Hakkı Yüksel | Ed. Seda İstifciel
Tiyatronun membaı şüphesizdir ki mitolojiden neşet eden Antik Yunan trajedileridir. Prometheus, Oidipus gibi kahramanlar trajik hikâyeleriyle seyircinin içini burkmakla kalmaz, gayet güncel meseleler için de yeni tartışma alanları oluşturur, farklı bakış açıları geliştirir.
Yunan trajedileri arasında en popüler olanlardan biri de Euripides tarafından kaleme alınmış Medea’dır. Medea, sevdiği adam Iason için ailesine sırtını dönmüş, memleketinden kaçmış âşık bir kadındır. Ancak kocasının ihanetine uğrar ve onun kendisini terk ederek Korinth Kralı Kreon’un kızı Glauke ile evlenmesini kabullenemez. İntikam almak için korkunç bir plan yaparak Glauke’yi ve babası Kreon’u öldürür. En sonunda ise kendi çocuklarını öldürerek Iason’a derin bir acı çektirir. Euripides, bu olaylar ekseninde annelik mitini, kadının toplumdaki yerini, bireysel adalet ve toplumsal kuralların çatışmasını, göçmenlik meselesini tartışmaya çalışır.
Milattan önce 5. yüzyılda yazılıp oynanan Medea, çağımızın hiç değişmemiş sorunlarını tartışmaya devam ettiği için günümüz dünyasında hâlâ sahneleniyor. Seyircinin algı dünyasının farklılaşmasıyla yeni yazarlar tarafından oyunun çeşitli adaptasyonlarla, başka bakış açıları kazandıran versiyonları üretiliyor ve bu yazarlar sayesinde metnin tartıştıklarının yanı sıra kaynak metni de tartışmak için bir alan oluşturuluyor.
Prömiyerini geçtiğimiz İstanbul Tiyatro Festivali bünyesinde yapan Medea da böyle bir yeniden yazımın ürünü. Avustralyalı yazarlar Kate Mulvany ve Anne- Louise Sarks’ın uyarlaması Euripides’in klasik tragedyasına modern bir yaklaşım getiriyor. Bu yeni versiyon, genellikle Medea’nın bakış açısına odaklanan geleneksel yaklaşımdan farklı olarak çocukların bakış açısını merkeze alıyor. Oyunun Türkçeye çevirisini yapan Hira Tekindor aynı zamanda oyunun yönetmenliğini de üstlenmekte. Yapımcılığı Dor Production tarafından üstlenilen oyunda Medea’yı Defne Kayalar canlandırıyor. Oyunun başrolünü üstlenen Ayaz Gülşen Leon’a, Abdullah Burak Kaya da Jasper’e hayat veriyor. Oyunda pedagojik açıdan son derece doğru bir uygulama yapılarak çocuk oyuncularda dönüşümlü bir yöntem tercih edilmiş. Ben oyunu saydığım bu isimlerden izledim; diğer oyunlarda ise Leon Tarık Sarıyar, Jasper da Ayaz Çoban tarafından performe edilmekte.
Oyun, Medea’yı arka plana atıp merkeze çocukları yerleştirdiğinden Euripides’in oyununa ismini veren trajik kahramanı Medea bir yan rol, Medea’yı canlandıran Defne Kayalar ise bir yardımcı oyuncu konumunda sahneye çıkıyor. Yaklaşık elli beş dakika kadar süren kısacık oyunda Defne Kayalar’ı sadece final sahnesinde ve oyun içinde birkaç ufak sahnede görüyoruz. Oyunun afişinde Defne Kayalar gibi yıldız bir ismin adının en üstte yer alıyor olması muhtemelen ticari bir strateji olmalı. Oyuna dair bir röportaj sırasında Defne Kayalar bu konudan bahsediyor ve kendisi de büyük bir tevazu ile böyle bir sıralamanın doğru olmadığını, çocukların bu oyunda başrol olduğunu belirtiyor. Ancak Hira Tekindor oyunun adının Medea olması sebebi ile Medea rolünü canlandıran oyuncunun adının en üstte yazılmasının olağan olduğunu vurguluyor. Oysa oyunun adının da hatalı olduğunu söylemek mümkün. Medea’nın hikâyesine dair neredeyse hiçbir şey anlatmayan oyunun adının kaynak metinle aynı konulması hayli ironik.
