Kumru Yaren Cengiz | Ed. Seda İstifciel
Londra’da yaşayan İzmirli pazarlama uzmanı Begüm Egeli Bursalıgil’in ilk romanı Sessiz Havuz okurlarla buluştu! Mübadeleden 1960’ların Alsancak’ına, Midilli-İzmir hattından günümüze uzanan roman, insan ruhunun karmaşık yönlerini ve geçmişin günümüze etkilerini konu alıyor. Bir arkadaşının yerine, arkadaş bulma uygulaması üzerinden ayarlanmış bir randevuya giden başkarakterin hikâyesini takip eden Sessiz Havuz, insan doğasına ve psikolojisine dair derin çözümlemelerinin yanı sıra, gizemi hikâye ilerledikçe çözülen detaylarla sürükleyici bir okuma sunan incelikli kurgusuyla öne çıkıyor. Biz de ilk romanı olan Sessiz Havuz üzerine Begüm Egeli Bursalıgil ile bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar dileriz.
Kumru Yaren Cengiz: Sizi ve yazarlık kariyerinizi sizden dinlemek isteriz öncelikle.
Begüm Egeli Bursalıgil: İsmim Begüm Egeli Bursalıgil. 1982 İzmir doğumluyum. Anne ve baba tarafı İzmirli ve ayrı ayrı çok kalabalık, çok renkli olan bir aile ortamı içerisinde büyüdüm. Şimdilerde soyadımda taşıdığım yer karmaşası evlilikle birlikte geldi. Çalışma hayatına dair ilk yaptığım iş yüksek lisansım sırasında Roma’da Bulgari’ye yaptığım proje oldu. Sonrasında İstanbul’a dönüp tam zamanlı çalışma hayatına başladım. Alanım hep pazarlamaydı. Hem Türk, hem çok uluslu şirketlerin pazarlama departmanlarında farklı görevler aldım. Bunların içerisinde en hoşuma giden yaratıcılığa zemin bırakan roller oldu. İlk kızımı doğurduğumda kurumsal hayata verdiğim ara beni yazı yazmakla buluşturdu. Bir blog açtım. İsmi Marka Hikayecisi idi. Burası markaların türlü hikayelerini, sektör trendlerini ve içgörülerini kendi bilgi süzgecimden geçirerek yorumladığım bir alan oldu. Blog bana farklı kapılar açtı. Güzellik Yayında, Robb Report, Luxos, Time Out ve Marketing Türkiye gibi dergiler için hem iki dilde makaleler yazmaya başladım.
Son iki yıldır eşim ve iki kızım ile birlikte Londra’da yaşıyorum. American Express firmasında pazarlama departmanındaki yöneticilik görevimi devam ettiriyorum. Sessiz Havuz ise benim ilk romanım.
Kumru Yaren Cengiz: "Sessiz Havuz"u yazma fikri ilk olarak nasıl ortaya çıktı?
Begüm Egeli Bursalıgil: Yazmak benim için kendi düşüncelerimi duyma biçimi. Belki de bu nedenle yazmayı öğrendiğim yaştan itibaren elimin kalem tuttuğu her an beni hem heyecanlandırdı; hem de rahatlattı. Kitap yazma fikri için ise yeni diyemem. Fikir yıllardır içimde dolanan bir fısıltı gibiydi. Kulak verip dinlemem yeni oldu diyelim… Ancak her şeyde olduğu gibi esas yapılması gereken aklında çevirme kısmını geçerek, kalem kağıdı önüne koyup denemeye başlamakmış. Sonrası gerçekten de geliyor.
Başlangıç noktam hayatla ilgili kendimce saptadığım içgörüleri anlatmaktı. Bunları daha okunur kılabilmek için bir hikaye içerisinde oturtmamın iyi olacağını düşündüm. Yoksa yarattığım metin daha öncekilere çok benzeyecek, bir makalenin denemeye dönüşmüş halinden öteye gidemeyecekti. Oysa ben bir roman yazmak istiyordum. Kitabı sekiz ay içerisinde tamamladım. O dönem içerisinde tuhaf bir şekilde kitabı besleyebileceğim çokça düşünce, hatırladığımı bile unuttuğum kişisel anekdotlar ve bilgiler karşıma çıktı.
