Türk resim sanatının öncü kadın sanatçılarından birine saygı duruşunda bulunuyor.

Sergi, Telga Südor Mendi'nin küratörlüğünde hazırlanmış olup, Gülseren Südor'un kişisel ve özel koleksiyonlardan derlenen 170'e yakın eserini sanatseverlerle buluşturuyor. Serginin küratöryel kurgusu, sanatçının kariyerini 1965'ten 2023'e kadar yedi ayrı döneme ayırarak izleyicilere sunuyor. Bu dönemler, sanatçının sanat yolculuğunda önemli dönemeçleri ve kişisel gelişimini temsil ediyor.

Sergide, Gülseren Südor’un sanatını ve hayatını etkileyen temalar detaylı bir şekilde işleniyor. Sanatçının Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğrencilik yıllarından, İtalya’da geçirdiği yıllara, kişisel ve toplumsal katmanları keşfetmesinden, kadınlık ve varoluş temalarını sanatında işlemesine kadar geniş bir yelpazede eserler sergileniyor.

Bu özel sergi, aynı zamanda Türkiye'nin Cumhuriyet dönemi boyunca geçirdiği sosyal ve kültürel değişimleri de gözler önüne seriyor. Gülseren Südor’un eserleri, sanatseverlere, Türkiye'nin son altmış yılında yaşanan değişimleri sanatsal bir perspektiften görmeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.




Fotoğraf İstanbul Kültür Sanat resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

25 Aralık, 2023

Yeni Yıla Büyülü Bir Başlangıç

Yeni Yıla Büyülü Bir Başlangıç

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

İstanbul'da Bir Kış Masalı: Fındıkkıran Balesi Sahneye Çıkıyor

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, P. İ. Çaykovski'nin efsanevi eseri "Fındıkkıran" balesi ile yeni yıl coşkusunu sanatseverlere taşıyor. 27 Aralık 2023'te Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu'nda prömiyer yapacak olan bu iki perdelik eser, ocak ve şubat aylarında da seyirciyle buluşmaya devam edecek.

Eserin koreografisi, Mehmet Balkan tarafından, Marius Petipa ve Lev Ivanov’un özgün koreografilerinden esinlenerek hazırlandı. Sahne yönetimi ise Lale Balkan'ın üstleniyor. Bu yılki prodüksiyon, dekor tasarımında Tayfun Çebi, kostüm tasarımında Sevtaç Demirer, ışık tasarımında Taner Aydın ve video prodüksiyonunda Ahmet Şeren'in imzasını taşıyor.

"Fındıkkıran", Clara'nın yeni yıl hediyesi olan fındıkkıran oyuncağı ile yaşadığı büyülü rüyaları konu alıyor. Alman yazar E. T. A. Hoffmann'ın orijinal öyküsünden Alexandre Dumas tarafından uyarlanan bu masal, Çaykovski'nin müziğiyle bale sahnesinde hayat buluyor.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin bu özel prodüksiyonu, klasik bale severler için vazgeçilmez bir deneyim sunuyor. Fındıkkıran'ın büyüleyici dünyası, göz kamaştırıcı kostümler, etkileyici dekorlar ve zarif danslarla seyircileri yeni yılın sihirli atmosferine davet ediyor.


Fotoğraf AKM resmi web sitesinden alınmıştır.

ENKA Sanat, Yılın Sonunu Aydınlatan İki Özel Konserle Taçlandırıyor

ENKA Sanat, 2023 yılını müzik dolu bir finalle kapatıyor. Uluslararası alanda adını duyuran piyanist Ayşe Deniz Gökçin'i 25 Aralık'ta ağırlayacak olan ENKA Sanat, Türkiye'nin önde gelen oda müziği topluluklarından Borusan Quartet'i ise 26 Aralık'ta dinleyicilerle buluşturuyor.

ENKA Sanat'ın sahnesine ilk kez 10 yaşında çıkan Ayşe Deniz Gökçin, 25 Aralık'ta İstanbul'daki dinleyicilerle bir araya gelecek. Hollywood Bağımsız Müzik Ödülleri'nde En İyi Modern Beste Ödülü'nü kazandığı "Patterns" albümünden "Kelton" ve diğer kendi besteleri gibi repertuvarının yanı sıra dünya çapında ses getiren Pink Floyd aranjmanlarını da seslendirecek. Gecenin finalinde ise Cumhuriyetimizin 100. yılına özel hazırladığı bestesini çalacak.

26 Aralık'ta sahne alacak olan Borusan Quartet ise dinleyicilere Arjantinli tango bestecisi Astor Piazzola'nın en sevilen yapıtlarından özel bir seçki sunacak. Nuevo Tango'nun yaratıcısı Piazzola'nın tangolarından konçertolara, oda müziği yapıtlarına ve film müziklerine kadar geniş bir repertuarı bulunuyor. Borusan Quartet, bu özel konserde Piazzola'nın eşsiz eserleriyle dinleyicilere unutulmaz bir müzik ziyafeti sunacak.

ENKA Sanat, her iki konserle de müzikseverleri etkileyici bir sanat deneyimine davet ediyor. Yılın sonunu muazzam performanslarla süslemeye hazırlanan ENKA Sanat, sanatseverlere unutulmaz anlar yaşatmayı amaçlıyor.


Fotoğraf ENKA resmi web sitesinden alınmıştır.

