Eda Çamlı | Ed. Seda İstifciel
Haftalık Sanat Haberleri (27 Ocak-3 Şubat) :
Özlem Yenigül ile Ev ve Aidiyetin Sanatsal Yolculuğu
Sanatçı Özlem Yenigül, insanların yaşam alanlarıyla kurduğu karmaşık bağları keşfettiği ilk kişisel sergisi “Her Yerde Evde Hissetme Arzusu”nu 23 Ocak - 2 Mart 2025 tarihleri arasında İstanbul Anna Laudel’de sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi, mekânsal kimlik, kişisel tarih ve gündelik nesnelerle kurulan duygusal ilişkiler üzerinden aidiyet kavramını ele alıyor.
Ev fikrini bir rehber soruyla derinleştiren Yenigül, “Nereye ait olduğumu hissediyorum?” sorusuyla çıktığı bu yolculukta, tufting ve delme iğnesi nakışı gibi geleneksel tekniklerle şekillendirdiği büyük ölçekli tekstil eserlerini izleyiciyle paylaşıyor. Bu eserler, yaşam alanlarıyla bireyler arasındaki bağları duygusal ve görsel bir anlatıya dönüştürüyor.
Serginin merkezinde yer alan dokuma duvar enstalasyonları, sanatçının kendi evindeki nesneleri ve bu nesnelerin kimlik üzerindeki etkisini araştırıyor. Kadın figürlerini ve canlı çiçek süslemelerini eserlerine dahil eden Yenigül, kadınlık ile ev arasındaki ilişkiyi vurgularken, bu alanlara bir saygı duruşunda bulunuyor.
Yenigül’ün yüksek rölyef baskıları ise dantel ve mutfak eşyaları gibi gündelik nesnelerden ilham alarak evin dokusunu ve sembolik kimliğini sanatsal bir dile taşıyor. Kumaş nişastasıyla şekillendirilmiş heykelsi formlar ve detaylı eskiz çalışmaları, serginin dokunsal ve çok katmanlı yapısını tamamlıyor.
“Her Yerde Evde Hissetme Arzusu”, aidiyetin hem bireyleri hem de mekanları nasıl dönüştürdüğüne dair etkileyici bir bakış sunuyor. Yenigül’ün sanatsal pratiği, ev kavramını anlamaya ve yeniden tanımlamaya davet ediyor.
*Görsel, Anna Laudel resmi web sitesinden alınmıştır.
Algının Katmanları Sanatla Buluşuyor: “Algının Dönüşümleri” Simbart Projects’te
Simbart Projects, İlgen Arzık, Zeynep Demirhan, Burak Zafer Kibar ve Oktay Yılmaz’ın eserlerini bir araya getiren “Algının Dönüşümleri” başlıklı karma sergiye ev sahipliği yapıyor. 1 Mart’a kadar sanatseverlerle buluşacak olan sergi, algının katmanlı yapısını değişim ve dönüşüm kavramları üzerinden ele alıyor.
“Algının Dönüşümleri,” zaman ve mekân arasındaki ilişkiyi sorgularken, izleyiciyi sabit bir bakış açısından uzaklaşarak, sürekli yenilenen ve dönüşen bir varoluşu deneyimlemeye davet ediyor. Her bir sanatçının kendine özgü yaklaşımıyla şekillenen eserler, farklı malzeme ve tekniklerin sınırlarını zorlayarak algının doğasını keşfe çıkıyor.
İlgen Arzık karanlık oda teknikleriyle ürettiği siyah-beyaz fotogramlarında, doğa, kültür ve politik sorunlarla iç içe geçmiş bir dünya sunuyor. Sergideki El Pençe Divan serisi, hayvanların toplumsal algılarla sınırlandırılmış yaşamlarını ve bu bağlamdaki kırılganlıklarını sorguluyor.
Zeynep Demirhan ise Meronomy serisiyle, bütün ve parçalar arasındaki ilişkiyi zamansız bir akış içinde inceliyor. Çalışmalarında, insan bedeni ve doğanın sabit olmaktan uzak, sürekli yenilenen bir döngüde var olduğunu vurguluyor.
Oktay Yılmaz’ın Doğaya Dair Taklitçi Bir Deneme serisi, ışık ve gölgenin taş formuyla etkileşimi üzerinden Heidegger’in varlık ve şey kavramlarını ele alıyor. Taşın sabit bir nesneden çok, doğanın sürekli dönüşümünü simgeleyen bir araç olduğu fikrini işliyor.
Burak Zafer Kibar, doğa ve mekân ilişkisini kâğıt ve renklerle soyut bir düzleme taşıyor. Gökyüzü ve denizden ilham alan yeşil, mavi ve gri tonlardaki eserlerinde, mekân ve zaman algılarını minimalist bir yorumla yeniden inşa ediyor.
“Algının Dönüşümleri,” farklı disiplinlerden gelen bu dört sanatçının eserleriyle, izleyicilere algıyı yeniden şekillendiren etkileyici bir sanat deneyimi sunuyor. Sergiyi, Simbart Projects’te 1 Mart’a kadar ziyaret edebilirsiniz.
*Görsel, Simbart Projects resmi web sitesinden alınmıştır.
Meşher’de İstanbul’un Hikâyesi: “Hikâye İstanbul’da Geçiyor”
Meşher, İstanbul’u edebiyatın büyülü dünyasında yeniden keşfetmek isteyenleri, 16. yüzyıldan günümüze kadar uzanan bir zaman diliminde İstanbul’un edebî temsillerine odaklanan yeni sergisi “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” ile karşılıyor. 13 Temmuz’a kadar sanatseverleri ağırlayacak olan sergi, küratörler Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’in yaratıcı vizyonuyla hayata geçiriliyor.
Sergi; fantastik öykülerden grafik romanlara, bilimkurgudan casusluk hikâyelerine uzanan geniş bir seçkiyle, Batı edebiyatındaki İstanbul tahayyüllerini inceliyor. Ömer Koç Koleksiyonu’ndan derlenen yaklaşık 300 kitabın yanı sıra, elyazmaları, ilk baskılar, gravürler, resimler, film afişleri ve nota kitapçıkları gibi çeşitli eserler de serginin zengin içeriğini oluşturuyor. Türkçe çeviriler ve gazete kupürleri ise İstanbul’un kültürel yansımalarını edebiyat üzerinden ele alan serginin görsel ve yazınsal katmanlarını daha da derinleştiriyor. Ziyaretçiler, bu sergide bir yandan İstanbul’un edebiyatta nasıl bir arka plan olarak kullanıldığını keşfederken, diğer yandan şehrin insanları, tarihi ve kültürüyle Batı edebiyatına nasıl ilham verdiğini gözlemleme fırsatı buluyor. Temsillerdeki benzerlik ve karşıtlıklar, edebî türler arasındaki geçişkenliklerle birleşerek İstanbul’un gerçek ve kurmaca arasındaki çok yönlü kimliğini yeniden değerlendiriyor.
Sergiye eşlik eden Türkçe ve İngilizce katalog, sergiyi tamamlayan ilgi çekici metinler sunuyor. Zeynep Çelik, Şeyda Çetin, Ebru Esra Satıcı, Kaya Genç, Melis Behlil ve merhum Selim İleri gibi isimlerin yazıları, İstanbul’un edebî ve kültürel temsillerini farklı açılardan yorumluyor. Sergiye ayrıca yetişkin ve çocuk atölyeleri gibi bir dizi etkinlik de eşlik ederek katılımcılara etkileşimli bir deneyim sunuyor.