BLOG

/ Blog
26 Şubat, 2024

İstanbul'un Sergi Haritasında Üç Özel Durak

İstanbul'un Sergi Haritasında Üç Özel Durak

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Farz Et Ki Sen Yoksun

Arter, Selen Ansen'in küratörlüğünü üstlendiği "Farz Et Ki Sen Yoksun" adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi, bir koleksiyonerin hayalleri ve hayata geçirdikleriyle oluşturulan nesneler arasındaki yakınlıkları ve oluşturulan gövdenin ev içinden müzeye taşınmasının imkânlarını keşfediyor.

Sergide, 400'e yakın sanatçının yapıtları yanı sıra anonim eserler, seri üretimler ve çeşitli öğeler yer alıyor. Özel bir alanda tekil bir yaşama eşlik etmek üzere düzenlenmişken, bir sanat kurumunun aracılığı ve küratoryal bir bakışla kişisel bir koleksiyondan kamuya açılan seçki, tasnif mantığına meydan okuyan zamanlar ve formlar arası bir dünya yaratıyor.

"Farz Et Ki Sen Yoksun", koleksiyonu çok yönlü ve yaşayan bir beden olarak ele alarak, alelade olanın olağanüstü olanla yakınlıklarının yanı sıra toplama/koleksiyon yapma pratiği ve gündelik yaşamımızı çevreleyen nesneler üzerine düşünmeye teşvik ediyor.

Ömer Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerle oluşturulan sergi, faniliğin hüküm sürdüğü canlılar evreninde dünyeviliğin ötesinde yükseliş ve kaçış alanlarını araştırıyor. Serginin ismini aldığı dizelerde şair Ömer Hayyam’ın (1048–1131) kendi benliğimizin sınırlarını aşarak yaşamı özgürce kucaklamamızı anımsatmasından ilham alarak, ziyaretçileri kronolojinin ve hiyerarşinin olmadığı bir mekânsal kurgu içerisinde bir araya getirilen nesnelere dair yeni anlam arayışlarına davet ediyor.

"Farz Et Ki Sen Yoksun", koleksiyonerin oyuncul yorumunu yansıtan bir birikim yoluyla insanî zevkleri, arzuları, geçmiş hayatların heveslerini ve düşlerini bize taşıyan kitapları, koltukları, resimleri, heykelleri ve fotoğrafları bir araya getirerek insan olmanın tüm hallerini koruma altına alma fikrine tutkuyla yaklaşıyor. Sergide bir araya gelen binbir yapıt ve nesne, mekânda kurdukları yakınlıklar yoluyla yeni çağrışımlar için yaşama tutunan bir görüş alanı açıyor.


Fotoğraf Arter resmi web sitesinden alınmıştır.

Yerin Ekseni

Sanatçı Enis Malik Duran'ın "Yerin Ekseni/Axis of the Ground" adlı kişisel sergisi, 2 Mart tarihine kadar Art On İstanbul'da ziyaretçilerini ağırlıyor. Sergi, insanın anlam arayışını yerküreyle olan bağlantısı üzerinden ele almayı hedefliyor.

Sergi adını, birçok kültürde ve coğrafyada karşılaşılan; Latince'de "Dünyanın Ekseni" anlamına gelen "Axis Mundi" kavramından alıyor. Sanatçı, geçmiş uygarlıkların izlerini, kültür ve iktidar metaforları olarak yorumladığı çalışmalarında sıklıkla kullandığı çukur imgesini, iktidar mekanizmasını yaratan boşluklara; insanın yeryüzünün kaynaklarıyla beslediği tanrısal tahakküme dair arzusunun bir alegorisi olarak izleyici karşısına çıkarıyor.

Enis Malik Duran'ın on yılı aşkın süredir manzara imgesi üzerinden gerçekleştirdiği üretimlerinde post-hümanist bir bakış açısını benimsemesi, sergideki resim, desen, heykel gibi medyumları farklı materyaller üzerinden kullanarak insanın yeryüzüyle ilişkisindeki uyumsuzluğun imgesini araştırmasının göstergelerine dönüşüyor. "Yerin Ekseni" sergisinde, insanın yerküredeki anomali olarak var oluşunun yarattığı ikilik, negatif pozitif ilişkisi ve ters yüz edilen formlarla kavramsallaşıyor.

Sanatçı, özellikle ironi ve manipülasyon yöntemlerine başvurarak; coğrafyayı özne olarak ele aldığı yapıtları, ortak kültürün izleri üzerinden bugünün kaygı çağını getiren ontolojiyi sorgulamayı amaçlıyor. Sergi, güçten çok gücün bıraktığı izlere odaklanarak, iktidarların yarattığı çukurları derinleştirerek, "Yerin Ekseni" kavramını bugünün perspektifinden değerlendiriyor.


Fotoğraf artonistanbul resmi instagram hesabından alınmıştır.

Solo Botter: Selma Gürbüz

Levent Çalıkoğlu küratörlüğünde ve İrem Büşra Çoşkun’un asistan küratörlüğünde düzenlenen “Botter Sergileri” serisinin ilk etkinliği olan “Solo Botter: Selma Gürbüz” sergisi, 14 Nisan’a kadar Casa Botter’de sanatseverlerle buluşuyor.

Bu sergi, Selma Gürbüz’ün vefatının üçüncü yılında sanatçının farklı dönemlerinden seçilmiş karakteristik çalışmalarını bir araya getirerek onun eşsiz dünyasını ve sanatını hatırlatmayı amaçlıyor. Gürbüz, 1986 yılında henüz 26 yaşındayken düzenlediği ilk kişisel sergisinden itibaren, kadın, doğa ve canlıları merkeze alan bir imge dünyası inşa etti.

Sanatçı, özgün resim dilini gereksiz öğeleri ve fazlalıkları ayıklayarak yalınlaştırma yöntemiyle geliştirmiş ve zaman içinde bu dilini görsel sanatların farklı disiplinlerinde kullanarak çeşitlendirmiştir. Selma Gürbüz, insanlık tarihinin ortak kültürel belleğine yerleşmiş mitleri, masalları ve görsel ifadeleri çağdaş bir dille yorumlayarak Doğu ve Batı sanatlarının kadına, doğaya ve canlılara ait sembol, arketip ve anlamlarını bilinçaltının referanslarıyla yeni baştan tanımlar.

Sonsuz bir iştah ve merakla kültürel tarihin belleklerde yer etmiş örneklerini inceleyen Gürbüz, izleyicisinin bakar bakmaz yakınlık kurabileceği bir imge atlası oluşturur. "Solo Botter: Selma Gürbüz" sergisi, sanatseverleri sanatçının benzersiz evrenine davet ediyor ve Gürbüz'ün yaratıcılığını, derin düşünceyi ve zamansız estetiğiyle buluşturuyor.


