Eren Can Altay | Ed. Seda İstifciel
Mimarinin güzel tarafı, sadece tek bir uygulama biçimine sınırlandırılamayacak oluşudur belki de. Çünkü mimarlığı anlamdırırken, onu sadece fiziksel bir yapı pratiği olarak algılamak, onun sosyal ve coğrafi olan ile ilişkilerini analiz etmemizi engelleyecek ve dönüp dolaşıp mimari pratiğin kendisini de etkileyecektir. Mimarinin ana kavramı olarak mekanın, beşer ile etkileşime girdiği her bir an, mimarinin öznesi olmak durumundadır. Bu da bize çok geniş bir mimarlık anlayışı sunar. Üstelik bu durum iki yönlü işleyen bir süreçtir. Yani sadece inşadan ibaret bir durumdan öte yıkımı da kapsayan bir süreçtir. Bir yapıyı var eden etmenler nasıl mimarlığın konusuysa, onu yok eden etmenler de doğal olarak bu disiplinin bir konusu olur. Bu bağlamda depremler, yangınlar, afetler ve savaşlar da mimarinin birer konusudur.
Tüm yıkıcılığıyla savaş, adını geçirdiğim tüm örneklerin arasında en beşeri olanı ve Filistin coğrafyası, savaş alanına mimarlık disiplinin yansıdığı, nazaran yeni yöntemlerin ortaya çıktığı acımasız bir ortam sağlamaya devam ediyor. Bu coğrafyayı odağına alan ve mimarinin hem bir saldırı aracı hem de bir aktivist yöntem olarak nasıl kullanılabileceğini ortaya koyan İsrailli mimar, akademisyen ve yazar Eyal Weizman çalışmaları ve kurduğu Forensic Architecture (FA) araştırma ajansıyla, mimari disiplininin çeperlerini genişletmeye devam ediyor.
2010’dan bu yana çalışmalarına devam eden FA, mekan analizleri, 3 boyutlu mimari modellemeler, video ve yardımcı görseller ile devlet şiddeti ve insan hakları ihlallerini araştırıyor ve belgeliyor. Londra’da bulunan Goldsmith Üniversitesi ile bağlantılı olarak çalışmalarına devam eden Eyal Weizman liderliğindeki FA bugüne kadar, Beyrut limanındaki patlama, Ege denizinde meydana gelen mülteci geçişleri, Tahir Elçi cinayeti, Rusya’nın Kiev saldırıları gibi çok geniş bir spektruma yayılan araştırmalar gerçekleştirdi. Sivil toplum örgütleri ve destek fonları ile desteklenen bu oluşumun çıktıları, birçok örnekte, dava süreçlerinde delil olarak kullanıldı.
Weizman’ın 2014 yılında Al-Jazeera tarafından yayınlanan “Rebel Architecture” serisine yaptığı 25 dakikalık “Şiddetin Mimarisi” (The Architecture of Violance) belgeseli, belki de mimarinin, İsrail’in Filistin’e karşı gerçekleştirdiği saldırılarda nasıl kullanıldığını gözler önüne serer. Aktif ya da topyekün bir savaşın olmadığı dönemlerde, İsrail yerleşimlerinin hukuksuz bir şekilde Batı Şeria bölgesine yayılması, inşa eliyle bir işgalin sürekli kılınması en göz önünde saldırı olsa da İsrail’in yöntemlerinin sadece bu yerleşkelerle sınırlı olmadığı belgesel boyunca 3 boyutlu modeller ve mekansal analizlerle inceleniyor. Yollardan duvarlara, yerleşkelerden teraslara her şeyin coğrafyayı fiziksel olarak bölmek için yapıldığını gösteren çalışma, sıcak çatışmanın olmadığı dönemlerde bile Batı Şeria’daki yaşamın mekansal ayrıştırmalar ile nasıl imkansızlaştırıldığını ve baskı altına alındığını belgeliyor.
2014 yılındaki bu kısa belgesel daha çok Batı Şeria’ya odaklansa da Gazze bu yöntemlerin daha sert ve keskin bir şekilde uygulanmasına tanıklık ediyor. Batı Şeria ve Gazze’deki durumların farklı olması, mekansal saldırıların da farklılaşması ile sonuçlanıyor. Özellikle Hamas’ın 7 Ekim saldırısının akabininde süregelen süreçte İsrail saldırılarının soykırıma dönüşmesi ile gözlerin yine bölgeye çevrilmesi, FA’nın da yeni çalışmalar ile bölgeyi incelemeye almasına sebep oldu.