İDOB, Coşku Dolu Yeni Yıl Konserleriyle 2024'e Merhaba Diyor

İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), 2024 yılına "Yeni Yıl Konserleri" serisiyle giriş yapıyor. İDOB'un yaptığı açıklamaya göre, bu özel konserlerde orkestra, koro ve başarılı solistler sahne alacak. Konserler, 29 ve 30 Aralık tarihlerinde Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi'nde, 2 Ocak'ta ise Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Sahnesi'nde gerçekleştirilecek.

Konserlerde, dünya opera repertuvarının en sevilen eserlerinden opera ve operet parçaları, marşlar ve polkalar seslendirilecek. Bu müzik ziyafetinde İDOB Orkestrası'nı deneyimli şef İbrahim Yazıcı yönetecek. Ayrıca, İDOB Korosu'nun başarılı şefi Volkan Akkoç'un yönetiminde, koronun etkileyici performansı da dinleyicileri büyüleyecek.

Solist kadrosunda Esra Abacioğlu Akcan, Nazlı Deniz Süren, Barbora Hitay, Asude Karayavuz, Burak Dabakoğlu ve Burak Kul gibi isimlerin yer alacağı konserler, opera ve bale severler için unutulmaz bir deneyim vadediyor. İDOB'un Yeni Yıl Konserleri, sanatseverlere yeni yılın ilk günlerinde büyülü bir başlangıç sunmayı hedefliyor.


Fotoğraf Devlet Opera ve Bale resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

18 Aralık, 2023

2023'e Veda Ederken

2023'e Veda Ederken

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş


İstanbul’un Yeni Yıl Kasabası WonderVillage


Türkiye'nin en özel ve kapsamlı yeni yıl etkinliği "WonderVillage" ile dolup taşacak. Atlı karıncadan buz pateni pistine, kış lezzetleriyle dolu yeme içme alanlarından hediyelik alışveriş standlarına kadar pek çok sürprizi bünyesinde barındıran WonderVillage, tüm aile için gün boyu eğlence vaat ediyor.

Yediden yetmişe herkesin katılımına açık olan bu büyülü yılbaşı kasabası, dostlarınızla bir araya gelip unutulmaz anlar yaşamanız için tasarlanmış. İstanbul'u saracak olan yeni yıl ruhu, WonderVillage'ın eşsiz atmosferinde doyasıya hissedilecek.

Etkinlikte en sevilen yıldızların sahne alacağı, yılbaşı aktiviteleri ve atölyelerle dopdolu bir program sizleri bekliyor. Yılbaşına özel olarak tasarlanan bu etkinlik, sıcacık bir atmosferde eğlence, lezzet ve alışverişin bir araya geldiği bir platform sunacak. İstanbullular, 1-30 Aralık tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park'ta gerçekleşecek olan WonderVillage etkinliğini kaçırmayın!

Detaylı bilgi ve biletler için: https://www.biletix.com/etkinlik-grup/393398765/TURKIYE/tr




Fotoğraf Biletixresmi web sitesinden alınmıştır.


MUBI Fest, İstanbul Modern Sinema’da Başlıyor


Dünya çapında 15 milyondan fazla üyeye sahip olan en büyük sinemasever topluluğu Mubi, İstanbul’da ilk kez MUBI Fest etkinliği düzenliyor. 22-24 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek olan etkinliğe, İstanbul Modern Sinema ev sahipliği yapıyor. Festivalde, son iki senenin öne çıkan filmlerinden bir seçki sunuluyor.

İlkini 2022 yılında São Paulo’da gerçekleştiren MUBI Fest, bu yıl Santiago, São Paulo, Bogota, Buenos Aires ve Meksiko şehirlerinden sonra ilk kez İstanbul’da düzenleniyor. MUBI ve İstanbul Modern Sinema arasında düzenlenen işbirliğinin ilk etkinliği olacak olan MUBI Fest, 22-24 Aralık tarihleri arasında İstanbul Modern Sinema’da sinemaseverler ile buluşacak.

Türkiye prömiyerini, yönetmen Michel Franco imzalı HATIR / MEMORY filmiyle yapacak olan festival, toplamda 6 filmin gösteriminin yapılacağı bir etkinlik takviminden oluşuyor. Festivalin açılışını da yapacak olan film, başrolü Jessica Chastain’le paylaşan Peter Sarsgaard’a Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirdi. Bununla birlikte Cannes’da Eleştirmenlerin Haftası bölümündeki gösteriminden sonra yılın en sevilen filmlerinden birine dönüşen Charlotte Wells imzalı Güneş Sonrası (Aftersun, 2022), prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde başrolündeki Kôji Yakusho’ya En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandıran ve Japonya’nın Oscar adayı olan Wim Wenders imzalı Mükemmel Günler (Perfect Days), dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da Jüri Ödülü kazanan, Uluslararası Eleştirmenler Birliği’nin (FIPRESCI) bu yılki Büyük Ödülü’ne de layık bulunan Aki Kaurismäki imzalı Sararmış Yapraklar (Kuolleet Lehdet), Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Film ödülüne layık bulunan Molly Manning Walker imzalı Nasıl Seks Yapacağız? (How To Have Sex?) ve dünya prömiyerini yaptığı Venedik’te Cailee Spaeny’ye En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran Sofia Coppola imzalı Priscilla filmlerini de izlemek mümkün. Festival kapsamında film gösterimlerine ek olarak duyurulacak sürpriz etkinlikler de festival takvimine eklenecek.


Detaylı bilgi ve biletler için: https://www.mubifest.com/




Fotoğraf Mubifestresmi web sitesinden alınmıştır.