Defne Kayalar sahnede az görünse de başarılı oyunculuğu, sesini ve bedenini rolüne uygun şekilde kullanışı, oyun sırasında canlandırdığı karakterin tüm duygu durumunu yansıtışı, çocukları oynayan oyuncularla kurduğu iletişimi ile alımlayıcıyı büyülüyor.
Hikâyenin merkezinde konumlanan Medea’nın çocuklarını oynayan çocuk oyuncular, sahnenin gerçekten parıldayan yıldızıydılar. İkisinin de ileride karşımıza deneyimli ve başarılı birer oyuncu olarak çıkacakları su götürmez bir gerçek. Oyunlarını büyük bir doğallıkla ve içtenlikle icra ettiler. Sahnedeki enerjileri inanılmaz derecede yüksekti. Yapaylığa kaçmadan geçirmeleri gereken duyguyu izleyiciye hissettirebildiler. Kardeşlerin kendi içindeki oyunları ve atışmaları sırasında sahne kullanımları da oldukça başarılıydı. Bu anlamda güzel bir hareket yönetiminin yapıldığı söylenebilir.
Oyun, bir çocuk odası olarak dizayn edilen dekorla izleyenleri Medea’nın çocukları Jasper ve Leon’un özel alanlarının şahidi kılıyor. İki çocuk, seyirciler yerlerine yerleşirken sahnenin orta yerinde uzun bir müddet “ölü gibi” yatar vaziyette karşılıyorlar oyunu izlemeye gelenleri. Finalin önsemesi şeklinde değerlendirilebilecek bu mizansende çocuk oyuncular yine büyük bir başarı ve sabır göstererek hiç kıpırdamadan zeminin üzerinde yüzükoyun yatar vaziyette duruyorlar. Çocuk odası dekorundaki tüm göstergeler; duvardaki Federer posteri, yan yana duran iki yatak üzerinde ve duvarlardaki fosforlu çıkartmalar, oda kapısının arkasına yapıştırılmış basket potası, etrafa saçılmış oyuncaklar oyunun günümüzde geçtiğine işaret ediyor. Fakat oyunda zamansal bir çelişki mevcut. Oyunun ufak bir sahnesinde Jasper, odada duran akvaryumdaki balıklara kısa bir masal anlatıyor. Bu masal Medea’nın art öyküsüne değinilen tek nokta. Jasper, anne ve babasının tanışmalarını balığına bir masal havasında anlatırken kaynak metindeki “altın post”tan bahsetmekte. Ağabeyi Leon’la paslaşarak hem balıklara hem seyircilere annelerinin kendi ülkesini nasıl terk ettiklerinden, babalarının altın postu almak için annelerinin nasıl yardımcı olduğundan söz ediyorlar. Bu bağlamda tamamen Medea miti ile alakalı olan bu altın post meselesi, uyarlamadaki hikâyenin güncel gerçekliği ile çakışır vaziyettedir.