FA, 17 Ekim’de gerçekleşen Al-Ahli hastanesindeki patlama sonrasında yaşanan bilgi karmaşasına bilimsel bir zeminden yaklaşarak, medyaya servis edilen görseller ve videoları temel alarak hazırladığı modeller ile patlamayı ve ateşlenen füzelerin güzergahları üzerinden bir dökümantasyon hazırladı. Bu dökümasyonlar, tarafların suçlamaları ve yetkililer tarafından yapılan açıklamaların güvenilirliğinin takip edilebilmesi açısından önemli veriler barındırdı.
Yaşanan ve yaşanmakta olan soykırım süreçlerinde tekil örneklerin ötesine geçerek savaşın gerçek etkisini göz önüne serebilmek için haritalama çalışmaları yapan FA, Gazze’deki yıkımı grafiksel anlatımlarla açıklamaya çalıştı.
Grafiksel anlatımlarda da net bir şekilde görülebileceği gibi, İsrail’in mekansal ayrıştırma pratiklerini savaş alanında da devam ettirdiği görüldü ve Gazze’yi ikiye bölen Netzerim koridorunun analizi de yapılmış oldu. Gazze’yi baştan başa bölen bu yol/koridor, buldozerlerin İsrail ordusunda sadece birer inşaat aracı olarak değil ancak birer savaş makinesi olarak kullanıldığını da bir kez daha göstermiş oldu. Üstelik mimari inşa süreçleri ile bu denli bağlantılı olan bu aracın İsrail ordusu tarafından ilk kullanımı değildi bu.
2. İntifada zamanında da savaş alanında görülen iş makineleri, zırh giydirilerek birer silaha dönüştürüldü. Leopold Lampert’in editörlüğünü üstlendiği Funambulist dergisinin “Bulldozer Politics” isimli 56. sayısında da gündeme gelen bu yeni savaş yöntemi, kent savaşında yeni bir yöntemi işaret ediyor. Mevcut yapı stoğu arasında gerçekleşen savaş koşullarında artık tek hedefin düşman olmadığı, aynı zamanda şehrin de planlı yıkım ile taktiksel avantaj sağlamak için yıkılabileceği anlamına geliyor. Sağlıklı ve düzenli bir inşa süreci için ortaya çıkan kentsel planlama, öldürmek ve yok etmek için de savaş alanlarında boy göstermeye başlıyor.
Tüm bu yıkımların karşısında işlenen insan hakları suçlarına dikkat çekmek isteyen başka yöntemler de bulunuyor. Bu açıdan mimari, ilk bakışta görünmeyen birçok fırsat sunuyor gibi gözüküyor. FA ve Funambulist dergisinin belge odaklı ve akademik çalışmalarının yanı sıra, sanat ve mimarlık kesişimi de, aktivist bir eylem olarak Batı Şeria’da zemin buldu. 2017 yılında hizmete başlayan “The Walled Off Hotel”, dünyanın en kötü manzaralı oteli mottosunu sahiplendi. Bu mottonun sebebi ise, butik otelin kenti sınırlayan ve İsrail tarafından yapılan sınır duvarına bakıyor olması. Bu alışılmadık reklam politikasının arkasında, politik ve eleştirel tarzı ve gizli kimliğiyle Banksy yer alıyordu. Filistin, Beytüllahim’de yer alan butik otel, içerisinde barındırdığı Banksy’ye ait murallar ve bölgeye taşan daha birçok çizim ile birlikte, Filistin'de süre gelen bu ayrışmayı dünya gündemine taşımayı başardı.
Düşünüldüğünün aksine mimarlık sadece bir inşa pratiğinden ibaret değildir. Mekan felsefesi ile kurduğu bağ sayesinde, onu anlama ve analiz etme yetisine sahiptir. Inşa pratiğinde kullanılan programlar ve yöntemler, yenilikçi tarzlarda çok daha kapsamlı bir anlatıya dönüşme olanağına sahiptir. Bu farklı perspektifler aktivizm, direniş ve sanat için kullanılabileceği gibi, ne yazık ki yıkım ve tahribat için de kullanılabilir.
Kaynaklar:
Forensic Architecture:
https://forensic-architecture.org
Funambulist Dergisi:
https://thefunambulist.net/magazine/bulldozer-politics/bulldozer-politics-introduction
Walled Off Hotel :
https://walledoffhotel.com/
Görseller:
Buldozer Görseli:
https://thefunambulist.net/magazine/bulldozer-politics/bulldozer-politics-introduction
Gazze Haritası Görseli :
https://forensic-architecture.org/investigation/a-cartography-of-genocide
The Walled Off Hotel Görseli:
https://banksyexplained.com/the-walled-off-hotel-2017/