Harika Bir Gün Bekleme


Antalya'nın sanat sahnesine özgün bir dokunuş katmak amacıyla faaliyet gösteren den art galerisi, 1 Aralık itibariyle Baran Kurtoğlu'nun kişisel sergisi "Harika Bir Gün Bekleme"ye ev sahipliği yapıyor. Sanatçının bugünü algılayışını yansıtan eserleriyle dikkat çeken sergi, 6 Ocak 2024 tarihine kadar ziyaretçilere açık olacak.

Baran Kurtoğlu, "Her şey bugündür" diyerek başlıyor sergisine. Sergideki eser seçkisi, sanatçının bugünü nasıl anladığına dair derin bir bakış sunuyor. Geçmişle bugün arasındaki mesafe, karşılaşmaların içerdiği "tanıma" anları ve duygusal yükleriyle, Kurtoğlu'nun eserleri izleyicilere bugünün içindeki derinlikleri keşfetme fırsatı sunuyor.

Sanatçı, bireylerin yaşam mücadelesini duygularıyla gerekçelendirirken, politik müdahalelerin bugünü nasıl etkilediğini de ele alıyor. Sergi, izleyicilere bireyin düşünce ve davranışlarını belirli bir yöne çekerek etkileyen politik müdahalelerin ve geçmişle bugün arasındaki karşılaşmaların sanat aracılığıyla nasıl yorumlanabileceğini gösteriyor.

"Harika Bir Gün Bekleme" sergisi, Den Art Gallery Antalya şubesinde sanatseverlerle buluşuyor ve 6 Ocak 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilecek. Baran Kurtoğlu'nun eserleriyle yapılan bu sanat yolculuğu, izleyicilere bugünü sorgulama ve anlama imkanı sunuyor. Sanatseverler, Den Art Gallery Antalya şubesinde bu derin sergiyi keşfetmeye davetli.




Fotoğraf Baran Kurtoğlu resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

14 Aralık, 2023

Bölüm 1: Üst Ölçek - Galataport

Bölüm 1: Üst Ölçek - Galataport

Eren Can Altay  |  Ed. Murat Kadaş

Bölüm 1: Üst Ölçek - Galataport

Mimarlık, sadece bir binadan daha ötesini ifade eder.  Bir bina, çevresiyle kurduğu fiziksel ve estetik ilişkiye ek olarak, sosyal ve ekonomik bir yapının da parçasıdır. Bu açıdan yalnızca “güzel” olup olmadığı yönündeki eleştirilerden daha derin, daha fonksiyonel unsurlar içerir. Bu durum, mimarinin ilgilendiği mekanı politize eder ve onu teknik bir mesele olmanın yanı sıra, sosyal bilimlerin de konusu yapar. Disiplinin bu geçişkenliği kent politikaları açısından da çoğu zaman tartışmalara sebep olur. Yapılan ya da yapılması planlanan projeler, çeşitli mecralarda eleştirilir, problemli yönleri ortaya konur ve sakıncaları hakkında kamuoyu oluşturulmaya çalışılır. Galataport projesi de tam olarak böyle bir proje olmuş ve inşaat sürecinden günümüzdeki kullanımına kadar mimari, kent planlama ve politik açılardan çok uzun ve geniş bir tartışmanın göbeğine oturmuştur.


Benim gibi 2015-20 arası mezun olan ve mimarlık gündemini az çok takip eden mimarlar için,tüm eleştirilere rağmen hayata geçen birçok projenin deneyimlenebileceği bir zaman dilimindeyiz. Bu açıdan eleştirilerin doğruluğunu ya da yanlışlığını kendi gözlemlerimizle test edebileceğimiz bir açıdan değerli bir açıdan da zorlu bir dönemin içerisindeyiz. Başta TMMOB olmak üzere birçok meslek grubunun eleştirilerine maruz kalan Galataport da bu projelerden biri olarak öne çıkıyor.

Galataport, proje ve inşaat aşamalarında olduğu zamanlarda, soylulaştırma, denize erişim ve kent ile bağ kurma konularında büyük eleştiriler almış ancak bu sürecin tamamlanmasına engel olamamıştı. Halkın bu proje ile beraber sahile erişiminin artacağı öngörülmüş ve eleştiriler kulak ardı edilmiştir. Bu eleştirilere birer cevap gibi duran, Galataport’un kendi sitesindeki proje açıklamasında proje hakkında “mahalle konsepti”, “tarihi dokuya uygunluk” ve “herkesi kucaklama” ibareleri yer almaktadır. Ancak gerçek bundan biraz daha farklıdır ve söylem ile pratik arasında uyumsuzluk kolay bir şekilde gözlemlenmektedir.


Öncelikle soylulaştırma eleştirisi tam yerini bulmuş bir eleştiri olarak görünüyor. Karaköy’ün değişmekte olan yüzü Galataport ile taçlandırılmıştır. Geçtiğimiz 10 yılda gördüğümüz gitgide pahalılaşan Karaköy, artık “Nişantaşıvari” bir zengin semti olmaya başlamıştır. Soylulaşmanın etkisini görmek için tramvayın geçtiği ve Galata Köprüsü’ne bağlandığı Kemeraltı Caddesi’nden geçmek yeterli olmaktadır. Caddenin iki yakasının eskiden bu kadar da görünür bir sosyoekonomik  farka sahip olmadığını belirtmek gereksiz olacaktır. Çünkü mevcut fark bir uçurum yaratmıştır ve aradaki fark açılmaya da devam etmektedir. Kullanıcı ve esnaf profilleri de bu duruma göre değişiklik göstermektedir. Karaköy’ün eski hali göz önüne alındığında mevcut esnafın yerlerinde tutunmakta zorlandığı ve yerinden edildiği görülmektedir.