Fotoğraf artfulliving resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

19 Şubat, 2024

Farklı Eserlere Ortak Zeminler

Farklı Eserlere Ortak Zeminler

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Art Show: Galeriler Buluşması

İstanbul'un sanat dünyası, 24 önemli çağdaş sanat galerisinin bir araya gelerek düzenlediği "Art Show: Galeriler Buluşması" etkinliğiyle buluşuyor. 20-25 Şubat 2024 tarihleri arasında The Ritz-Carlton Residences, B Blok’ta gerçekleşecek bu etkinlik, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden gelen galeri temsilcilerini bir araya getirerek sanatseverlere zengin bir deneyim sunuyor.

Bilgili Holding'in gurur sponsorluğunda düzenlenecek olan etkinlikte, çeşitli sanat akımlarını bir araya getiren galeriler, iş birliği ve dayanışma içinde bir sergileme modeli benimsiyor. Emre Arolat ve Murat Tabanlıoğlu'nun mimari tasarımı ile şekillenen etkinlik, TBWA'nın iletişim ve kurumsal kimlik desteği ile sanatseverleri ağırlıyor.

Sergiye katılacak galeriler arasında Ambidexter, Anna Laudel, Art On İstanbul, artSümer, Bosfor, BüroSARIGEDİK, C.A.M Galeri, Ferda Art Platform, Galeri 77, Galeri Nev İstanbul, GALERIST, KAIROS, Martch Art Project, MERKUR, Öktem Aykut, PG Art Gallery, Pilot, Pi Artworks, PILEVNELI, Rıdvan Kuday Gallery, Sanatorium, THE PILL, Versus Art Project, x-ist gibi adını sıkça duyduğumuz isimler yer alıyor.

Etkinlik, herkesin ücretsiz olarak ziyaret edebileceği bir platform sunuyor. Ayrıca, dinamik bir program ve konuşma serileriyle, izleyiciler, sanat profesyonelleri ve kültür sanat aktörleri arasında etkileşim ve diyalog kurma fırsatı sağlıyor.

Art Show: Galeriler Buluşması, sanatseverlere Türkiye'nin çağdaş sanat sahnesini keşfetme şansı sunuyor. Katılımcı galerilerin çeşitliliği ve iş birliği ruhu, etkinliği kapsamlı ve etkileyici kılıyor.


Fotoğraf artshowgaleriler buluşması resmi Instagram sayfasından alınmıştır.

Paylaşılan Bellek

Ankara'nın önde gelen çağdaş sanat galerisi CerModern, Türkiye'nin en özgün sanat etkinliklerinden biri olan Çanakkale Bienali'nin 20 yıla yayılan sanatsal deneyimini yansıtan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. "Paylaşılan Bellek / Shared Memory" isimli sergi, 2024 sonbaharında düzenlenecek 9. edisyon öncesi, bienalin kolektif hafızasını sanatseverlerle buluşturmayı amaçlıyor.

CerModern'un 25 Şubat - 14 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan sergisi, Çanakkale'nin kadim anlatıları, kültür ekosistemi ve jeo-stratejik konumunu sanatın dilinde buluşturarak izleyicilere eşsiz bir deneyim sunacak. "Paylaşılan Bellek" adını bilgisayar bilimlerinden alan sergi, bienalin geçmişini estetik, kavramsal ve şiirsel bir bakış açısıyla ele alarak müzeleşme sürecine yeni bir boyut kazandırmayı hedefliyor.

Çanakkale Bienali İnisiyatifi (CABININ) tarafından organize edilen bienal, farklı disiplinlerden ve toplum kesimlerinden sanatseverlere çağdaş sanat ve kültürü bir araya getirme fırsatı sunuyor. CABININ’in 20 yıla yaklaşan faaliyetleri, süreli bir çağdaş sanat etkinliğinin deneyimler belleğinin kalıcı bir yapıda paylaşıma açılması arzusunu yansıtıyor.


Fotoğraf cermodern resmi Instagram sayfasından alınmıştır.

Zamansız Meraklar

İstanbul Modern, güncel teknolojilerin ve dijital kültürün sanatçıların düşünce ve üretim biçimlerine nasıl yön verdiğini ele alan yeni sergisi "Zamansız Meraklar" ile sanatseverleri ağırlıyor. 15 Şubat’ta kapılarını açan sergi, 11 Ağustos 2024 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.

"Zamansız Meraklar" sergisi, sanatçıların farklı temalara ilişkin bakış açılarındaki dönüşümleri kayıt altına almayı amaçlıyor. Sanat üretiminin ilk örneklerinden bu yana, sanatçıların ağırlık verdiği konuları dijital araçların olanak tanıdığı ifade teknikleriyle günümüz penceresinden ele alan yapıtlar, bugünü geleceğe taşıyacak yaratımlar olarak inceleniyor.

Doğa, tarih, mimarlık, kent, kimlik ve toplum gibi başlıklara odaklanan "Zamansız Meraklar", tarih boyunca sanatın farklı alanlarında öne çıkan meraklara yeni açılımlar getiriyor. Böylece, sergideki çalışmalar İstanbul Modern’in sergi ve koleksiyonlarıyla da ortak bir zeminde anlam kazanıyor. Sanatçıların düşünce yöntemleri ve anlatımlarındaki özgün unsurları görünür kılmayı önceliklendiren sergi, yeni üretimlerle birlikte serginin incelediği kavramlara yanıt vermek üzere uyarlanan araştırmaları sanatseverlerle buluşturuyor.

"Zamansız Meraklar" sergisi, Türkiye ve dünyanın farklı köşelerinde çalışmalarını sürdüren sanatçıları bir araya getirerek, coğrafyalar arası sınırların nasıl esneklik kazandığını görünür kılarken, sanatçıların üretim alışkanlıklarındaki değişimler üzerine düşündürüyor. Dijital kültürün ve çevrimiçi ağların etkilediği ifade biçimlerini yansıtan yapıtlar, yenilikçi ve yaratıcı iş birliklerini somutlaştırmanın yanı sıra, mutlak sonuçlara ulaşmak yerine sorgulamaya, soru sormaya veyeni diyaloglar geliştirmeye önem veriyor.


Fotoğraf İstanbul Modern resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

15 Şubat, 2024

Bölüm 3: Galataport / İstanbul Modern Müze

Bölüm 3: Galataport / İstanbul Modern Müze

Eren Can Altay  |  Ed. Murat Kadaş  |  Fotoğraflar: Merve Nur Ocaklı

Dosyanın son metni niteliğini taşıyan bu bölümde, bir önceki yazıda da olduğu gibi tekil bir yapı üzerine eğileceğiz. IRHM gibi Galataport alanında yer alan ve İstanbul için olduğu kadar Türkiye için de bir o kadar önemli olan Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi: İstanbul Modern Müze. Daha çok İstanbul Modern olarak anılan yapı uluslararası bir mimar olan Renzo Piano’nun (Renzo Piano Building Workshop / RPBW) imzasını taşıyor. İtalya, Amerika, Fransa, Japonya gibi birçok ülkede eserleri bulunan İtalyan mimarın İstanbul’da da bir yapıya imza atması, Türkiye için önemli olduğu kadar Galataport’un uluslararası reklamı için de bir o kadar önemli. Galataport’un, bu denli ünlü bir mimarın imzasını kendi alanında taşıması, belki de projeye dünya çapında bir tanınırlık kazandırarak, yerel eleştirilerden uzaklaşma olanağı sağlar.

