11 Eylül 2024 Çarşamba

‘Tasarımcının Notu’

Orhun Atmış  |  Ed. Seda İstifciel

Salt Beyoğlu’nda açılan sergi, kitap tasarım sürecine dair ilgi çekici bilgiler veriyor.

Salt’ın yeni sergisi “Tasarımcının Notu” 11 Eylül’de Salt Beyoğlu’nda ziyarete açılıyor. Sergi, 20. yüzyılın son çeyreğinde Türkiye’de grafik tasarım alanında yaşanan değişimi “kitaplar” üzerinden ele alıyor ve tasarımcının, bir aktörü olduğu kitap basım sürecindeki eksik anlatısını kurmayı amaçlıyor.

Salt Araştırma’nın tasarım alanında yürüttüğü arşivlik faaliyetler, geçmişten bugüne oldukça faydalı. İlgilisi için nitelikli bir kaynak görevi gören bu arşiv, “Tasarımcının Notu” gibi sergilere de yol açıyor.  Salt için kitap önemli, uzun yıllardır dijital arşivleri var, arşiv yayınlarına erişim de sağlanıyor. Sergiyi programlayan Eda Sezgin’den öğrendiğimize göre kitap konusunda arşiv çalışmaları yaparken konu dallanıp budaklanmış ve kendisinin dikkatini bir konu çekmiş. Aslında grafik tasarımcıların 1980’lerden itibaren bir derneği olsa da 90’lara kadar “kitap tasarımı” konusu çok fazla gündeme gelmemiş, hatta ilk kitap kapağı tasarım yarışması 90’ların başında yapılmış. Tabii bu noktada 12 Eylül 1980 darbesinin getirdiği politik, ekonomik ve kültürel değişimlere vurgu yapmakta da fayda var.  


12 Eylül Darbesi...

80’li yıllarda “Tasarımcı ne yapar” diye sorulduğunda herkesin aklına ilk olarak kitap kapağı geliyordu. Kitap sayfaları matbaanın işiydi, hatta kimi kapaklar tasarlandıktan sonra sayfalardan ayrı bir şekilde basılıp yayıma hazır hale getiriliyordu. 12 Eylül Darbesi ülkede neoliberal dönüşümün zeminini yarattı. Özel sektörün kültürel alanlara da giriş yapması, medya, reklamcılık, yayıncılık, güncel sanat gibi birçok alanda “açılımı” beraberinde getirdi. 80’lerde nitelik ve nicelik bakımından bir yükseliş yaşayan yayıncılık bankalar, holdingler ve özel şirketlerin prestij faaliyeti olarak yeni bir boyut kazandı, kitap bir yandan siyasi atmosfer nedeniyle bir suç, bir yandan da kültürel meta haline geliyordu. Bu süreçte “grafik tasarım” ve “grafik tasarımcı” olguları öne çıktı.  

90’lara gelindiğinde işin içine bilgisayarın da girmesiyle birlikte “kitap tasarımı” daha geniş çaplı düşünülmeye başlandı. Mutlaka kitap okurken dikkat etmişsinizdir; eğer görsel içeren bir kitapsa görsellerin konumu nasıl, fotoğraf altı yazıları nasıl, sayfa numaraları nerede, kenar boşlukları ne kadar fazla, puntoların boyutları küçük mü büyük mü? Bunların hepsi kitap tasarımcısının işi olarak görülüyor artık. Önceden böyle değildi, hatta künyede tasarımcının ismi bile yazmazdı. Eda Sezgin’den “Tasarımcının Notu” isminin de buradan geldiğini öğreniyoruz. Kitaplardaki “editör notu”, “çevirmen notu”, “yazarın notu” gibi kalıplara gönderme!

Söyleşiler Yer Alıyor

Sergi, giriş katındaki ses yerleştirmeleri ve birkaç arşivlik belgeyle birlikte üç kata yayılıyor. Üçüncü katta 80’lerdeki tasarımları görüyoruz. Karşınıza hemen Aziz Nesin ve daha birçok usta yazarın kitapları çıkıyor. Yüzlerce kitap kapağıyla karşı karşıyasınız bu sergide, sanki herkes sevdiği bir yazarın ya da konunun kitabını bulabilecekmiş gibi. Belki de okumak için elinize aldığınızda hiç düşünmediğiniz şeyleri düşündürecek... Devam edelim, üçüncü kat “Matbaada Dizildi”, “Pikajla Yapıldı” gibi birkaç bölüme ayrılmış. Ayrıca tüm sergide aralarda Sezgin’in tasarımcılarla yaptığı söyleşilerden alıntılar yer alıyor. Onlar da sergiyi oldukça besleyici.

Bu Bir Sanatçı Kitabı mı?

İkinci kata inildiğinde ise 90’lara adım atıyoruz. Tüm kat bu 10 yıla ayrılmış. Bilgisayarın girmesiyle hareketlenen kapaklar, çeşitli ansiklopedi boyutundaki kitap kapakları, değişen baskı teknikleri, kitap boyutlarını burada görüyoruz. Serginin son bölümü de burada “Bu bir sanatçı kitabı mıdır?” başlığını taşıyor. Bu kez ortada geniş bir masa, Ayşe Erkmen’den Sarkis’e, karşılıklı dizilmiş sanatçı kitapları var... Buranın önemi de bu kez sanatçılarla kitap tasarımcılarının iş birliğini görüyor olmamız. Birçok kitaba dokunmanıza da izin veriliyor. Kitap ilgilileri için de tasarım ilgilileri için de bakış açısını değiştirebilecek bir sergi. 

2 Şubat 2025’e kadar Salt Beyoğlu’nda ücretsiz olarak ziyaretçilerini ağırlayacak. Salt’ın her zaman olduğu gibi sergi paralelindeki kamusal programları (söyleşi, film vs.) da yapılacak. Onları kaçırmamak için Salt’ın internet sitesi ve sosyal medya hesapları takip edilebilir.





Yorumunuzu bırakın