Kendi yereline karşı takınılmış olan agresif ve dışlayıcı tutum, İstanbul’un gitgide turist odaklı bir şehir olması ile de ilgilidir. Taksim ve Beyoğlu’nun her geçen gün daha fazla turist odaklı bir hale gelmesi, İstanbul’un içindekilerle mi yoksa içindekilere karşı mı büyüdüğü sorusunu akıllara getirir. Galataport da bu sürecin tartışılmaz bir parçasıdır. Cruise gemilerinin buraya yanaşması ve Galataport'u deniz yolundan İstanbul’un kapısı haline getirmesi, tarihsel bir izlek içerisinde absürd değildir. Zira Galata, çok uzun yıllardır bu işlevi gerçekleştirmektedir. Ancak bu özelliğin etrafındaki işletmeleri “havaalanı tarifesi” uygulamaya itmesi ve ekonomik olarak dışarıdan gelen insanlara odaklı kılması büyük bir sorundur. Her ne kadar havaalanlarındaki ekonomi de tartışılması gerekse de, kent merkezinden uzak konumları kendi içlerinde bir mikro ekonomi yaratmalarına imkan sağlar. Bu mikro ekonomiyi Galataport gibi hem kentlinin kullanımında hem de belleğinde yer etmiş bir bölgede yaratmak, “Bu şehir kimin için?” sorusunu gündeme getirir.


Projeyi meşrulaştırmak için seçilen bir diğer söylem de “mahalle konsepti”dir. Bu söylem artık alışageldiğimiz açık AVM sisteminin altlığını oluşturur. Özellikle ılıman iklimli coğrafyalarda açık alanın ferah kullanımı, bu tasarımı fonksiyonel bir pozisyona yerleştirir. Ancak mevzu bahis mahalle konsepti, içi boş bir söylemden başka birşey değildir. Galataport, neoliberal ekonominin şehir mekandaki simgesi iken, kapitalist öncesi yaşama ve geleneklere bir referans vermeye çalışır.

Tüm bu meşrulaşma süreçleri, Galataport'un arazisinde bulunan Türkiye’nin en prestijli sanat galerileri ile devam eder. Mimari özgünlükleri ve yıldız mimarlardan oluşan tasarımcıları  ile İstanbul Resim ve Heykel Müzesi (IRHM) ve İstanbul Modern Müzesi, Galataport projesine getirilen sert eleştirileri yumuşatmak için fonksiyonel bir işlev sunarlar.

Sanatın günümüz ekonomik sistemdeki -ve belki de tüm tarihteki- meşrulaştırıcı fonksiyonunu ve mimari kalitenin, tüm bu yerinden etme, soylulaştırma ve yabancılaştırma süreçlerinde nasıl bir konumda yer aldığını ise mimari analizleri ile birlikte serinin bir sonraki yazısında inceleyeceğim...

Görseller: https://www.galataport.com/tr/gorseller

Devamını Oku

11 Aralık, 2023

Yıl Sonu Konserleri Başlıyor!

Yıl Sonu Konserleri Başlıyor!

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Bach İstanbul’da!

İstanbul, müzikseverleri bir araya getirerek unutulmaz bir yıl sonu etkinliğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

İlk konser, viyolonselci Ivan Skanavi ve piyanist Dina Ivanova'nın eşsiz performansıyla 15 Aralık'ta Deniz Müzesi'nde gerçekleşecek. Bu olağanüstü müzisyenler, geçmişte birçok yarışmayı kazanarak adlarını duyurmuş ve oda müziğinin en iyilerinden kabul edilmiş isimler arasında yer alıyor. Deniz Müzesi'nde düzenlenecek bu konserde, beklentilerinizi en yüksek seviyede tutabilirsiniz. İki müzisyenin muazzam yetenekleri, müzikseverlere unutulmaz bir oda müziği deneyimi yaşatmaya hazırlanıyor.  

Peter Sarik Trio'nun büyüleyici jazz performansı ise 17 Aralık'ta Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşiyor. Geçtiğimiz yıl aynı salonda büyük ilgi gören konserleri, seyircinin dakikalarca ayakta alkışlamasıyla hatırlanıyor. Bu yılın konseri, J.S. Bach aranjmanları ve Bela Bartok'un müziğini cazla buluşturarak izleyicilere harika bir müzik ziyafeti sunuyor.

Barock Moscow Ensemble ise Deniz Müzesi'nin büyülü atmosferinde bir Barok konseriyle sahne alıyor. Bu topluluk, barok müziğin zarafetini ve ihtişamını İstanbul'a taşıyarak, seyircilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Piyanist Dina Ivanova'nın solo resitali ise 24 Aralık'ta gerçekleşecek. Çok ödüllü bu harika piyanist, Stravinski'nin Petruchka ve Franz Listz'in ünlü si minör sonatı gibi önemli eserlerle dolu repertuarıyla dinleyicilere unutulmaz anlar yaşatmayı planlıyor.


Fotoğraf Passo resmi web sitesinden alınmıştır.