IRHM ile biraz daha farklı bir hikayeye sahip olan İstanbul Modern, bu yeni binasından önce de aynı arazinin farklı bir bölümünde yer alıyordu. Bu açıdan mekansal bir devamlılıktan söz edilebilir. Müze 2004 ile 2018 yılları arasında Mimar Sedat Hakkı Eldem’in imzasını taşıyan 4 no’lu Antrepo binasında yer alıyordu. Ancak Galataport Projesi dahilinde yıkılan bu yapı İstanbul Modern’in 4 yıl sürecek Beyoğlu/Taksim macerasını başlattı. Burada bir kez daha görülebildiği gibi, “tarihi çevreyi koruma” söylemine tutunmaya çalışan Galataport, sahip olduğu alan içerisinde birçok önemli mimari eserin yıkılmasına ya da büyük oranda tahrip edilmesine sebep oldu. Bu yıkımları da yeni oluşturulacak olan sanat merkezleri ve muhtemelen asıl amaç olan AVM-vari steril alışveriş alanlarıyla meşrulaştırmaya çalıştı ve bir ölçüde de başarılı oldu.

Yapı bazında, RPBW tarafından tasarlanan İstanbul Modern Müze’ye odaklanacak olursak, IRHM ile benzer bir izlek görürüz. Yapının bireysel kalitesi ve alan için önerdikleri, Galataport projesinin geneline yayılamayan bir unsurlar bütünü olarak kalmaya mahkum olur. Alt katlarında oluşturulmaya çalışılan geçirgen yüzeyler, yapının kütleselliğinin insan ölçeğinde algılanmasını önlemeye çalışır ve meydan ile deniz arasında görsel bir bağlantı yaratır. Ne yazık ki aynı bağlantının Galataport’un diğer bölgelerinde de mevcut olduğu söylenemez.


Cephe hareketleri bakımından dinamik bir çizgi izleyen yapının aynı dinamizmi plan düzleminde de takip ettiği söylenemez. Sirkülasyonun ana unsurunu oluşturan merkezi merdiven dışında plan düzleminde öne çıkan bir hareket ile karşılaşılmaz. Sergi alanlarının açık sistemde çözülmesi ve kişinin yapı içerisindeki dolaşımını minimum düzeyde engellenmesi bile iç mekanın monotonluk hissini yıkmaya yetmez. Yine de hem yol tarafında hem de deniz tarafında yaratılmış açıklıklar, ansızın karşılaşılan ve çerçevelenmiş manzaraları kullanıcısına sunarak görsel bir hareketlilik sağlar.


İç mekandaki bu monotonluk ve belkide beklenen mekansal zenginliğin bulunamaması, terasa çıkıldığında müthiş bir tezatlık gösterir ve adeta tüm yapıya yeni bir anlam katar. Zira yapının alameti farikasının terası olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tarihi yarımadaya ve boğaza bakan teras, çevresinde yer alan bu coğrafyayı, yapının bir parçası haline getirebilmek ve görsel bir devamlılık sağlayabilmek amacıyla sığ bir havuz ile çepeçevre sarılır. Bu havuza yansıyan İstanbul da, Modern Müzenin sınırlarını muğlaklaştırarak onu görsel olarak kentin bir parçası haline getirir. Bir anlamda yapı kendisini manzaranın bir parçasına dönüştürür. İstanbul anlatısının ve ikonik görsellerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş martıların da bu havuzun üzerinde tünemeleri, romantik bir söylem ile kentin yapıyı kabullendiği bir senaryo oluşturur. Mimari tasarım süreçlerinde çokça karşılaşılan bu tarz söylemler, çoğu zaman inşaat sürecinin katı pratiğinde kaybolur ya da tavizler verir. Ancak İstanbul Modern’in terası, mimari söylemin pratiğe bu denli etkileyici bir şekilde aktarılmasının özel bir örneğini sunar.


Tüm bu mekansal değerler ve mimari kalite, yalnız başına değerlendirildiğinde olumlu bir algı yaratır ve gerek mimari cenahın gerekse kentlinin projeye karşı daha az eleştirel olmasına ve onun sorunlarını göz ardı etmesine yardımcı olur. Ancak bu sanatsal değerlerin asıl işlevi, kentin merkezinde AVM vari bir proje yaratarak rant odaklı bir üretim sürecini meşrulaştırmaktır. Mimari ürüne atılan ve tek ölçeğe odaklanan bakışlar, tüm hikayenin doğru şekilde okunmasını engeller.  Ölçekler arası bir bakış, tekil mimari eserlerin, kent ölçeğinden bakılınca aslında ne anlama geldiğini ve neleri meşrulaştırdığını daha net gösterir. Aslında olan kenti, kentliye rağmen inşa etmektir.

Devamını Oku

12 Şubat, 2024

Mitoloji ve Kadın

Mitoloji ve Kadın

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Vuslat

İstanbul'un önde gelen sanat galerilerinden .artSümer, ünlü sanatçı CANAN'ın son çalışmalarını içeren "Vuslat" adlı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. CANAN'ın geniş bir yelpazeye yayılan sanatsal pratiği, resim, fotoğraf, minyatür, video, performans ve yerleştirmeyi kapsayan eserlerinden oluşuyor.

Sergi, kişisel ve kolektif hikayelerden ilham alarak halk masalları ve mitolojik anlatılar diyarında geziniyor. CANAN, görüntüler aracılığıyla doğadan ilham alan çalışmalarında zaman zaman rahatsız edici, zaman zaman da güzellik tanımını sorgulayan bir bakış açısı sunuyor. Sanatçı, eserlerinde semboller, malzemeler, sesler, mitler ve masallardan oluşan katmanları bir araya getirerek izleyiciyi bilişsel, sezgisel ve yaratıcı bir yolculuğa çıkarıyor.

Serginin adı olan "Vuslat"; kavuşmanın, birliğin, bir araya gelmenin özünü yansıtıyor. Bu terim, sadece sevilen biriyle yeniden bir araya gelmeyi değil, aynı zamanda özgürlüğe, mutluluğa ve tasasız bir dinginliğe ulaşma hallerini de içeriyor. Her bir eser, izleyiciye farklı arzu ve özlemleri özetleyen incelikli yorumlar sunuyor.

"Vuslat" sergisi, fantastik ve mitolojik unsurların yer aldığı büyük ölçekli enstalasyonlar ve heykellerle dolu hayali bir dünyayı yansıtıyor. Özellikle, Şehretün'nar adlı eser, CANAN'ın önceki çalışmalarını anımsatan büyüleyici bir heykel enstalasyonu olarak dikkat çekiyor. Şehretün'nar, İslam mitolojisindeki nurdan yaratılan, cinlerin annesi olarak tasvir edilen bir figürdür. Binlerce yüzün bir araya geldiği bu eser, doğanın oluşumu, ilahi olanın varlığı ve yaşam arayışını etkileyici bir hikayeyle izleyiciye sunuyor.