Kumru Yaren Cengiz: Kitabın yazım sürecinde sizi en çok zorlayan ve motive eden şeyler nelerdi?
Begüm Egeli Bursalıgil: Öncelikle motivasyon kısmından başlayayım. Yaratımın işin içinde olduğu diğer sanat kolları gibi roman yazmak da sürprizlere ne çok açıkmış! Bunu Sessiz Havuz’u yazmaya çalışırken anladım. Öyle ki, çoğu zaman sanki sadece klavyeye dokunan benim parmaklarımdı ama hikaye kendi kendini yazdı. Dönem betimlemelerinin veya karakterler arasındaki diyalogların beni götürdüğü sürprizli yolları çok sevdim! Bir de hikaye eklendikçe içeriye giren farklı karakterleri yaratmak çok eğlenceliydi.
Zor olan kısma gelince, kitabı başından sonuna sıralı şekilde yazmadım. Örneğin, ilk yazdığım kısımlardan bir tanesi Ayla’nın bakkala gittiği sahne. Onu öykü içerisinde nerede, nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Bir diğeri kitabın en sonu. Kitaba dahil etmek istediğim içgörülerin birçoğunu kitabın öncesinde not olarak tutuyordum. Dolayısı ile bu parçaları birleştirip anlamlı bir akış haline getirmek en zor kısım oldu.
Kumru Yaren Cengiz: Kitabın ismi olan "Sessiz Havuz" metaforik bir anlam taşıyor gibi görünüyor. Bu ismi seçme hikayenizi anlatır mısınız?
Begüm Egeli Bursalıgil: Tam olarak öyle. ‘Sessiz Havuz’ aslında bir metafor. Hayata karşı olan bir tavır… Bu ismin kitaba sahne olan bir zamanların gösterişli İzmir’ini, kitaptaki birçok karakteri ve en çok da Ayla’nın iç dünyasını çok güzel tasvir ettiğini düşünüyorum. Kitabı uzun süre isimsiz yazdım. Ancak hikaye iyiden iyiye ortaya çıkınca, onu en güzel anlatacak başlığın bu olduğuna karar verdim ve yazdığım word dökümanının en başına dönüp kocaman bir başlık attım.
Kumru Yaren Cengiz: Bir yazar olarak, toplumun sanat ve edebiyata bakış açısını değiştirecek bir şey yapabilecek olsaydınız, bu ne olurdu?
Begüm Egeli Bursalıgil: Değiştirmek değil belki ama, olanın üzerine inşa etmek diye tasvir edebilirim. Edebiyatın da içine dahil olduğu sanatın birbirinden farklı kollarının insanın kendini tanımasına nasıl imkan verdiğinin ve insanın ruhu için ne kadar iyileştirici olduğunun altını çizmek isterdim. Bunu da gözle görünür bir şekilde başarmak isterdim. Biz Türkler gözümüzle gördüğümüz her şeyi var, gözle görmediklerimizi yok sayabiliyoruz çünkü.
Kumru Yaren Cengiz: Kitapta okuyucuların fark etmesini umduğunuz ama genelde gözden kaçan bir detay var mı?
Begüm Egeli Bursalıgil: Ne kadar güzel bir soru bu! Kitabın içerisinde deneme gibi yer alan ve insan psikolojisine ışık tutabilecek çözümlemelerin fark edilmesi sanıyorum kurgu içerisinde kaybolabilecek ve kaybolmamasını umduğum kısım.
Kumru Yaren Cengiz: Hikaye boyunca işlediğiniz karakterlerin gelişim süreci nasıl şekillendi?
