28 Eylül 2023 Perşembe

Yeniden Contemporary İstanbul


Yüsra Yüce   |   Ed. Derya Çağlağan

Şehrin en büyük sanat etkinliklerinden bir olan Contemporary İstanbul, 18. edisyonuyla geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi bu yıl da Tersane İstanbul’da kapılarını açıyor. Başta Avrupa ve Orta Doğu’dan olmak üzere yirmi iki ayrı ülkeden yetmiş beş adet galeri fuara katılım gösteriyor. Ön izlemesi 26 – 27 Eylül tarihlerinde yapılan Contemporary İstanbul, 28 Eylül – 1 Ekim tarihleri arasında genel ziyarete açılacak. Ben de bu özel etkinliğe ön izleme sırasında katılma fırsatı buldum.

Şehrin yeni kültür mekanlarından diyebileceğimiz Tersane İstanbul, benim sevgi – nefret ilişkisiyle bağlı olduğum bir yer. Haliç’in kenarında, şehrin merkezinde olan bu mekana ulaşmanın zorluğundan mı, yoksa ne zaman gitsem toz, toprak ve bitmeyen inşaatını gördüğümden mi bilmiyorum, Tersane İstanbul’a bir türlü ısınamıyorum. Contemporary İstanbul tarafından 27 Eylül – 1 Ekim tarihleri arasında Tersane İstanbul’a on dakika yürüme mesafesinde olan Hasköy İskelesi’ne Kadıköy ve Beşiktaş’tan saat başı sefer yapılacağı duyuruldu. Öğle saatlerinde Kadıköy İskelesi’ne gittiğimde ise seferin olmadığını gördüm. Hareket amiri bir karışıklık olduğunu, bu seferlerin planlanmadığını söyledi. Tek seferde vapurla gitme hayalleri kurarken önce Karaköy vapuruna, orada yarım saat bekledikten sonra Haliç vapuruna binerken buldum kendimi. Bu yıl Contemporary İstanbul’a özel deniz ulaşımı yok. Mekanla ilgili anlamadığım başka bir şey de iskelesine özel tekneler ve deniz taksilerin yanaşabilmesine rağmen motor ve vapurların yanaşmaması. Pek çok etkinlik için kullanılan Tersane İstanbul’a kara yoluyla ulaşmak deniz yoluyla ulaşmaktan daha zor. Tersanenin çevre düzenlemesi hala bitmediği için Hasköy’de yoğun bir trafik problemi var. Bununla birlikte Tersane İstanbul’un otoparkı ziyaretçi sayısına kıyasla yetersiz.

Yolculuğumdaki problemin sinirimi bozmasına izin vermeden, bu yıl ne göreceğim heyecanıyla kendimi hemen içeri atıyorum. Erken saatte gitmeme ve ön izleme olmasına rağmen oldukça yoğun bir ilgi var. Bu yıl Sevil Dolmacı Art Gallery’nin The Yard projesinde Meksikalı sanatçı Bosco Sodi’nin Türk bayrağından esinlenerek ürettiği eseri dikkat çekiyor. Peter Halley’nin Türkiye’de ilk kez sergilenen eserlerinin yanında Tony Cragg, Haluk Akakçe gibi tanınmış isimlerin eserleri de görülebiliyor. Pilevneli’de Ali Elmacı’nın bir heykeli bir de tuval üzerine yağlı boya çalışması sergileniyor. Tim Kent’in yağlı boya çalışmaları, Defne Tesal’in renklerin tonlarına doğru bir yolculuğa çıkaran tuval üzerine akrilik boya çalışmaları dikkat çekenler arasında. Sanatorium’da Kerem Ozan Bayraktar’ın fotoğraf ile ‘yapmak’ eylemi arasındaki ilişkiyi, nesne, hareket ve görüntü üretimi üzerinden ele aldığı “Stasis’’ serisi görülmeden geçilmemesi gerekenlerden.