CANAN'ın yazıp seslendirdiği "Şehretün'nar" öyküsü, esere işitsel bir katkı sağlıyor. Serginin ismini taşıyan diğer önemli eser ise "Vuslat" adlı kaligrafi heykel. İslam mitolojisindeki "Burak" figüründen esinlenen bu eser, sevinç, mutluluk ve şükran dolu bir kavuşmayı simgeliyor.

"Vuslat", masallar ve mitolojiyle örülü benzersiz bir evrende olağanüstü karakterleri, doğal yaratıkları ve sanatçının zamansız anlatımını birleştirerek ziyaretçilere büyüleyici bir görsel deneyim sunuyor. Sergi, .artSümer'de 16 Mart’a kadar sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.


Fotoğraf artsumergallery resmi Instagram sayfasından alınmıştır.

4. Kadın Oyunları Festivali

Türkiye'nin ve Avrupa'nın tek kadın temalı tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali, 2024 programını açıkladı. Bu yıl altı farklı şehirde gerçekleştirilecek olan festival, her kentte farklı programlar sunacak ve beşer gün sürecek etkinliklerle izleyiciyle buluşuyor.

Festival programında yer alacak oyunlar şunlar: "Ben Rosa Luxemburg", "Mavi Müzikhol", "Şatonun Altında", "Mutlu Bir Romanın Aşk Hikayesi", "Disko Topu", "Bir Tatlı Kaşığı Çamur" ve "Uysal Kadın". Ankara'da 19-22 Şubat, Aydın'da 24-29 Şubat, Bandırma'da 1-5 Mart, Konyaaltı'nda 6-10 Mart, Çanakkale'de 11-15 Mart ve Ayvalık'ta 23-27 Mart tarihlerinde gerçekleştirilecek festivalin, her şehirde yoğun ilgiyle karşılanması bekleniyor.

Geçtiğimiz yıl festival gelirinin bir bölümünü depremden etkilenen kız çocuklarının eğitim masrafları için bağışlayan Kadın Oyunları Festivali, kültür-sanat projeleri alanında Türkiye'nin önemli sosyal sorumluluk faaliyetleri arasında gösteriliyor.


Fotoğraf atolyekultursanat resmi Instagram sayfasından alınmıştır.

Dijital Mitolojiler

Necmi Sönmez küratörlüğünde gerçekleşen “Dijital Mitolojiler” sergisi, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu'ndan seçilmiş 61 yapıtı bir araya getirerek, yeni medya sanatının farklı üretim olanaklarına odaklanıyor. Sergi, dijital teknolojilerin ve yeni medya sanatının evrimini yansıtan 61 eseri izleyicilerle buluşturmanın yanı sıra, daha önce sergilenmemiş dört yeni eseri de sergileme fırsatı sunuyor.

2000'li yıllardan itibaren yaratıcı sanatçılar için benzersiz araştırma ve ifade yöntemleri sunan dijital tecrübeler, günümüz sanat sahnesinde önemli bir yer edinmiştir. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu, dijital imge üretiminin öncülerinden biri olarak, "Dijital Mitolojiler" sergisiyle bu alandaki önemli eserlere odaklanıyor.

Sergi, dijital görselliğin yarattığı imgeleri karşılaştırmalı bir perspektifle ele alarak, yeni medya sanatının sunduğu çeşitli üretim tekniklerini öne çıkarıyor. Neon heykeller, video yerleştirmeler, manipüle edilmiş fotoğraflar, klasik üretim teknikleriyle oluşturulmuş kolajlar ve tuval üzerine yapılmış çalışmalar, "hareketli imge" ile "duran imge" arasındaki farklılıkları eşzamanlı olarak gözler önüne seriyor.


Fotoğraf Borusan Contemporary resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

05 Şubat, 2024

Denizden Semt Pazarlarına

Denizden Semt Pazarlarına

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Yarısı Gümüş Yarısı Köpük

İstanbul'un zengin kültür mirası ve sanat sahnesine katkı sağlayan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Taviloğlu Koleksiyonu'ndan seçili eserlerle düzenlenen "Yarısı Gümüş, Yarısı Köpük" sergisine ev sahipliği yapıyor. Türkiye'nin ilk ve en büyük plastik sanatlar müzesinde gerçekleşen bu özel sergi, balık ve balıkçılık temalarını işleyen eserleri bir araya getirerek sanatseverlere benzersiz bir deneyim sunuyor.

Serginin küratörlüğünü üstlenen Neslihan Muratbeyoğlu, Taviloğlu Koleksiyonu'nda yer alan 52 parça eseri özenle seçerek izleyicilere sunuyor. Sanatseverler, bu eserler aracılığıyla Türk resminin önemli dönemlerinde, farklı üsluplarda ve tekniklerde gerçekleşen balık ve balıkçı temalı çalışmaları keşfetme fırsatı bulacaklar.

Mustafa Taviloğlu'nun 1972 yılından bu yana süregelen koleksiyonculuğu, deniz temalarına ve özellikle balıkçılık kültürüne duyduğu ilgiyi yansıtan bu eserleri bir araya getiriyor. Sanatseverleri İstanbul'un sokaklarından pazar yerlerine, semt ara sokaklarından Boğaziçi'nin manzaralarına götürecek olan sergi, Türk resminin farklı dönemlerinden önemli sanatçıların eserlerini bir araya getiriyor.

Sergi, Adil Doğançay, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu, Fikret Mualla, Hale Asaf, İbrahim Safi ve daha birçok usta sanatçının imzasını taşıyan eserleri içeriyor. Türk resminin büyük ustalarının yanı sıra genç ve yetenekli sanatçıların da eserlerine ev sahipliği yapmasıyla dikkat çeken sergi, sanatın zaman içindeki evrimini ve balık ve balıkçılık temalarının Türk kültüründeki önemini vurguluyor.

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ndeki "Yarısı Gümüş, Yarısı Köpük" sergisi, 20 Şubat 2024 tarihine kadar ziyaretçilere açık olacak. Sanatseverler, bu tarihe kadar müzeyi ziyaret ederek Türk resminin bu benzersiz koleksiyonunu keşfetme fırsatını yakalayabilirler.


Fotoğraf İstanbul Resim ve Heykel Müzesi resmi web sitesinden alınmıştır.

Bana Kimse Ne Olduğunu Anlatmadı

2016 Afife Tiyatro Ödülleri'nde "Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu" ödülünü kazanan İbrahim Selim, Dave karakteriyle unutulmaz bir performans sergilediği oyunu "Bana Kimse Ne Olduğunu Anlatmadı" ile tiyatro sahnelerine geri dönüyor. Şubat ayında izleyiciyle buluşacak olan tek kişilik oyun, sanat galerisinde geçen sıra dışı bir hikayeyi anlatıyor.