Begüm Egeli Bursalıgil: Sessiz Havuz’a can veren ilk adım baş karakter Ayla’yı aklımda canlandırmak oldu. Gerçekten elime kalemi alıp onu betimleyecek sıfatları yazdım. Bunlar hikaye içerisinde Ayla’nın nasıl hissedip, ne şekilde davranacağı veya asla davranmayacağı konusunda bana anahtar oldu. Böylece hikayenin yönünü, Ayla’nın diğer karakterler ile etkileşimini de belirledi.
Sessiz Havuz’da başkarakter Ayla’nın hem bir gününe hem de jenerasyonlara yayılmış hayat hikayesine bir arada tanık oluyoruz. Yazmaya başladığımda, okuyucuyu günümüze vurgu yaparak geçmişe giden bir yolculuğa çıkarmak istediğimi biliyordum. Zira Sessiz Havuz 2017 yılında İzmir’de geçse de, Midilli’ye uzanan bir aile yolculuğunu sayfalarına konuk ediyor.
Ancak kitapta Ayla ile beraber, onun etrafında hayatları birbirine farklı ipliklerden örülmüş daha birçok kadının hikayesi var. Bence Sessiz Havuz’u esas derinleştiren de bu etkileşimlerden doğan kurgu ve analizler. Yolları birbiriyle kesişen kadın hikayeleri oldukça ilgimi çekiyor. Bu etkinin zaman, mekan, samimiyet seviyesi veya yaşam tarzı gibi küme başlıklarını aşarak birbirini tetikleyen bir enerji frekansında olduğunu düşünüyorum. Kitabıma bu bütünü yansıtmayı arzuladım.
Kumru Yaren Cengiz: Sessiz Havuz'un ana temasını nasıl tanımlarsınız? Bu tema sizin hayatınızın ya da dünyaya bakış açınızın bir yansıması mı?
Begüm Egeli Bursalıgil: Hikayeye aslında tek bir günde geçiyor. Ayla’nın başına bir olay geliyor ve biz ne olduğunu / neden olduğunu anlamak üzere başkarakterin peşinden bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu da Sessiz Havuz’un hem kurgu olarak belkemiğini hem de ana temasını oluşturuyor. Amacım, en sıradan günün bile nasıl (hiç ummayacağımız şekilde) bambaşka bir yere sapabileceğinin altını çizmek idi. Ayla’nın başına gelen her birimizin başına gelebilir. Olan bir olay, ortaya çıkan bir sağlık problemi, veya en yakınımızın yaşayacağı bir şok bizim hayatımızı beklenmeyen bir biçimde ele geçirebilir. Biz hepimiz bu gerçeği bilerek yaşıyoruz. Ancak an be an bu gerçekle iç içe yoğrulmuyoruz. Bakış açımızdaki tüm farklılıklar bundan kaynaklanıyor.
Kumru Yaren Cengiz: Romanın temel taşlarını oluştururken hikaye, karakterler ve temalar arasında nasıl bir denge kurdunuz? Bu süreç, başta planladığınız şekilde mi ilerledi yoksa yazarken yeni fikirler mi ortaya çıktı?
Begüm Egeli Bursalıgil: Bu kitap için, henüz yazmaya bile başlamadan, yola çıkış noktam hayatla ilgili kendimce saptadığım içgörüleri anlatmaktı. Bunları daha okunur kılabilmek için bir hikaye içerisinde oturtmamın iyi olacağını düşündüm. Yoksa yarattığım metin daha öncekilere çok benzeyecek, bir makalenin denemeye dönüşmüş halinden öteye gidemeyecekti. Oysa ben bir roman yazmak istiyordum.
Dolayısıyla kitabın kurgusu içsel yolculuklarda gelmek istediğim noktaların etrafında şekillendi. Önce varmak istediğim destinasyon ve mesajlar belliydi. Karakterler ve kurgu ona göre oluşup bu çözümlemelere hayat verdi diyebiliriz. Okuyucunun bu psikolojik çözümlemelerle kendinden bir parçayı bütünün içerisinde, farklı gözle görebilmesi benim için en büyük başarı olur.