 PİLOT, Ece Ağırtmış’ın ‘’The Sweet Escape’’ çalışmasıyla karşılıyor sanatseverleri. İrem Tok’un ansiklopedi ve sert kapaklı kitapları dönüştürdüğü çalışmaları yine görmeye değer. İstanbul’daki sergilerde ne kadar çok abstrakt çalışma gördüğümü, Contemporary İstanbul’da da abstrakt çalışmaların yoğun olduğunu düşündüğüm bir anda Halil Altındere’nin “Art Industry Trends’’ eseriyle ise beynimden vurulmuşa dönüyorum:


Bu yıl ilk kez Contemporary İstanbul’a katılan Diyarbakır'da bulunan Rıdvan Kuday Gallery kesinlikle görülmesi gereken köşelerden. Sinan Kaplan'ın alçı kalıba döküm ile gerçekleştirdiği, lastik ayakkabılardan oluşan “Bir Garip Peri Masalı” heykeli oldukça dikkat çekiyor. Büro Sarıgedik, Erdil Yaşaroğlu’nun iki yeni heykeli ve Gülsün Karamustafa, Meriç Algün, Eda Çekil gibi isimlerin eserleriyle ilgi çekici bir yerde konumlanıyor. Art On İstanbul’da Damla Sari’ya ait “Don’t Be Late Home’’ serisi, eserlerin karşısında dakikalarca dona kalmamı sağlıyor. Ülgen Semerci’nin porselen çalışmaları da kesinlikle görülmeli. PG Art Gallery’nin köşesinde Sinem Demirci’nin ahşap üzerine karışık teknik eseri, kavanoz kapaklarına çizilmiş onlarca gözden oluşuyor. Hepsi farklı figürlere ait olan gözler, bakış açısının esnekliğini didikliyor. Galeri 77’de ise Mehmet Resul Kaçar’a ait “Derin Boşluk’’ oldukça ilgi topluyor. Ekin Keser’in KOLİ Art Space’te sergilenen “Elenmeyenler’’ eseri, sanatçının LGBTİQ+ olduğunu kabullenmeyen aile fertlerinin kesildiği fotoğrafların kevgirler üzerine yerleştirilmesiyle oluşturulmuş. Dezavantajlı kişilere uygulanan baskıyı vurgulayan eser, görülmesi gerekenlerden biri.


Her yıl olduğu gibi bu yıl da Contemporary İstanbul’a yurtdışındaki galerilerden yoğun bir ilgi var. Tahran’daki Dastan Art Gallery’nin köşesinde Reza Abedini’nin eserlerinin görülmesini öneriyorum. Fransa’dan gelen Bogena Galerie’de sergilenen Harry Morgan’ın heykelleri ve Jaume Plensa’nın çalışmaları öne çıkan eserler. Londra menşeili HOFA ise interaktif sanata önem veren, çağdaş ve gelenekseli bir araya getiren eserler ile bir seçki düzenlemiş. Zheng Lu’nun çelik heykeli ve Ilhwa Kim’in hanji kağıdı üzerine çalışmaları göze çarpıyor. Barselona’dan gelen Villa Del Arte’nin sergilediği Lluis Cera’ya ait mermer heykeller görenleri büyülüyor. Eritilen demirle bükülerek birbirine yakınlaştırılan mermerler, birbirlerine sarılan iki figürü anımsatıyor. Contemporary İstanbul’un bana göre en özel eserlerinden bazıları ise SGR Galerie’de sergilenen Nicolas Bonilla Maldonado’nun seramik taşlardan yapılan eserleri. Görmeden dönülmemeli.


Borusan Contemporary işbirliğiyle bu yıl ilk kez CI Photo Focus projesi gerçekleşiyor. Fotoğrafın bir sanat formu olarak önemini kavramak, fotoğraf sanatçılarını tanıtmak ve fotoğraf alanında çalışan galerileri bir araya getirmek amacı taşıyan bu özel projede yirmi iki ayrı sanatçıdan kırk dört eser bulunmakta.

Sergi alanının çıkışında Ayça Okay’ın kürasyonunu üstlendiği, TBWA İstanbul’un otuzuncu yılı anısına düzenlenen The School of Creativity bulunuyor. Bir bölümünün sergiye, bir bölümünün ise kolektif bir şekilde üretilen sanat eserine ayrıldığı ‘’okul’’, Contemporary İstanbul’da kesinlikle görmeniz gereken bir köşe. 

Yorumunuzu bırakın