Akbank Sanat'ın 30. Yılı "Bir İçgörü Mekânı" Sergisi ile Kutlanıyor

İstanbul'un kültür ve sanat sahnesinde önemli bir konuma sahip olan Akbank Sanat, 30. yılını özel bir sergi ile kutluyor. 6 Aralık'ta ziyarete açılan "Bir İçgörü Mekânı: Akbank Sanat ve 30 Yıl" adlı sergi, geçmiş 30 yılda düzenlenmiş 31 farklı sergiyi ve bu sergilerin ardındaki hikayeleri günümüze taşıyor. Serginin küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman, konsept ve tasarımını ise Bülent Erkmen üstleniyor. 

Erol Akyavaş'tan Nil Yalter'e, Tomur Atagök'ten Adnan Çoker'e birçok önemli sanatçının eserlerinin yer aldığı sergi, Akbank Sanat'ın belleğini ve birikimini gözler önüne seriyor. Hasan Bülent Kahraman, serginin sadece Akbank Sanat'ın değil aynı zamanda Türkiye'deki görsel sanatların evrimini de takip etme imkanı sunduğunu belirtiyor. 

Belleğin tarih olmadığını vurgulayan Kahraman, tarihin zaman içinde oluştuğunu ve tarihselliğin kendisini gerçekleyebilmek için en soyut anlamda belleğe başvurduğunu ifade ediyor. Bu sergi, Akbank Sanat'ın son otuz yılda oluşturduğu belleği ve Türkiye'nin geçirdiği derin dönüşümleri gözler önüne sererek ziyaretçilere benzersiz bir zaman yolculuğu sunuyor. 

Akbank Sanat'ın güncel sanata olan öncülük rolünü vurgulayan sergi, Türkiye'de üretilen eleştirel ve sorgulayıcı güncel sanatı ön plana çıkarırken, dünya genelinde bu niteliği taşıyan sanatın da tanıtımını yapmış bir mekân olduğunu hatırlatıyor. Sergi, ziyaretçilere Akbank Sanat'ın 30 yıllık zengin geçmişi ve sanat dünyasındaki etkisi hakkında görsel ve düşünsel bir şölen sunuyor.


Fotoğraf Akbank Sanat resmi web sitesinden alınmıştır.

Tarçın Kokan Etkinlik: Christmas Market

Six Senses Koçataş Mansions, Christmas Market etkinliği ile misafirlerini sıcak ve samimi bir atmosferde karşılamaya hazırlanıyor. Bu benzersiz etkinlik, orijinal konseptleri, dünyaca ünlü sanatçı performansları ve lezzetli tatları bir araya getirerek ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.

Christmas Market İstanbul, Fransız kruvasanları ve zencefilli kurabiyeler eşliğinde yılbaşı atmosferini doyasıya yaşama fırsatı sunuyor. Etkinlik boyunca, yılbaşı temalı hediyelik eşya tezgahları, ünlü markaların göz alıcı alışveriş stantları, kendin yap atölyeleri ve eğlenceli etkinlikler ziyaretçilere keyifli anlar yaşatacak.

Dönme dolap, atlı karınca, buz pateni gibi eğlenceli aktivitelerin yanı sıra sürpriz konserler de gün boyunca katılımcılara unutulmaz anlar sunacak. Christmas Market, aileleri, çiftleri ve arkadaş gruplarını bir araya getirerek İstanbul'un büyüleyici atmosferinde yeni yıl heyecanını bir adım öteye taşıyor.

Etkinlik takvimi için: https://www.passo.com.tr/tr/etkinlik-grubu/christmas-market-istanbul-six-senses-kocatas-mansions-istanbul/116613


Fotoğraf Passo resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

04 Aralık, 2023

Mekanla Birlikte Var Olma Sanatı

Mekanla Birlikte Var Olma Sanatı

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Sarkis'in "SONSUZ" Sergisi Arter'de!

Sanatçı Sarkis'in Arter Koleksiyonu'ndan seçilen yapıtlarını bir araya getiren ve "SONSUZ" başlıklı sergi, Emre Baykal'ın küratörlüğünde Arter'de ziyarete açıldı. Sarkis'in eserlerini değişime ve yorumlamaya açık bir şekilde tasarladığı bu kişisel sergi, sanatçının geniş zaman dilimini kapsayan üretimini Arter'in 2. kat galerisinde bir araya getiriyor.

Sergide, 1980'li yıllardan başlayarak, sanatçının 2015 yılında Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için gerçekleştirdiği "Respiro" isimli yerleştirmesinden Arter Koleksiyonu'na bağışladığı neon ve aynalar da dahil olmak üzere çeşitli yapıtlar yer alıyor. Sarkis'in mekânla birlikte var olma, mekânsal referanslar veya çağrışımlar üstlenme ve yeni mekânlar kurgulama amacıyla tasarladığı eserleri, her sergilenişte değişime ve yorumlamaya açık bir şekilde sunuluyor.

"SONSUZ" sergisi, Sarkis'in farklı mecralarda ürettiği yapıtların belleklerini birbirleriyle kurdukları ilişkiler aracılığıyla genişletirken, onları içine yerleştikleri mekânda yeni bir yolculuğa çıkarıyor. Sergide İstanbul İkonaları (1986–2013), Elle Danse (1990), Transflammation (1996–2001), Karışık Retrospektif (2001), (Arılara) Çağrı I (2013) adlı işleri ve 2017 yılında Arter Koleksiyonu’na bağışladığı Respiro’nun ayna ve neonları, farklı zaman ve mekânlara dair hafızalarıyla bir araya gelerek izleyicilere benzersiz bir deneyim sunuyor.

