15 Nisan 2025 Salı

Gelenekten Geleceğe: Kültürel Belleğin Dijital Yansımaları

Orhun Atmış  |  Ed. Seda İstifciel

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür AŞ ve onun genel müdürü Murat Abbas, geçen yıl Dijital Dönüşüm Merkezi’ni (DDM) hayata geçirmişti. İstanbul’un Sütlüce semtinde, Miniaturk’ün hemen yanında yer alan ve “müze” ismiyle açılan mekân, artık bir merkez haline geldi. Hatta, İBB Kültür AŞ’nin 35 yıllık tarihinde bir ilk oldu DDM. İçerisi okullardan ziyarete gelen çocuk ve gençlerle hem cıvıl cıvıl oluyor hem de bu yeni kuşakların içine doğdukları dijital dünyayla sanat ve sergiler arasında bir bağ kurma şansı doğuyor. 

Gelelim yeni sergiye. Aslında bir taraftan geçen ay Ramazan’la uyumlu bir sergiydi “Gelenekten Geleceğe: Kültürel Belleğin Dijital Yansımaları”. Ancak yoğun ilgi gördüğü için 30 Mayıs’a kadar süresi uzatıldı. Sergi, adından da anlaşılacağı üzere, köklü Türk sanat gelenekleri ile günümüzün en ileri dijital teknolojileri arasında cesur ve yenilikçi bir köprü kuruyor. Farklı farklı sergi odaları size değişik deneyimler sunuyor, geçtiğiniz koridorlar bile tam fotoğraf çekilmek üzere tasarlanmış gibi.  Tüm odayı saran video çalışmaları ise görsel bir şölen.. DDM’de başınızın dönmesi çok olası. 


Serginin bir diğer ilgi çekici kısmı, ziyaretçiyi sadece bir izleyici olmaktan çıkarıp aktif bir katılımcıya dönüştürüyor olması. Örneğin ilk girdiğiniz Dijital Oda’da geleneksel ebru sanatının yapay zekâ ile yeniden yorumlandığı “Non-Traditional” serisi, interaktif dijital ebru enstalasyonu, geleneksel Türk sanatlarının dijital dönüşümünü konu alan “Non-Traditional II” serisi, mekanik kollarla sonsuz geometrik desenler çizen “Meka Motif” ve holografik meddah gösterisi, geçmişin anlatı geleneğini teknolojiyle buluşturuyor. Dev duvarda Süleyman Yılmaz’ın geliştirdiği bir yazılım, size interaktif bir deneyim sunuyor. Dokunduğunuz noktada bir sıvı simülasyonunu harekete geçiriyorsunuz. Bu algoritmik esere dokunarak “dijital suyu” harekete geçirmek için baştan sona duvar boyunca koşan çocuklar görmek içten bile değil. Bu dijital odada Apollo XR ekibinin hayata geçirdiği bir de hologram teknolojisi bulunuyor. 

Sanal Gerçeklik Odası ise tamamen Apollo XR (Ekipten Ayşegül Karaman ve Tuba Kocakaya eserleri anlattı.) tarafından üretilen bir eserle “sanal gerçekliğe” adım attığınız bir oda. Topkapı Sarayı’nın Aya İrini’yi barındıran ilk avlusu ve At Meydanı gibi tarihi mekânların sanal gerçeklikte yeniden canlandırıldığı “Zamanda Yolculuk VR Deneyimi”, ziyaretçilere geçmişin atmosferini tüm duyularıyla yaşama fırsatı sunuyor. Yüzyıllar öncesinin ufak bir deneyimini yaşıyorsunuz, tek olumsuz(!) yanı, sokaklarda dolaşan köpeklere ve hayvanlara dokunamıyor oluşunuz...

Artırılmış Gerçeklik Odası’ndaki Osmanlı dönemi çarşısının artırılmış gerçeklikle yeniden yaratıldığı “Tarihi Bazar Gezgini” projesi ziyaretçilere tarihin içinde bir yolculuk yapma imkânı tanıyor.


Sürükleyici Deneyim Odası ise Geleneksel Karagöz ve Hacivat gölge oyunlarının dijital kukla ve tasvirlerle yeniden yorumlandığı “Çark-ı Müşa’şa” animasyonu, izleyicileri hikâyenin içine alan etkileyici bir deneyim sunuyor. Usta sanatçı Zafer Algöz’ün sesinden dinlediğiniz geleneksel hikâye, dört duvara yansıtılan animasyonlarla sizi peşinden sürüklüyor. Bu oda bol bol fotoğraf çekmeye en uygun odalardan biri... 

Son olarak Dijital Koridor, çocukların geleneksel çini ve tezhip motiflerini oyunla keşfettiği “Çinili Kaydırak” ve “Çinili Yol” enstalasyonlarını sunuyor. 14. yüzyıldan günümüze 50 ikonik çini deseninin dijital animasyonla yeniden hayat bulduğu “Gate of Eternity” koleksiyonu, geleneksel sanatların interaktif ve eğlenceli bir şekilde deneyimlenmesini sağlıyor. Burada kültürün statik değil, “devinen”, yaşayan ve sürekli kendini güncelleyen bir olgu olduğu fikri, özellikle interaktif zemin projeksiyonu gibi işlerde somutlaşıyor; tıpkı üzerine basıldığında deseni bozulan ama sonra kendini toparlayan dijital bir halı gibi kültür de modern müdahalelerle değişse bile özüne dönme eğilimi gösteriyor mesajını veriyor. 


Serginin temel vaadi, geleneksel sanatların zamansız estetiğini ve derinliğini yapay zekâ, sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR) ve interaktif projeksiyonlar gibi çağdaş araçlarla yeniden yorumlamak. Bu, salt bir teknoloji gösterisi değil; aksine, geleneğin “özünü” koruyarak onu bugünün diliyle ifade etme çabası. Sanatçıların anlatımlarında sıkça vurguladığı gibi, amaç taklit etmek değil, geleneğin ruhunu ve temel prensiplerini anlayıp, dijital araçlarla ona yeni bir soluk getirmek.

Bu çalışmalar sadece estetik birer arayış değil, aynı zamanda kültürel mirası daha erişilebilir kılma ve genç nesillerle buluşturma amacını da taşıyor. Geleneksel sanatların bazen mesafeli duran algısını kırmak, insanları bu zenginliğe “dokunmaya” teşvik etmek, serginin temel motivasyonlarından biri. 

Apollo XR, Dolkun Production, Gökalp Gönen, Hakan Yılmaz, Seyd Ahmet ve Süleyman Yılmaz gibi sanatçıların imzasını taşıyan "Gelenekten Geleceğe", dijital sanatın ve kültürel mirasın kesişim noktasında ufuk açıcı bir panorama sunuyor. Sergi, 30 Mayıs’a kadar açık. 


Yorumunuzu bırakın