28 Kasım 2024 Perşembe

Türkiye’nin Caz Hafızası

Orhun Atmış  |  Ed. Seda İstifciel

Türkiye’nin en çok ziyaret edilen meydanı, İstanbul’un simgesi Taksim. Bu meydanın da göbeğinde metroya inerken karşınıza Taksim Sanat çıkıyor. Her gün milyonların önünden geçtiği, buluşmaların yaşandığı, birilerinin mutlaka önünde beklediği, dünyada herhangi bir galerinin ya da kültür sanat mekânının en çok olmak isteyeceği yerde kapılarını sanatseverlere açıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür AŞ bünyesindeki Taksim Sanat da aslında 2019’dan sonra en büyük değişimin yaşandığı yerlerden biri haline geldi. Birbirinden önemli ve ziyaret edilen sergilere ev sahipliği yapmaya başladı.

Güncel olarak Taksim Sanat’ta 20 Aralık’a kadar görülebilecek sergi ise “Yolculuğa Bakmak: Cazın Hafızası” ismiyle ziyaretçilerini bekliyor. Bir gün Beyoğlu’na yolunuz düştüğünüzde, vaktiniz de varsa Türkiye’nin caz serüveninin tarihini hem görsellerle hem de bilgilendirici metinlerle öğrenebilirsiniz. Sergi, Türkiye’deki caz tarihinin arşivini, dönemin toplumsal gelişmelerini de gözeterek araştırmayı ve görselleştirmeyi merkezine alıyor. Aynı zamanda cazın ritmini ve enerjisini yansıtarak müziğin heyecanını izleyiciye taşımayı ve onu Türkiye’ye taşıyan ustalara saygı sunmayı amaçlıyor. İstanbul'da ve özellikle Beyoğlu'nda caz kültürünün başlangıcı ve yaygınlaşması sürecine odaklanan sergi, bugüne kadar ulaşılmış arşivler aracılığıyla küratöryel bir seçkiyle cazın Türkiye’ye girişi ve yaygınlaşması, kulüp kültürünün doğuşu, kadınların caz müziğindeki yeri, swing dansının coşkusu ve geçmişteki festivallerin hikâyeleriyle günümüze kadar süregelen serüvenine yer vererek cazın Türkiye’deki yolculuğunu aktarmaya çalışıyor. Serginin küratörlüğünü M. Cevahir Akbaş yapıyor.


CAZ ÇAĞI...

Caz 20. yüzyılın başında ABD’de Afro-Amerikan toplulukları arasında doğdu. Çok kısa bir sürede bu toplulukların kültürü haline gelirken, müzik tarihinde de önemli bir yer edindi. Caz müzik doğaçlamaya verdiği önemle diğer müzik türlerinden ayrılıyor. 1900’lerin başlarından ortalarına kadar süren bir “Caz Çağı”ndan söz etmek olası. Müzik sonra evrensel bir biçimde dünyaya yayılırken Türkiye’ye gelişi ise caz müzikle ilgilenen yabancıların çeşitli olaylar sonucu Türkiye’ye  göç etmesiyle gerçekleşiyor. Ardından dinlenilen caz plaklarıyla müzik yaygınlaşmaya başlasa da Türkiye’de caz müziği otel lobileri ya da balo salonları gibi daha çok üst sınıfa hitap eden ortamlara sıkışıp kalmış durumdaydı. Çıkış noktasının tam tersi olarak cazın böyle belirli mekânlarda sınırlanması da Türkiye’de caz müziğin halktan uzak, elit bir kesime ait bir sanat olarak görülmesine yol açtı. Bu düşünce biçimi halkta hâlâ bir nebze olsun geçerliliğini koruyor. 


CAZIN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ...

Yıllar geçtikçe caz müzikle ilgilenen Türk müzisyen sayısı da artıyor. 1970’e gelindiğinde Türkiye’nin ilk caz kulübü kuruluyor. Sergi, adım adım caz müziğinin ülkeye girişini takip ediyor. İlk yapan isimleri, ilk açılan mekânlar, Nardis Caz Kulübü, İstanbul Caz Festivali’nin düzenlenmeye başlayıcı, Akbank Caz Festivali’nin yapılmaya başlanması ve Türkiye’ye konsere gelen efsanevi caz ustalarının konser afişleri, fotoğrafları bu sergide görülebiliyor. 1962 yılında Hilton Oteli’nin balosunda konser veren Louis Armstrong’un güler yüzlü fotoğrafıyla Miles Davis’in Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda 1988 yılında üç gün üst üste verdiği konserin afişi sergideki eserler arasındaki favorilerim oldu. Sergideki cazın dünü ve bugününe ışık tutan metinleri de okuyarak bu müzik türünün tarihi hakkında bilgi sahibi olmak mümkün. 


Taksim Sanat Hakkında:

İBB Kültür AŞ’nin kamusal sergi alanı olarak faaliyet veren Taksim Sanat, bulunduğu konum ve ev sahipliği yaptığı farklı sanat disiplinleri sayesinde çok farklı ve çeşitli izleyici profiline kapılarını açıyor. Özellikle özgün ve bağımsız sanatçıları odağına alan Taksim Sanat, sanatçıların izleyicileriyle buluşmalarına olanak sağlayarak sanatçıları sektöre taşımayı kolaylaştıran bir alan yaratmayı hedefliyor. 


Yorumunuzu bırakın