Dave, 44 yaşında, evli ve çocuklu, gece kulüplerinde bodyguardlık yapan bir karakterdir. Yeni bir hayal peşinde koşarak iş değişikliği arayışına giren Dave, bir sanat galerisinde güvenlik görevlisi olarak iş bulur. Galerideki görevi, arka tarafta özel bir odayı korumaktır. Ancak perdenin ardındaki sert içerikli sergi, Dave'i beklenmedik bir şekilde etkiler. Perdenin ardındaki gizemli dünya, Dave'in hayatında yeni bir kapı aralar.

Oyun, izleyicilere sıradan bir güvenlik görevlisinin karşılaştığı olağanüstü bir durumu ve bu durumun onun iç dünyasında nasıl bir değişime neden olduğunu keşfetme fırsatı sunuyor. Dave'in gözünden sanat, güvenlik, ve kimlik üzerine dokunaklı bir hikaye olan "Bana Kimse Ne Olduğunu Anlatmadı", izleyicilere duygusal bir yolculuk vadediyor.


Fotoğraf Zorlu PSM resmi web sitesinden alınmıştır.

Başka Gör

Anna Laudel İstanbul, sanatçı Serpil Yeter’in semt pazarlarına dair gözlemlerinden ilham alan ve daha önce sergilenmemiş eserlerini bir araya getiren “Başka Gör” isimli fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. 23 Şubat tarihine kadar kapısı ziyaretçilere olan sergi, semt pazarlarını renkli fotoğraflarla değil, aynı zamanda duygular, gerçeklikler ve hayatın karmaşıklığı üzerinden ele alarak izleyicilere farklı bir perspektif sunuyor.

Serpil Yeter, 2000 yılında İstanbul semt pazarlarında gerçekleştirdiği gözlemler ve edindiği deneyimlerden beslenen eserleriyle “Başka Gör” sergisinde ses yerleştirmesiyle bir araya getiriyor. Sanatçı, her bir tezgahı bir enstalasyon gibi düzenleyerek pazarcıların titizliğiyle oluşturduğu bu gündelik mekânları fotoğraf karelerine taşıyor. İzleyiciyi milenyumun başında kurulmuş bir semt pazarında nostaljik bir yolculuğa çıkaran Yeter, pazarcıların yaşam mücadelesini, farklı kültürleri, karakterleri, imkansızlıkları ve arzularını içeren zengin bir panorama sunuyor.

“Başka Gör” sergisi, pazarcıların günlük yaşam mücadelesini, ekonomik sıkıntıları ve hayatın içindeki güzellikleri fotoğraflar üzerinden izleyiciye aktarıyor. Sanatçının özgün ve rafine dilinde, detaylar arasında yarının endişelerini ve semt pazarlarının kendine özgü atmosferini yakalamak mümkün. Yeter, izleyicilere sıradan hayatın içindeki olağanüstü anları ve zorlukları dengeli bir sanatsal bakış açısıyla sunuyor.


Fotoğraf Anna Laudel resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

29 Ocak, 2024

İstanbul'un Sanat Haritasında Üç Eşsiz Durak

İstanbul'un Sanat Haritasında Üç Eşsiz Durak

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Kimlik Göstergeleri

İstanbul'un kültür ve sanat hayatına önemli katkılar sunan Taksim Sanat,  Kültür AŞ'nin ev sahipliğinde Beral Madra küratörlüğünde düzenlenen "Kimlik Göstergeleri" sergisine ev sahipliği yapıyor. 26 Ocak - 25 Şubat tarihleri arasında ziyaretçilere açık olacak olan sergi, 25 sanatçının çeşitli tekniklerdeki eserlerini bir araya getiriyor.

Kültürel çeşitliliği ve sanatın farklı disiplinlerini bir araya getiren Taksim Sanat, Beral Madra'nın küratörlüğünde gerçekleşen "Kimlik Göstergeleri" sergisinde resim, fotoğraf, video, heykel ve çeşitli teknikte yerleştirmelerle sanatseverlere görsel bir şölen sunuyor. Sanatçıların günümüzdeki görsel, ilişkisel anlatım ve estetikle hakikat arayışını yansıttığı sergi, izleyicilere farklı bir sanat deneyimi yaşatmayı hedefliyor.

Sergide yer alan sanatçılar arasında Adil Öksüz, Ahmet Berkay Koçak, Elif Karagöz, Metin Katırcılar gibi isimler bulunuyor. Geleneksel resim ve imge üretme tekniklerini kullanarak eserlerini ortaya koyan sanatçılar, günümüzdeki siyasal, ekonomik ve kültürel ideolojilere karşı bir duruş sergileyerek kimlik olgusunu sanatseverlere aktarıyor.

"Kimlik Göstergeleri" sergisi, Taksim metro istasyonunun -1. katındaki Taksim Sanat mekanında ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor.


Fotoğraf kültür.istanbul resmi web sitesinden alınmıştır.


Çiniler ve Hikayeler

İstanbul'un kültür ve sanat sahnesinde öne çıkan Pera Müzesi, 1 Şubat'ta düzenlenecek çarpıcı bir etkinlikle sanatseverleri ağırlıyor. "Gelecek Hatıraları" sergisi kapsamında gerçekleşecek "Çiniler ve Hikayeler" adlı konuşma, seramik sanatının büyüleyici dünyasına dair ilginç bir keşfe davet ediyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, bu etkinliği İstanbul İsveç Araştırma Enstitüsü ile işbirliği içinde düzenliyor. Konuşma, sanatçı Burçak Bingöl ve mimar, araştırmacı Gertrud Olsson'un katılımıyla gerçekleşecek. İki uzman, seramik, gelenekler ve kimlik bağlamında kültürel mirasa odaklanarak izleyicilere ilham verici bir sohbet sunacak.

Burçak Bingöl, sanatında Doğu ve Batı geleneklerini görsel bir dil aracılığıyla birleştirirken, Gertrud Olsson ise Osmanlı duvar çinilerinin tarihini ele alan bir kitaba imza atmış bir araştırmacı ve mimar. Konuşmada, Bingöl'ün "Gelecek Hatıraları" sergisinde yer alan eserleri ve Osmanlı duvar çinilerinin zengin geçmişi ele alınarak izleyicilere sanat ve kültür üzerine düşündürücü bir deneyim sunulacak.


Fotoğraf Pera Müzesi resmi web sitesinden alınmıştır.


Mega Kentin Kaotik Büyüsü

İstanbul'un sanat dünyasına önemli katkılar sağlayan Yapı Kredi Bomontiada, 2-28 Şubat 2024 tarihleri arasında ünlü ressam Resul Aytemür'ün “Mega Kentin Kaotik Büyüsü” adlı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Mimar Erhan İşözen’in küratörlüğünü üstlendiği bu özel sergi, Aytemür'ün hümanist bakış açısıyla ele aldığı eserleri sanatseverlerle buluşuyor.