Kumru Yaren Cengiz: Kitabı yazarken araştırma yapmak durumunda kaldığınız anlar oldu mu? Eğer olduysa, bu araştırmalar hikayeye nasıl bir katkı sağladı?
Begüm Egeli Bursalıgil: Romanı yazmadan önce özellikle Mübadele ve Büyük İzmir Yangını başlıkları altında epey araştırma yaptım. Ulaşabildiğim kadar kitaba ulaşmaya gayret gösterdim. Bu konularla ilgili veri kadar, sonrasının durum muhakemesini yapan yüzlerce makale de var. Özellikle makaleler ve tezlerden çok faydalandığımı söyleyebilirim. Bu kaynakların içerisinde yer alan dönemi yaşayanların anlatımları ve betimleri Sessiz Havuz için olağanüstü kıymetliydi; çünkü hikaye tamamen kurgu olsa da bunun gerçeğe birebir uygun bir kronoloji ve tarih birikimi üzerine akmasını istedim.
Kumru Yaren Cengiz: Romanınızda karakterlerin yaptıkları seçimler ve yaşadıkları dönüşümler üzerine okuyucunun düşünmesini sağlayacak pek çok detay var. Bu dönüşümleri yazarken nasıl bir yaklaşım izlediniz?
Begüm Egeli Bursalıgil: Kişinin yaşadığı dönem ve coğrafyanın yaptığı seçimler ile yaşadığı dönüşümler üzerine vurgu yaptığını düşünüyorum. Bu özellikle hayatlarının iki zamanına yoğunlaşıyor. Biri çocukken, diğeri ise çocuk yetiştirirken. Biri gözlemledikleri, dinledikleri hamuruna işlenerek, diğeri hamuruna işleyenlere göre hareket edip sözünü dinleterek. Kişilerin karakter oluşumunu veya tetiklendikleri noktalar ile çıktıkları içsel yolculukları yer ve dönemden sıyırarak anlatmak imkansız. Sessiz Havuz, hepimiz için geçerli olan bu bütünü Ege’nin iki yakası özelinde işleyen bir kitap sadece. Bu gerçeği hikayeme yansıtmayı arzuladım.
Kumru Yaren Cengiz: Mübadele dönemi ve Midilli-İzmir hattı gibi tarihi unsurlar hikayenizde oldukça ön planda. Bu tarihsel arka planı seçerken sizi etkileyen şeyler nelerdi? 1960’ların Alsancak’ını bu kadar canlı ve etkileyici bir şekilde tasvir edebilmek için nelerden ilham aldınız? O dönemin kültürü, insan ilişkileri veya atmosferi sizin için ne ifade ediyor?
Begüm Egeli Bursalıgil: Belki soyadımın ilk kısmı bir ipucu veriyordur. Ben de Ayla gibi İzmirli’yim. İzmir benim kalbimin attığı şehir. Şu anda orada yaşamıyor olsam bile öyle. Anne ve baba tarafı İzmirli ve ayrı ayrı çok kalabalık, çok renkli olan bir aile ortamı içerisinde, ve üstelik Ayla gibi Alsancak’ta büyüdüm. Benim ebeveynlerimden önceki jenerasyonlar ise Yunan Adaları’ndan göç ederek bu coğrafyaya kavuşmuş. İçlerinde hem Kurtuluş Savaşı zamanında kaçarak gelenler hem de mübadele ile yer değiştirenler mevcut. Dolayısıyla küçüklüğümden beri duyduğum hikayeler, kulağıma çalınan Rumca kelimeler, gözlemlediğim karakterler bana çokça ilham verdi. Bu tema içerisinde benim derinleşmeme ve dolaylı olarak hikayenin derinleşmesine imkan veren ise konuyu birkaç jenerasyona yayılacak şekilde işlemek oldu. Her şey bulaşıcı ve her şey bir diğerini etkiliyor. Bir kişinin zamanında aldığı karar onun hem etrafında olan hem de ardından gelen onlarcasını şekillendirecek kuvvette. Hele ki konu göç ise.
