23 Mayıs 2025 Cuma

“Oyuna Davet”: Hafıza, Kimlik ve Arzuya Dair Cesur Bir Yüzleşme

Orhun Atmış  |  Ed. Seda İstifciel

offgrid art project, 21 Mayıs - 28 Haziran tarihleri arasında Ece Haskan ve Nathalie Rey’in eserlerini bir araya getiren “Oyuna Davet” başlıklı sergiyle, sanatseverleri kimlik, hafıza ve arzu temaları üzerine derinlemesine düşünmeye sevk eden bir deneyime çağırıyor. Nilay Yerebasmaz’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, “oyunu” insanlık tarihinin en köklü ve evrensel kültürel ifade biçimlerinden biri olarak ele alıyor. Oyun, burada yalnızca bir çocukluk eğlencesi değil, yetişkinler için de aynı zamanda bastırılmış duyguların ve düşüncelerin su yüzüne çıktığı, toplumsal normların esnetildiği ve hatta aşıldığı, kendine özgü kuralları olan ciddi bir alan şeklinde tanımlanıyor. Yerebasmaz’ın sergi metninde Johan Huizinga’dan alıntıladığı gibi, kültürün kendisinden önce gelen ve onun temelini oluşturan bir olgu olarak oyun, bireyi geçici bir süreliğine gerçeklikten koparıp simgesel, hayali ya da içsel bir evrene taşıyor.


 “Oyuna Davet”, bu kavramsal çerçeveden hareketle, çocukluk ve yetişkinlik dönemleri arasındaki karmaşık duygusal ve zihinsel geçişleri oyun metaforu üzerinden yeniden düşünmeye davet ediyor. Sergi, sahneleme, performans ve bilinçaltına nüfuz eden çalışmalarıyla izleyiciye hem keyifli hem de sorgulayıcı, hatta rahatsız edici bir tecrübe sunuyor. Sanatçılar, oyunu kimi zaman güvenli bir sığınak, kimi zaman ise kaçınılmaz bir yüzleşme aracı gibi kullanırken çocukluğun saflığından bastırılmış travmalara dek uzanan çok katmanlı ve derinlikli hikâyeler örüyorlar. 

Sergi mekânının ilk bölümünde Nathalie Rey’in büyük ölçekli yerleştirmesi, izleyiciyi adeta bir rüya alemine çekiyor. Yumuşak pelüş tavşanlar, oyuncak figürler, hedef tahtaları ve ahşap oyuncak silahlarla örülmüş bu amorf yapı, ilk bakışta nostaljik ve davetkâr bir hava sunsa da, altında taşıdığı simgesel yükle izleyiciyi giderek daha tekinsiz, David Lynch sinemasını anımsatan bir atmosfere sürüklüyor. Burada tavşanlar, masumiyet maskesini indirip arzunun, korkunun ve gömülü anıların tekinsiz sembollerine evriliyor. Oyuncakların yığılarak oluşturduğu form, tüketim toplumunun hazla ilişkili, Baudrillard’ın simülasyon kuramını çağrıştıran tekrar eden arzularını görselleştiriyor. Rey’in bu çalışması, daha önce küratör Ayça Okay ile birlikte hayata geçirdiği ve kitlesel tüketim, medya etkisi gibi temaları ele aldığı "Rabbits" sergisiyle de düşünsel bir paralellik taşıyor. 

"Rey’in “Le Solitaire” adlı yerleştirmesi, misketlerin eksilerek tek kaldığı o tanıdık oyun üzerinden, pandeminin bireyleri yalıtarak toplumsal dokuyu nasıl incelttiğine dair sarsıcı bir metafor sunuyor.


 

Ece Haskan - Hit me

Ece Haskan’ın giriş vitrininde konumlanan “Piñata” adlı eseri, sanatçının yaratım sürecine dair çok katmanlı bir metafor sunuyor. Parçalanmış, içinden para ve altınlar saçılan bu figür, Haskan’ın sanatçı kimliğinden yola çıkarak eser üretme sürecini beden, emek ve zamanla kurulan yoğun bir ilişki üzerinden sorguladığını, yaratıcı sürecin içsel gerilimlerini ve sanatın değer üretme potansiyelini ironik bir dille irdelediğini gösteriyor. “Dollhouse” adlı çalışması, bebek evi formunda kurgulanmış bir resimsel yerleştirme. Eser, yetişkin bir kadının gündelik yaşamından kesitler sunarken, iç mekânları zihinsel labirentlere dönüştürüyor. Bu yapı, hem güvenli bir sığınak hem de bir sıkışmışlık hissi taşıyor. Sanatçının “Kutu Kutu Pense - Arkadaşım Ece” adlı otoportresi ise, izleyiciyi çocukluk oyunlarının masumiyetiyle değil, bu oyunların dışlayıcı ve kuralcı yapısıyla yüzleştiriyor. Bu eserde Haskan, oyundan elenen ya da bilinçli bir biçimde dışlanan bir figür olarak kendini konumlandırıyor ve izleyiciyle kurduğu doğrudan göz temasıyla bir yüzleşme ve empati çağrısında bulunuyor. “İkizler 1-2” adlı yerleştirmesi ise oyuncak formunda kurguladığı ve üzerlerinde hançer, yılan gibi sembolik imgeler taşıyan iki figürle kadın bedenine dair tarihsel ve kültürel temsilleri sorguluyr.

 

Ece Haskan - Arkadaşım Ece

Özetle “Oyuna Davet” sergisi, izleyiciyi yalnızca geçmişlerine ait bir masumiyet alanına değil, aynı zamanda bugünün kırılganlıklarının, bastırılmış arzularının ve çatışmalı kimliklerin yüzeye çıktığı bir temsil düzlemine çağırıyor. Oyun, bu bağlamda ne salt bir eğlence ne de yalnızca bir çocukluk pratiği... Aksine, hafızanın katmanlarını aralayan, kimliği yeniden inşa eden, toplumsal rolleri sorgulatan bir araçtır. Nathalie Rey ve Ece Haskan’ın eserleri, bu potansiyeli hem görsel hem de mekânsal düzeyde işlerken, izleyiciyi pasif bir seyirci konumundan çıkarıp onu bir oyuncu, bir yorumlayıcı ve zaman zaman da sahnenin bir parçası hâline getiriyor. Sergi, oyun aracılığıyla hem kişisel hem kolektif travmalarla temas kurmayı, hatırlamanın ve yüzleşmenin olanaklarını araştırmayı hedefleyip geçmişin, şimdinin ve geleceğin iç içe geçtiği, çocukluk ve yetişkinliğin birbirine ayna tuttuğu bir düşünme alanı açıyor.


Yorumunuzu bırakın