Sergide, taraftarlar, sokak müzisyenleri, seyyar satıcılar, semt pazarları, parklar ve Beyoğlu'nun ara sokakları gibi mega kentin çeşitli yönlerini konu alan eserlerin yanı sıra, içsel değerler, doğa manzaraları ve yaz mevsimindeki deniz manzaralarını işleyen resimler de yer alıyor. Resul Aytemür, “Mega Kentin Kaotik Büyüsü” sergisini şu sözlerle tanımlıyor: “Sergide, kendi arşivimden seçtiğim, son dönem çalışmalarımı kapsayan resimlerimi göreceksiniz. Yağlı boya ve büyük ebatlı tuvaller üzerine teknik olarak ürettiğim resimlerimde belgeci bir anlayış benimsemekteyim. Yaşadığım şehri, semti ve zamanın ruhunu resimlerime aktarıyorum. Beyoğlu’nun mahalleleri, sokakları, insanları resimlerimdeki ilham kaynağımdır.”

Resul Aytemür'ün sanat kariyerinin yarım asrı aşan bu özel sergisi, 2 - 28 Şubat tarihleri arasında her gün 11.00 - 20.00 saatleri arasında Yapı Kredi Bomontiada GALERİ’de ziyaret edilebilecek.


Fotoğraf Resul Aytemür resmi web sitesinden alınmıştır.

Devamını Oku

22 Ocak, 2024

Farklı Disiplinlerde Yeni Sergiler

Farklı Disiplinlerde Yeni Sergiler

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

3. Sayfa Masalları

Sanatçı Serhat Akavcı'nın "3. Sayfa Masalları" başlıklı kişisel sergisi, Labirent Sanat galerisinde sanatseverleri ağırlamaya devam ediyor. Sergi, hepimizin bildiği arketipsel motifler ve semboller aracılığıyla masallardaki patolojik unsurları inceleyerek, izleyicileri karanlık benliklerine doğru bir keşfe davet ediyor.

"3. Sayfa Masalları" başlıklı sergi; Hansel ve Gretel, Pamuk Prenses, Kibritçi Kız, Rapunzel, Bin Derili, Kırmızı Başlıklı Kız ve Sindirella gibi bilindik masallardan alınan arketipsel motifler ve sembollerle şekillenmiştir. Grimm Kardeşlerin 19. yüzyılda derlediği masalların dipnotlarını ve orijinal varyasyonlarını içeren kitaptan esinlenen sanatçı, masallardaki değişim ve dönüşümü gözler önüne sererek izleyicilere katmanlı bir okuma deneyimi sunmayı amaçlıyor.

Sergi, adını gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden ve masallardaki patolojik unsurların benzerliklerinden alarak, masalların içsel karanlıklarını ve gerçek hayatla olan bağlantılarını vurgulamaktadır. Masalların zamanın ve mekanın belirsizliği, doğaüstü güçler, karakterlerin gizemli görünüşleri gibi unsurları ele alan sergi, izleyicilere klasik masalları farklı bir bakış açısıyla deneyimleme fırsatı sunuyor.

Serhat Akavcı'nın "3. Sayfa Masalları" başlıklı kişisel sergisi, 3 Şubat 2024 tarihine kadar Labirent Sanat'ta ziyaret edilebilir. Sanatseverler, masalların büyülü dünyasında unutulmaz bir keşfe çıkmaya davet ediliyor.


Fotoğraf Serhat Akavcı resmi instagram hesabından alınmıştır.

Ağaçlar Konuşunca

Cendere Sanat Müzesi, doğayla iç içe bir sergi deneyimi sunan "Ağaçlar Konuşunca" başlıklı sergisini 21 Nisan tarihine kadar sanatseverlere açıyor. Sergi, müzenin bahçesindeki 395 yaşındaki tarihi çınar ağacından esinlenerek, kentsel müşterekler ve doğal yaşamın önemine dikkat çekiyor.

Serginin küratörlüğünü Derya Yücel, Ebru Yetişkin, Esra Aliçavuşoğlu ve Marcus Graf üstlenmiş. "Ağaçlar Konuşunca", Ekim 2022'de kapılarını açan Cendere Sanat Müzesi'nin zengin ve çeşitli bir sanat koleksiyonunu sunuyor. Sergide, Alican Okan'dan Ardan Özmenoğlu'na, Ayşegül Karakaş'tan Azade Köker'e kadar birçok sanatçının eserleri yer alıyor.

Bu sergi, insanlar, ağaçlar, hayvanlar, bitkiler ve kültürel miraslar arasındaki etkileşim ve bağları vurgulayarak, bu unsurların birbiriyle olan ilişkilerinin sadece insanlarla sınırlı kalmadığını ortaya koyuyor. Donna Haraway'in "yoldaş türler" kavramı üzerinden ilerleyen sergi, farklı türler arasındaki hayati ilişkileri ve ortak kaderleri keşfetmeye davet ediyor.

"Ağaçlar Konuşunca", farklı disiplinlerden ve ifade biçimlerinden eserleri bir araya getirerek, izleyicileri tanıdık olmayan yüzlerle, tuhaflıklarla ve spekülatif kurgularla ilişki kurmaya teşvik ediyor. Sergi, daha demokratik bir toplum inşasına yönelik, müşterekler lehine uzlaşma yollarını araştırıyor ve bu çerçevede sanatın rolünü ön plana çıkarıyor. Bu benzersiz sergi, sanatseverlere doğayla ve toplumla ilişkilerimizi yeniden değerlendirmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.


Fotoğraf İBB Kültür resmi instagram hesabından alınmıştır.

Dışarıda Yakınlık

Berk Kır'ın "Dışarıda Yakınlık" başlıklı ilk kişisel sergisi, Nazlı Pektaş'ın küratörlüğünde, 31 Ocak 2024'e kadar Merdiven Art Space'te sanatseverlerle buluşuyor. Dışarıda Yakınlık, fotoğraf sanatını ve onun cismaniliğini temel alan ontolojik bir tartışma alanını keşfetmeyi amaçlıyor.

Sergi, Jacques Lacan'ın "extimacy" yani "dışarıda yakınlık" kavramından esinlenerek, kişisel sınırların ötesindeki, ancak içsel dünyamıza ait hissedilen ögeleri araştırıyor. Berk Kır, bu sergisinde, bedenlerin ve nesnelerin birbirleriyle olan etkileşimlerini, görmek, işitmek ve dokunmak yoluyla izleyicinin deneyimine taşıyor. Sanatçının "Başımın Üstünde Yerin Var" adlı fotoğraf dizisi, bu temasın devamı niteliğinde.