Kumru Yaren Cengiz: Hikayede ele aldığınız kadın karakterler ve onların birbirleriyle ilişkileri, günümüzdeki toplumsal meselelere dair bir bakış sunuyor mu?
Begüm Egeli Bursalıgil: Kendi kendime ‘insan niye okur?’ diye çok sordum. Bunun çok farklı yanıtları olabilir; fakat bence insan en çok kendini tanımak için okur. Bu cevabı vermek bana psikoloji odaklı çalışmanın kapısı araladı; ve bunu da karakterler üzerinden yaratmaya çalıştım. Zira kitaptaki kadın karakterler üzerinden kurgulanan çözümlemeler, bizleri düşünmeye davet ediyor. Kendimiz veya tanıdıklarımızdan izlerle bezenerek bizlere hayatı geri anlatıyor. İşte bu sahnelerin sayesinde kitabın kat kat açıldığını ve olay akışı değil ‘bildik bir his’ seviyesinde okuyucuyla buluştuğunu düşünüyorum. Günün sonunda kitabın bitmesini istememek veya karakterlere veda etmeye hazır olmamak bence bu his sayesinde okuyucuya işleniyor. Bu bağlamdaki konu başlıklarını düşününce, aile içerisinde kalabalık/ yalnızlık, toplum hayatındaki yokluk/ alternatif fazlalığı, ayıplama/ ayıplanma, içine atma/ tepki verme gibi dilemmalardan bahsetmek mümkün.
Kumru Yaren Cengiz: Roman yazmak sizin için bir ifade biçimi mi yoksa aynı zamanda kişisel bir keşif süreci mi? O süreçte ve sonrasında hayatınızda neler olup bitti?
Begüm Egeli Bursalıgil: Yazının her türlüsü benim için kendimi duyup ifade etme biçimi. Hayatım boyunca böyle oldu. Ancak kitabı yazmayı bitirdiğim gün göğsümde umulmadık bir yumru hissettim. Ardından gelen, ve ailede izi olmayan, kanser teşhisi beni hiç düşünemeyeceğim yerlere savurdu. Kitabı kemoterapi sürecim boyunca edit edip Boyut Yayınlarına teslim ettim. Ve şimdi olduğum yerden diyebilirim ki, kitap benim kurtarıcım oldu.
Kumru Yaren Cengiz: Okuyucularınızdan gelen yorumlar arasında sizi en çok şaşırtan veya etkileyen bir geri dönüş oldu mu?
Begüm Egeli Bursalıgil: Kitabın bir ilk kitap olamayacak kadar iyi aktığını ve birçok farklı konuyu çok ustaca birleştirdiğini duyduğumda benden mutlusu yoktu! Şimdi bu röportaj ile de belirtmek isterim ki yılbaşından sonra Sessiz Havuz ikinci baskı yapacak. Bu benim için müthiş bir motivasyon.
Kumru Yaren Cengiz: Sessiz Havuz’un okurlar üzerinde bırakmasını istediğiniz en güçlü izlenim veya duygu nedir?
Begüm Egeli Bursalıgil: Tanıdığınız, bildiğiniz hayatın bir günde değişebileceği gerçeği.
Kumru Yaren Cengiz: Kitabınızın, okuyucuların hayata veya geçmişe bakışını değiştirebileceğini düşünüyor musunuz?