Oyunu izlerken bir adaptasyon metinde seyircinin sorumluluğunun ne kadar olabileceği üzerine düşündüm. Eğer Euripides’in Medea’sını hiç okumamış, hiç izlememişseniz; Medea mitine dair en ufak bir fikriniz yoksa sahnede izleyeceğiniz oyun, içini dolduramayacağınız büyük anlam boşluklarından ibaret olacak. Ebeveynlerinin kavgasından ve ayrılık planlarından psikolojik olarak etkilenen iki çocuğun sıradan hikâyesine tanık olacaksınız, hepsi bu. Muhtemelen final sekansında anne ile çocuklar arasında olanlardan, Medea’nın kocasının müstakbel yeni eşi için hazırladığı “özel pasta”dan hiçbir anlam çıkaramayacaksınız. Seyirci, bu tarz yeniden yazım işlerinde izleyeceği oyun için bir ön hazırlık yapmak zorunda mıdır? Ben oyunu Fişekhane’de izledim. Kapıda oyun hakkında ince bir kitapçık dağıtıldığını görünce almak istedim. Görevli, kitapçığın ücretli olduğu konusunda beni “nazikçe” uyardı. Kitapçık, adı Medea olan bir oyuna Medea hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan gelme cüreti gösteren terbiyesiz ve tembel seyirciler için hazırlanmış! Kitapçık yaklaşık olarak şunları söylemek istiyor: Oyunda Medea hakkında hiçbir şey görmeyeceksiniz, bu yüzden izlediklerinizi anlamlandıramayacaksınız. Ama çaresi var! Koltuğunuz için zaten ödemiş olduğunuz paraya ek olarak bu kitapçığı da satın alıp oyundan önce hızlıca okuyabilirseniz bu tembelliğinizi telafi edebilirsiniz. İşte bu kadar kolay.
Linda Hutcheon, “A Theory of Adaptation” adlı çalışmasında yaratıcı bir yeniden yazım süreci olarak tanımladığı adaptasyonun her zaman bir dönüşüm içerdiğini ve orijinal esere meydan okuma yoluyla yapılması gerektiğini savunur. Medea’nın trajedisinin çocuklarının perspektifinden anlatılması gerçekten müthiş ve heyecan verici bir fikir. Kilitli bir kapının ardındaki aile içi şiddetin çocukların oyunlarına, hareketlerine, sözlerine, tavırlarına nasıl yansıdığını görüyoruz. Ancak kilitli kapının ardında olup biten esas hikâyeden biz de çocuklar kadar bihaberiz. Odaya heyecanla girip çıkan Medea’nın verdiği ufak bilgiler seyirciyi tatmin etmiyor. Finalde bir anneyi çocuklarını öldürecek raddeye getiren motivasyonu nereden bulduğunu anlayamıyoruz. Kaynak metinde tartışılan tüm temalar bu oyunda perdelenmiş durumda. Oyundaki çocuklar zaten birer “karakter” değil. Eylemleri kendi kararları neticesinde gerçekleşmiyor. Hatta çocuklar yalnızca hareket halinde. Bir şeylere maruz kalıyorlar. Dramatik bir eylemde bulunmadıklarından seyirciyi sadece duygusal açıdan etkileyebiliyorlar. Bu da oyunun düşünsel boyutunu, tartışılması gereken meselelerini karanlıklara gömüyor. Elbette bu söylediklerim oyunun metnine yönelik. Ancak metindeki bu açmazlar aslında iyi bir dramaturjik çalışma ile giderilebilir boyutta. Tüm oyun, bir çocuk odasında yani çocuk dünyasının, sınırsız hayal güçlerinin ayyuka çıktığı oyun alanında geçiyor. Ama bu oyunsuluk niyeyse hiç kullanılmıyor. Hazır bulunuşlukla geleceği öngörülen seyirci tarafından bilinmesi umulan kaynak metnin nüveleri çocuklar arasında oynanacak oyunlarla bir alt metin olarak verilebilirdi örneğin.
Kate Mulvany ve Anne-Louise Sarks'ın Medea uyarlaması, seyirciyi tiyatronun membaına bambaşka ve çiçekli bir yoldan götürüyor. Fakat bu membadan kana kana içmeyi ve susuzluğunu gidermeyi uman seyircinin elinde ne tas ne kova hiçbir şey yok. Kaynak metne karşı böylesine heyecan verici bir yeni bakış açısı geliştirme fikrinin sahnede karşılık bulamayışı belki de Medea’nın kaderi kadar trajik.
Geleceğin çok yetenekli oyuncularıyla henüz çocukken tanışmak, Defne Kayalar’ın yalın oyunculuğunu izlemek için bu oyuna gidin. Ama dersinize çalışmayı, Medea hakkında bir ön hazırlık yapmayı unutmadan…
(Not: Fotoğraflar, Medea oyununun resmî instagram hesabı olan @medeaoyuofficial sayfasından alınmıştır.)