Serginin küratörü Emre Baykal, sergi ile paralel olarak 2019'da yayımlanan "Çaylak Sokak" adlı kitabında, Sarkis'in Türkiye çağdaş sanatı tarihinde önemli bir dönemeç olan Çaylak Sokak yerleştirmesine odaklanarak, sanatçının çalışmalarını farklı bağlamlarda ve kültürel tarihle iç içe geçen perspektiflerle ele alıyor.

Sarkis'in "SONSUZ" başlıklı kişisel sergisi, 4 Şubat 2024 tarihine kadar Arter’in 2. kat galerisinde sanatseverleri ağırlıyor.


Fotoğraf Arter resmi web sitesinden alınmıştır.

İstanbul Bebek Sarnıcı'nda "Plastik Dalgalar" Sergisi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından restore edilerek 2021 yılının Eylül ayında sanat dünyasına kazandırılan Bebek Sarnıcı, çağdaş sanatın önemli mekanlarından biri olmaya devam ediyor. Tarihi sarnıç, İyilik İçin Sanat Derneği tarafından gerçekleştirilen "Plastik Dalgalar" sergisi ile sanatseverleri ağırlamaya hazırlanıyor.

Plastik Dalgalar projesi, deniz kirliliğine dikkat çekmeyi ve bu önemli soruna kamuoyunda farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Küratörlüğünü Hicran Aksöz'ün üstlendiği sergi, Bebek sakinlerinden Mehmet Sinan Soner'in imzasını taşıyan 24 fotoğrafın yanı sıra "Açık Çağrı" ve "Denizin Sesi" isimlerinde iki enstalasyon çalışması ile bir video yerleştirmesine ev sahipliği yapıyor.

İstanbul Boğazı'nı tehdit eden kirlilikle mücadele için 2022 yılının Temmuz ayında Bebekliler tarafından denizden karaya çıkarılan atıkların görsel kaydını sunan sergi, deniz yatağındaki plastik atıklar, şişeler ve diğer çöplerle dünyanın en özel ekosistemlerinden birini barındıran Boğaz'ın, uğradığı insan kaynaklı kirlilik istilasına dikkat çekiyor. "Plastik Dalgalar" sergisi Jacques-Yves Cousteau'nun, "Denizler yaşadıkça insanlık yok olmayacaktır." sözleriyle insanlığın denizlerle olan bağını vurguluyor. Ancak günümüzde İstanbul Boğazı gibi büyülü bir su yolunda çevresel tehditlerin giderek artması, doğanın ve insanlığın iç içe geçmiş sembiyotik ilişkisine dikkat çekiyor. Sergi, 31 Ocak 2024 tarihine kadar ziyaretçilerini ağırlayacak ve denizlerimizin geleceğine ışık tutmaya devam edecek.


Fotoğraf İBB Kültür Sanat resmi web sitesinden alınmıştır.

"Piaf ! The Show" Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde!

Uluslararası üne sahip sanatçı Nathalie Lermitte'nin başrolünde yer aldığı unutulmaz prodüksiyon "Piaf ! The Show", 60. Yıl Dünya Turnesi kapsamında heyecan verici bir performans sergilemek üzere 6 Aralık akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde sahne alıyor!

Dünya genelinde 50'den fazla ülkede 400'ten fazla performans ve bir milyon bilet satışı ile büyük bir başarı elde eden "Piaf ! The Show", 2015'ten bu yana dünyanın en büyük Fransız prodüksiyonları arasında öne çıkıyor. Tasarım ve yönetimini Gil Marsalla'nın üstlendiği gösteri, Edith Piaf'ın yakın arkadaşları tarafından "Edith Piaf'ın kariyeri üzerine üretilen en güzel övgü..." olarak kabul ediliyor.

Piaf ! The Show, 45 dakikalık iki bölümden oluşan özel bir sahne düzenlemesi ile Edith Piaf'ın unutulmaz şarkıları aracılığıyla sanatçının kariyerini anlatıyor. Ayrıca, daha önce hiç yayımlanmamış Edith Piaf görüntülerinin projeksiyonları, izleyicilere unutulmaz bir görsel deneyim sunuyor.


Fotoğraf Passo resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

27 Kasım, 2023

Tiyatroda Sezonun Yenileri

Tiyatroda Sezonun Yenileri

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Çirkin

Firuze Engin'in yazdığı, Güray Dinçol'un yönettiği ve Nihal Yalçın ile Onur Berk Arslanoğlu'nun başrollerini paylaştığı "Çirkin" oyunu, tiyatro ve dijital enstalasyonun birleştiği özgün bir deneyim sunuyor. Prömiyerini 27. İstanbul Tiyatro Festivali'nde gerçekleştiren ve Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu tarafından desteklenen oyun, 10 Kasım'daki prömiyerinin ardından Aralık ayında da cuma ve cumartesi günleri seyirci karşısına çıkmaya devam ediyor.

Oyun, Anadolu masallarından ilham alan gerçeküstü bir ihanet hikayesini anlatıyor. Bin yıllardır yaşayan ve çirkin bir mahluk olan Şiva ile onunla birlikte lanetlenerek ölümsüzlük cezasına çarptırılan tavuk karakteri, geçmiş ve bugün arasında gezinerek izleyicilere benzersiz bir deneyim sunuyor. Oyunun sahnesindeki anlatı evreni ile duvarlardaki etkileşimli görüntü evreni bir araya gelerek seyirciyi masalsı bir atmosfere taşıyor.

Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu tarafından desteklenen ve Kaleidoscope Fonu Dönüşüm Geliştirme Ödülü alan "Çirkin", kreatif stüdyo xtopia tarafından özel bir "immersive" (kapsayıcı) sekans tasarımıyla her sahnesini özel kılıyor. Farklı teatral stilleri çağdaş tiyatro enstrümanlarıyla birleştiren oyun, teknolojinin sunduğu olanaklarla masalsı ve mitik bir evrenin kapılarını aralıyor.

Beyoğlu Hope Alkazar'da seyircisiyle buluşacak olan "Çirkin", izleyicilere Anadolu masallarından esinlenen ve çağdaş sanatın sınırlarını zorlayan bir deneyim sunmayı amaçlıyor.


Fotoğraf Hope Alkazar resmi web sitesinden alınmıştır.

Küçük Prens

Sahne sanatları dünyasının önde gelen mekanlarından DasDas Sahnesi, zamansız başyapıt "Küçük Prens" ile izleyicilerini büyülemeye hazırlanıyor. Dünya yorgunu ve umudunu kaybetmiş bir pilotun Sahara Çölü'nde bozulan uçağını tamir etmeye çalışırken karşılaştığı gizemli Küçük Prens'in öyküsü, sahneye özgün bir yorumla taşınıyor.

Yazar Antoine de Saint-Exupéry'nin eserini sahneye taşıyan usta yönetmen Kayhan Berkin, dramaturg Ferdi Çetin ve birbirinden yetenekli oyuncu kadrosuyla "Küçük Prens", DasDas Sahnesi'nde can buluyor. Dekor tasarımından ışık ve ses tasarımına kadar birçok detayın özenle ele alındığı bu prodüksiyon, seyircilere hayal güçlerini zorlayan bir deneyim vadederken, görsel estetikle de dikkat çekiyor.

Oyunun başarılı oyuncu kadrosunda Deniz Işın, Doruk Şengün, Kenan Ece ve Taha Tegin Özdemir gibi isimler yer alırken, kostüm tasarımından afiş tasarımına kadar birçok aşamada emeği geçen sanatçılar, izleyicilere unutulmaz bir tiyatro deneyimi sunmayı amaçlıyor.

Seyirciler, bu büyülü masalın içinde kaybolmak ve gökyüzündeki yıldızlarla dostluk kurmak için 3, 10 ve 17 Aralık tarihlerini not etmeyi unutmasınlar. Unutmayın, "Esas olan şey gözle görülemez."


Fotoğraf DasDas resmi web sitesinden alınmıştır.

Balina

Zorlu PSM, Craft Tiyatro ve Free Stage işbirliğiyle sahnelenen "Balina", Samuel D. Hunter'ın aynı adlı oyunundan uyarlanarak seyirciyle buluşuyor. Akademi Ödülleri'nde 3 adaylık alan ve Brendan Fraser'a "En İyi Erkek Oyuncu" Oscar'ını kazandıran "Balina", Türkiye tiyatro sahnesindeki yerini alıyor. İbrahim Çiçek'in yönetmenliğini üstlendiği oyunda, Enis Arıkan, Şebnem Bozoklu, Yağız Can Konyalı, Helin Kandemir ve Emine Evirgen gibi başarılı oyuncular rol alıyor. Oyun, aile, veda, bencillik, yalnızlık, özlemek, Moby Dick, utanmak ve affetmek gibi temaları işleyerek seyirciyi düşündürmeye ve duygusal bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor.

"Balina", Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi'nde tiyatroseverlerle buluşmaya devam ediyor.


Fotoğraf Zorlu PSM resmi web sitesinden alınmıştır.

Terörizm

Bahçe Galata, sahneye koyduğu üçüncü oyun olan "Terörizm" ile Presnyakov Kardeşler'in en sevilen metinlerinden birini tiyatro severlerle buluşturuyor. Oyun, 27. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 15-16 Kasım tarihlerinde CKM'de prömiyerini yaparak seyirciyle buluştu.

Bu etkileyici yapının yönetmenliğini ise Saim Güveloğlu üstleniyor. "Terörizm", toplumsal olaylara ve bireysel çatışmalara kara mizah ile yaklaşan bir yapıya sahip. Bilgesu Akın, Defne Koldaş, Derya Şahan, Fatih Sevdi, Semih Ali Aksoy, Sezer Arıçay, Tansu Biçer, Tülin Özen, Tolga Güneş ve Zeynep Çötelioğlu gibi deneyimli oyunculardan oluşan bir kadroyla izleyicileri karşılıyor.

Oyun, sıradan insanların yaşadığı günlük zorluklar ve toplumsal gerginlikler üzerinden ilerlerken, Presnyakov Kardeşler'in kaleminden çıkan özgün bir bakış açısını sahneye taşıyor. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında prömiyerini yapan "Terörizm", seyircilere yeni bir tiyatro deneyimi sunmaya hazır.


Fotoğraf Bahçe Galata resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

23 Kasım, 2023

Seks, Mekan, Kimlik: İyi Şanslar Leo Grande

Seks, Mekan, Kimlik: İyi Şanslar Leo Grande

Eren Can Altay  |  Ed. Eray Uygun

İyi Şanslar Leo Grande (Good Luck to You Leo Grande) yönetmenliğini Sophie Hide’ın yaptığı ve başrollerini Emma Thompson ile Daryl McCormack’ın üstlendiği 2022 yapımı bir komedi/dram filmi. Film, hayatı boyunca monoton bir evlilik hayatı geçirmiş olan Nancy’nin (Emma Thompson) cinsel deneyimsizliğini ve meraklarını giderebilmek için, para karşılığı seks yapan Leo Grande’yi (Daryl McCormack) tutması çevresinde gelişen olayları konu edinir.