Sergide, Berk Kır, kadın ve ev eşyası ile özdeşleştirilen nesneleri sokak ortamında farklı bedenlerle bir araya getiriyor, bu sayede yeni varoluş biçimleri yaratıyor. Kentsel buluntu nesneler ve bu nesnelerle poz veren bedenler arasındaki kimlik ve cinsiyet ilişkilerini sorguluyor. Sergi, tekil algıları çoklu deneyim alanında birleştiren bir yaklaşımla, fotoğrafın, nesnenin ve sesin birbirine nasıl dönüşebileceğini gösteriyor. Bu özgün sergi, izleyicilere, varoluş ve kimlik kavramları üzerine düşünmeye davet eden zengin bir deneyim sunuyor.


Fotoğraf Merdiven Art Space resmi instagram sayfasından alınmıştır.

Dinamik Göz: Optik ve Kinetik Sanatın Ötesinde

Dünyanın en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Tate'in özel koleksiyonu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve İBB Miras'ın katkılarıyla Türkiye'ye getiriliyor. "The Dynamic Eye: Beyond Op and Kinetic Art / Dinamik Göz: Optik ve Kinetik Sanatın Ötesinde" sergisi, 23 Ocak-19 Mayıs tarihleri arasında Artİstanbul Feshane'de sanatseverleri ağırlayacak.

Bu özel sergi, Alexander Calder, Frank Stella, Victor Vasarely, Lygia Clark, Liliane Lijn, Julio Le Parc, Jesus Rafael Soto, Kenneth Noland, Helio Oiticica gibi dünyaca ünlü sanatçıların eserlerini içeren çok disiplinli bir seçki sunacak. Toplamda 21 ülkeden 57 sanatçının 95 eserine ev sahipliği yapacak serginin küratörlüğünü, Tate Modern’in Sergiler ve Uluslararası Sanat Küratörü Valentina Ravaglia üstleniyor.

"Dinamik Göz: Optik ve Kinetik Sanatın Ötesinde" sergisi, optik ve kinetik sanatı küresel bir perspektifle ele alarak, bu akımın modernist öncüleri ve çağdaş sanatçılarıyla bir yolculuğa çıkarıyor. Porto'da Atkinson Müzesi ve Şangay'da Pudong Sanat Müzesi'nde sergilenen bu özel koleksiyon, şimdi Türkiye'deki sanatseverleri Artİstanbul Feshane'de bekliyor. 23 Ocak-19 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek sergi, sanatseverler için kaçırılmayacak bir deneyim sunuyor.


Fotoğraf İBB Miras resmi instagram sayfasından alınmıştır.

Devamını Oku

18 Ocak, 2024

Bölüm 2: Galataport / İstanbul Resim Heykel Müzesi

Bölüm 2: Galataport / İstanbul Resim Heykel Müzesi

Eren Can Altay  |  Ed. Murat Kadaş  |  Fotoğraflar: Merve Nur Ocaklı

”Bölüm 1: Üst Ölçek: Galataport” isimli bir önceki yazıda, üst ölçekten bakıldığında Galataport projesinin nasıl bir zemine oturduğu ve dayandığı söylemlerin doğruluğu ele almıştık. Bu perspektiften bakıldığında sosyoekonomik bir dil üreten mekansal analiz, ölçek değişince daha farklı bir dile bürünür. Bu sefer ölçeği biraz daha büyütecek ve Galataport arazisinde yer alan tekil yapılara odaklanacağız. Projenin kefareti gibi duran birkaç yapıdan ilki olarak, İstanbul Resim Heykel Müzesi'ni (IRHM) ele alacağız.

IRHM projesi (yeniden işlevlendirme), günümüz yıldız mimarlarından olan Emre Arolat tarafından tasarlanıp hayata geçiriliyor. Kabaca 2012 yılında başlayan süreç, 2021 yılında IRHM’nin kapılarını ziyaretçilerine açmasıyla sonlanıyor. Eski adıyla 5 no’lu Antrepo olarak bilinen binanın mimarı da Türkiye mimarisinin en önemli figürlerinden birisi olan Sedad Hakkı Eldem. Emre Arolat ve Sedad Hakkı Eldem gibi önemli mimarların elinin değdiği proje, inşası bitmeden önce de merakla beklenen bir yapı olarak öne çıkıyor.



Yapının sahip olduğu bu mimari değer, tasarım programında da kendisini ele veriyor. 5 No’lu Antreponun ön cephesi (Meclis-i Mebusan Caddesi'ne bakan cephe) eski yapıdan esinlenerek, kentlinin kent hafızasında devamlılık oluşturma adına eski yapıya referansla tasarlanıyor. Tekil bir mimari tercih olarak, kentin hafızasına değer veren bu yaklaşım, Galataport’un kent hafızasını koruma söylemi ile uyum içerisinde de gözüküyor. Ayrıca 5 no’lu antreponun, EA Mimarlık'ın savunduğu şekliyle döneminin belirleyici özelliklerinden olan 3 boyutlu ızgara sisteminin korunması ve yeni müze işlevlerinin bu boşluklarda çözülmeye çalışılması da, bu kent hafızası savunmasını mekansal bir düzleme taşıyıp, yüzeysel bir koruma anlayışının da ötesine geçmeye çalışıyor. IRHM ile yapılmaya çalışılan bu tarihi ve mekansal duyarlılık, ne yazık ki alandaki diğer tarihi yapıların yüzeysel “korunmaları” için bir altlık oluşturuyor.
Buna örnek olarak tarihi yolcu salonunun sadece kulesi ve dış cephesi korunarak diğer bölümlerinin yıkılması, Galataport’un IRHM’nden aldığı meşruluğu ucuz bir biçimde taklit edip bölgeye yaydığını gösteriyor. Ayrıca Yolcu Salonunun lüks bir otel olarak tekrar hizmete girmesi de IRHM’nin sahip olduğu kamusal olma halini de yitirerek, daha da tartışmalı bir konumda yer alıyor.



Tekrardan IRHM’ye dönecek olursak, mimari açıdan heyecan verici özelliklere sahip bir yapı olduğu söylenebilir. Geleneksel yapılarda mevcut olan katlar ile sınırlı kalan mekansal deneyim, IRHM’de katların yarılması, boşlukların daha görünür kılınması, katlarda açıklıklar oluşturulması veya daha doğrudan kat sisteminin yok edilmesi ile farklı bir anlayışa evrilir. Bu yeni durum, sade görsel veya formal bir durumdan öte, hissedilen mekanı da genişletir. Genişleyen mekan kağıt üzerinde algılanamayan diğer mimari girdileri de doğrudan etkiler. İçerisinde bulunduğumuz alanın ölçeksel değişimi alanda hiçbir ek çalışma yapılmaksızın mekanın akustiğini, iklimlendirmesini ve atmosferini değiştirir. Postmodern mimaride sıkça karşılaşabileceğimiz bu durum ile, İstanbul çağdaş bir mimari eser kazanmış olur.