Begüm Egeli Bursalıgil: Hayata bakıştaki değişim ve bununla beraber olası bir iyileşmenin çokça sabır, istek ve efor gerektiren uzun bir yol olduğunu düşünüyorum. İyileşme ancak bu özveriyle çalışarak kalıcı olabilir. Zira kişinin kendine tüm çıplaklığı ile bakabilmesi müthiş zor bir erdem. Zor ama mümkünü var. Bunun için ise kişinin ruhuna ciddiyetle, usanmadan bakması ve kendini izlemesi gerekli diye düşünüyorum. Kendini görebilmek ancak bu şekilde mümkün. Travma her ne ile ilgili olursa olsun, bireyin iyileşmesi geçmişle yüzleşir yüzleşmez hızla erişilebilecek bir olgu değil. Ancak geçmişle yüzleşmeden de o yaranın içinden geçip iyileşebilmek mümkün değil. Eğer Sessiz Havuz okuyucuyu buna meyil verebilecek bir yola çıkartabilirse, ne mutlu bana.
Kumru Yaren Cengiz: Romanın sona erdiği yer, karakterler veya hikaye açısından bir devam hikayesi ihtimali barındırıyor mu?
Begüm Egeli Bursalıgil: Hayır, karakterler ve kurguya Sessiz Havuz’un son sayfasında veda ediyoruz.
Kumru Yaren Cengiz: "Sessiz Havuz" yazarlık kariyerinizde bir dönüm noktası mı? Gelecekte farklı tarzlarda eserler yazmayı planlıyor musunuz?
Begüm Egeli Bursalıgil: Yazmak benim için düşüncelerimi duyma biçimi. Bu nedenle biliyorum ki ben var olduğum sürece yazmaya devam edeceğim. Bunun öykü mü, makale mi, şiir mi… hangi formatta bir araya geleceğini zaman gösterecek. Ancak roman yazmanın tadına varmış birinin romandan vazgeçebileceğini hiç sanmıyorum.
Kumru Yaren Cengiz: Bir romanınızın film ya da dizi olarak uyarlanması fikrine nasıl yaklaşıyorsunuz? Hikayenizin ekrana yansımasında nelere dikkat edilmesini isterdiniz?
Begüm Egeli Bursalıgil: Birkaç okuyucum Sessiz Havuz’un çok güzel bir dizi olabileceği notuyla bana geri döndü. O ana kadar hikayeyi dizi olarak düşünmemiştim. Ancak neden olmasın? Bu şekilde bir teklif gelirse elbette ve seve seve değerlendirmek isterim. Ancak tabi ki hikayenin özüne sadık ilerlenmesi benim en çok önemseyeceğim kısım olur.
Kumru Yaren Cengiz: Bir gün başka bir yazarla ortak bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Eğer evet, kimle çalışmak isterdiniz?
Begüm Egeli Bursalıgil: Neden olmasın! Bu yolda daha epey yeniyim ve her türlü dönemece hazırım.
Kumru Yaren Cengiz: Şimdiki tecrübenizle geçmişteki halinize bir tavsiye verecek olsaydınız bu ne olurdu? Yazar olmak isteyenlere verebileceğiniz en önemli tavsiye nedir?
Begüm Egeli Bursalıgil: Aklımıza koyduğumuz her işi önce yine akılda başlatıyoruz. Düşünüyoruz, kurguluyoruz, hayal ediyoruz… Bunu yaparken düşünceler birbiri içerisine geçebiliyor, sırayı kaybedebiliyor veya unutulabiliyor. Yazmak isteyen herkese tavsiyem, gerçekten kağıt kalemi ellerine alarak akılda çevirdiklerini yazıya dökmeye başlamak olur. Yazmak düşünceleri ete kemiğe büründüren hamle. Yani o aksiyonu alacak, hamleyi yapacak gücü içimizde bulmak gerekiyor. Bu şekilde hem aklımızdakinin neye benzediğini görebiliriz hem de eğer gerekliyse nerede yardıma ihtiyaç duyduğumuzun saptamasını yapabiliriz. Hayal etmek işin ilk noktası, doğru. Ama ikinci adıma geçmeden gerçekleşmesinin mümkünü yok.
Kumru Yaren Cengiz: Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.
Begüm Egeli Bursalıgil: Ben teşekkür ederim. Sevgiler.