Film, ilk bakışta seyirciyi çekmek için cinselliği kullanan orta karar bir yapım izlenimi verir. Filmin afişi belki de bu izlenimi kuvvetlendirmek için tasarlanmıştır. İki karakterin bir araya gelme sebebinin seks oluşu ve bu durumun filmin başında açıkça belli edilmesi, sığ bir cinselliğin filmin ana konusu olma ihtimalini artırır. Ancak cinselliği ön plana koyan bir film olma beklentisi, filmin ilk yarısında boşa çıkar. Beklentinin aksine diyalog üzerinden ilerleyen akış, filmin farklı bir yoldan ilerleyeceğini gösterir. Öyle ki filmin son sahnelerine doğru bunun bilinçli ve güzelce işlenmiş bir seçim olduğu ortaya çıkar.


Filmin ana mekanı olarak belirlenen mekan bir otel odasıdır. Bu seçim elbette tesadüf değildir. İki karakter de bu mekana gerçek kimliklerinden soyunarak girerler. Öyle ki birbirlerine seslendikleri isimleri bile gerçek değildir (bunu seyirci de geç öğrenir) ve içinde bulundukları mekan ikisi tarafından da özelleştirilemez. Bu açıdan kimse birbiri hakkında dışsal bir veriye ulaşamaz. Odada hiç kimseye ait bir resim ya da anı kalıntısı bulunmaz. Böylece kişiler, kendilerinden soyutlanmış mekanın içerisinde anonim kalabilirler.

Ancak karakterler birbirlerini tanıdıkça ve aynı otel odasında tekrar tekrar buluştukça anonimliklerini korumakta zorlanmaya başlarlar. Gerilim Nancy’nin, Leo’nun gerçek ismini bildiğini açık etmesiyle doruk noktasına ulaşır. İlk defa karakterlerden biri kendi kurduğu dünyadan dışarı çıkmaya zorlanmaktadır. Bu durum Leo’nun profesyonel olarak takındığı kibarlık maskesini çıkartıp duygusal ve kendine ait tepkileri vermesine sebep olur. Leo’nun, otel odasının duvarlarını yumruklaması anonim mekanın çeperlerinin zorlandığı ve içerisinde koruduğu kimliksizliği artık tutamayacağını göstermektedir. Farkına varılan ve teşhir edilen kimlik, mekanı da dış etkilere karşı edilgen bir konuma dönüştürür. Zira şikayet sonucu resepsiyondan aranan Nancy ‘ her şey[1] [2] [3] [4] in yolunda’ olduğunu, mekana sızmaya başlayan topluma açıklamak durumunda kalır.


Aslında bu mekanın mimarlık teorisinde bir ismi bile vardır. “Yok yer” olarak Türkçeleştirilen kavram Marc Auge tarafından orjinal olarak “non-place” olarak adlandırılır. Auge’ye göre modern zamanın hızlı ve mobil karakteri, özdeşleşmeyi mümkün kılmayan mekanlar yaratır. Bu bağlamda oteller, havaalanları ve bunlara benzer modern mekanlar hem birey özelinde özümsenmeyi zorlaştırırken, küreselleşme ile beraber yerelliklerini de kaybederler. İşte İyi Şanslar Leo Grande’deki otel odası, hem bireysel hem de formel açıdan kimliksizleşen mekanları tasvir eder. Zaten filmin son kısmında da bu mekandan çıkıldığında nelerle yüzleşildiği görülür. Karakterler otel odasından çıktıkları zaman, kameranın temizlenmiş ve düzenlenmiş otel odasına son bakışı önemli bir sekans yaratır. Çünkü oda yeniden eskisi gibi olur ve sanki hiçbirşey yaşanmamıştır. Cinsellik toplumdan gizlenir ve her şey “normalmiş” gibi toplum içerisine dönülür. Nancy ile Leo’nun yaşadığı geleneksel anlamda bir balayı gibidir. Çift toplumdan uzaklaşır, bekaret bırakılır ve bu ritüel sonucunda yeni ya da kabul edilen kimlikleri ile topluma tekrar dönerler. 

Neredeyse tek mekanda çekilen filmin, yegane ikinci mekanı olan otelin kafesi karakterlerin toplum ile yüzleşme alandır. Nancy’nin kendi öğrencisi ile karşılaşması, onun tarafından yargılanması ve özür dilemesi, Nancy’nin toplum karşısında tutunduğu ipleri bıraktığını gösterir. Leo’nun ise seks işçisi olduğunu itiraf etmesi Nancy ile çok da farklı bir konumda olmadığını göstermekle beraber, onun kendi yüzleşme serüvenini aynı sahnede gösterir.

Tabi ki tüm bu özgürleşme süreçleri ve keşifler, toplumun “cık cık”larından uzak bir mekanda anonim bir şekilde gerçekleşiyor. Keza ikili otelin kafesinde toplum ile bir araya geldiklerinde, keşiflerinin ve  deneyimlerinin yargılanmasına maruz kalırlar. Domestik mekanın mahremiyet sağlamadığı bu anda, kimliksiz ancak toplumdan uzak bir yok yer, geleneksel mekanın sağlayamadığı olanakları, Nancy’ye sağlamayı başarır.

Görsel Referanslar:

https://en.wikipedia.org/wiki/Good_Luck_to_You,_Leo_Grande

https://www.berlinale.de/de/2022/programm/202203038.html

Devamını Oku