IRHM’nin sahip olduğu mimari kalite ve içerisinde bulundurduğu serginin önemi, Galataport projesinin soylulaştırma tartışmaları içerisinde bir can simidi olarak yer alır. Projenin savunduğu kamusal olma özelliği ve tarihi dokuyu koruma söyleminin, IRHM gibi bir mimari yapıda can bulması, AVM vari bir sonuca ulaşan Galataport’un halk düzeyinde meşruluğunu sağlamasına katkı sağlar. Kent mekanını yozlaştıran ve sermayenin rant arayışına bir cevap olarak ortaya çıkan bu tartışmalı proje, sanatın entellektüel gölgesinin ardına sığınmaya çalışır. İnanmak istediğimizin aksine belki de hep bu işleve sahip olmuş olan sanatta erk için yapılmış olur. Zamane monarklarını ölümsüzleştirip onlara meşruluk zemini sağlayan sanat, bu sefer de modern erk olan sermayenin meşruluğuna basamak olur.
Galataport alanında bu işleve sahip tek yapı olmayan IRHM yapısı, mimari değere sahip olup, kentsel rantın talan edilmesine meşruluk sağlamakta İstanbul Modern Sanat Müzesi ile benzer bir yolu izler. Sanat ve mimari kaliteyi bünyesinde birleştiren İstanbul Modern Sanat Müzesi, dünya çapında bir yıldız mimar olarak anılan Renzo Piano tarafından inşa edilir. Serinin son yazısı olan bir sonraki metinde de bu yapıyı inceleyeceğiz.

Devamını Oku

15 Ocak, 2024

Potansiyeller ve Kişisel Keşifler

Potansiyeller ve Kişisel Keşifler

Eda Çamlı  |  Ed. Murat Kadaş

Öteki

Dostoyevski'nin unutulmaz eseri "Öteki", ünlü yönetmen Emin Alper tarafından tiyatro sahnesine taşınıyor. 12 Ocak'ta Maximum Uniq Hall'da prömiyerini yapan oyun, Cem Yiğit Üzümoğlu, Erdem Şenocak, Derya Karadaş ve Gökhan Yıkılkan gibi başarılı oyuncuların yer aldığı güçlü bir kadroyla seyirciyle buluşuyor.

Emin Alper'in ilk tiyatro yönetmenliği deneyimi olan "Öteki", sahne tasarımı Deniz Göktürk Kobanbay, ışık tasarımı Ahmet Sesigürgil ve ses tasarımı Okan Kaya tarafından hayata geçiriliyor. Nisan Ceren Özerten'in yapımcılığında, Luz Yapım prodüksiyonuyla sahneye taşınan oyun, seyircilere sarsıcı bir kara komedi deneyimi sunmayı hedefliyor.

"Öteki"nin merak uyandıran sorusu ise şu: Fiziksel olarak sizinle aynı özelliklere sahip, ancak karakteri tamamen zıttınız olan birisi karşınıza çıksa ne yapardınız? Nefret ettiğiniz özelliklere sahip olmasına rağmen sizin hedeflerinize sizden daha kolay ulaşabilen birisiyle karşılaşmak, ne gibi çatışmalara yol açabilir?

Oyun, yaratıcı uyarlaması ve sahne deneyimiyle dikkat çekiyor. Sezon boyunca Maximum Uniq Hall, Zorlu PSM, CKM ve DasDas gibi prestijli mekanlarda sahnelenecek olan "Öteki", izleyicilere çarpıcı bir tiyatro deneyimi sunmayı vaat ediyor.


Fotoğraf Biletix resmi web sitesinden alınmıştır.

Olimpos Sergileri III: Enteriyör

Ünlü sanatçı Taner Ceylan, "Olimpos Sergileri" serisinin üçüncüsü olan ve "Enteriyör" temasına odaklanan grup sergisini küratörlüğünde Karaköy'deki tarihi un değirmeni binasında sunuyor. 21 Ocak'a kadar devam edecek olan bu sergi, sanatçının kendisi gibi sanatçıları ve onların üretim süreçlerini sanatın temel kavramlarıyla buluşturma deneyimine dayanıyor.

2019 yılında başlayan ve beş sergi olarak planlanan "Olimpos Sergileri" serisinin ilk iki edisyonunda "Portre" ve "Peyzaj" temaları işlenmişti. Üçüncü sergisi "Enteriyör"de ise Pelda Aytaş, Mert Acar, Vildan Hoşbak, Studio Pinprick, Sinan Çınar, Sinan Tuncay, Serdar Eğer, Kaan Fıçıcı, Enes Alba ve Can İncekara gibi sanatçıların resim, heykel, fotoğraf, desen, video ve yerleştirme çalışmaları sergileniyor. Sergideki tüm eserler, yeni üretimler olup ilk kez ziyaretçilere sunuluyor.

Serginin gerçekleştiği tarihi un değirmeni binası, geçmişi 19. yüzyıla dayanıyor ve 2011–2014 yılları arasında Galeri Manâ'ya, 2018'den itibaren ise Ali Raif Dinçkök'ün koleksiyonuna ev sahipliği yapmış önemli bir kültür mekanıdır. "Olimpos Sergileri III: Enteriyör", Karaköy'de bulunan bu tarihi mekanda her gün 12.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Bu sergi, sanatseverlere modern sanatın çeşitli yönlerini ve sanatçıların yaratıcı süreçlerini keşfetme fırsatı sunuyor.


Fotoğraf Olimpos Sergileri resmi web sitesinden alınmıştır.

Sen Potansiyellerle Doğdun

Neyzen, besteci, yapımcı ve dj Mercan Dede'nin 30 yıllık görsel sanat çalışmalarının bir seçkisini bir araya getiren "Sen Potansiyellerle Doğdun" başlıklı kişisel sergisi, Casa Botter'de sanatseverlerle buluşuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Miras ve İBB Kültür ev sahipliğinde gerçekleştirilen serginin küratörlüğünü Nurhak Kaya üstleniyor. Sergi, 4 Şubat'a kadar ziyaret edilebilir.

"Sen Potansiyellerle Doğdun" sergisi, izleyicilere kendi potansiyellerini keşfetme çağrısı yaparak, varoluş sebeplerini ve sayısız potansiyellerini hatırlatmayı amaçlıyor. Mercan Dede'nin görsel sanat dünyasındaki 30 yıllık deneyimini içeren sergi, olması gereken, gizli tutulan, arzu edilen ve içimizde ukde kalan anların peşine düşüyor.

Sergi, İstiklal Caddesi'nde yer alan ve art nouveau akımının İstanbul'daki ilk örneği olan Casa Botter'de gerçekleşiyor. İBB Miras'ın restorasyon çalışmaları sonucunda zemin katı sergi salonu olarak kullanılan Casa Botter, birinci katında Cumhuriyet'in 100. Yıl coşkusunu yansıtan çalışma alanlarına ev sahipliği yapıyor. Tarihi bir dokuya sahip olan bu bina, Casa Botter, "Düşler, Hakikâtler" sergisi ile 14 Nisan 2023 tarihinde kapılarını açmıştı. Şimdi ise "Sen Potansiyellerle Doğdun" sergisiyle izleyicilerini ağırlıyor.


Fotoğraf İBB Kültür resmi instagram sayfasından alınmıştır.

Devamını Oku