Orhun Atmış | Ed. Seda İstifciel
İstanbul’u Bir de Böyle Keşfedin...
İstanbul’u konu alan sergilerin son birkaç yıldır oldukça artması, benim gibi İstanbul sevdalılarını mutlu etti. Geçen yıl Meşher’de açılan “Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar” sergisi, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan 500 yıllık dönem boyunca İstanbul’u tasvir eden ressamların eserlerini gözler önüne seriyordu.
İstanbul’u bir uçtan bir uça anlatan, gösteren tablolar bu yıl Meşher’de yerini bu kez özellikle Batı edebiyatına ve yedinci sanata, yani sinemaya bıraktı. “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” isimli sergi, yine Ömer Koç Koleksiyonu’ndan. Bu kez yaklaşık 300 kitabın merkezde olduğu seçkide yazarlara ait el yazmaları, nadir ilk baskılar ile imzalı ve ithaflı kitaplara, farklı kaynaklardan gravür, resim, nota kitapçığı, film, afiş gibi çeşitli yapıtların yanı sıra yayımlanan Türkçe çeviriler ve gazete kupürleri eşlik ediyor.
İstanbul’u anlatan metinlerin tarihi 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Ziyaretçiler, farklı İstanbul temsillerini bir araya getiren sergide bir yandan şehrin arka plan olarak kullanılışını gözlemlerken diğer yandan insanları, tarihi olayları ve kültürüyle önce edebiyata, ardından diğer yaratıcı alanlara nasıl ilham verdiğine tanık oluyor. Tek başına kitapların yer alması sergiyi daha renksiz bir hale getirecekken Meşher Direktörü Nilüfer H. Konuk ile serginin küratörleri Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’in sergi düzen ve tasarımı, daha doyurucu, bilgilendirici ve eğlenceli hale getirmiş.
Topkapı’dan James Bond’a...
Biraz daha somutlaştırmak gerekirse, serginin İstiklal Caddesi’ne bakan penceresinin önünde Eric Ambler’ın kitabıyla ondan uyarlanan 1964 yapımı “Topkapı” filminin görüntüleri ve filmin afişi yer alıyor. Ambler’ın “Gün Işığı” isimli kitabının hikâyesi İstanbul’da geçiyor, film de İstanbul’da çekiliyor. O zamanlarda elbette Türkiye’de yabancılar tarafından film çekilmesi büyük bir heyecan yaratıyor.
Yine İngilizlerin James Bond karakterinin yaratıcısı Ian Fleming de İstanbul’u ziyaret edenlerden. James Bond’un beşinci kitabı, film serisinin ise ikinci filmi İstanbul’da geçiyor. Çekimler için Türkiye’ye gelen dönemin dünya yıldızı Sean Connery’yi görmek isteyenler birbiriyle yarışıyor...
İstanbul denince akla gelen isimlerden Pierre Loti’ye ait bir bölüm de mevcut. Ancak bu kez Pierre Loti’yi sadece İstanbul’a olan ilgisi dolayısıyla konu almak kolaylığına kaçılmamış. Çeşitli arşivlerden Pierre Loti’yle ilgili tartışmalar ve eleştiriler de anlatılmış. Örneğin Peyami Safa’nın Fransız sanatçıyı eleştirdiği bir yazısı görülebiliyor.
Sergi bölüm bölüm kategorilendirilmiş. İstanbul’a oryantalist bir bakış açısıyla yaklaşanların yer aldığı bir bölüm de var. Hatta, tarih boyunca İstanbul’un sokaklarında insanlarla birlikte yaşamış olan köpekleri anlatan üç kitabın ve tablonun yer aldığı bölümü, günümüzde eziyet gören sokak köpeklerinin nasıl bir parçamız olduğunu göstermesi bakımından anlamlı buldum.
İstanbul Tasvirleri
Meşher Direktörü Nilüfer H. Konuk, sergide öne çıkan yazar ve eserleriyle ilgili, “Sergi, Voltaire’in Candide’inden Lord Byron’ın Don Juan’ına, Virginia Woolf’un Orlando’sundan Pierre Loti’nin Aziyadé’sine ve Ian Fleming’in James Bond’una, Batı edebiyatının yolu İstanbul’dan geçen karakterlerinin izinde bir yolculuğa davet ediyor. Victor Hugo, William Butler Yeats, Jules Verne gibi ünlü şair ve yazarların İstanbul tasvirlerini hatırlatırken yeni yapıtların keşfedilmesi için de bir kapı aralıyor” diyor.
Küratör Ebru Esra Satıcı serginin hazırlık sürecini şöyle anlatıyor: “Ömer Koç Koleksiyonu’nda bulunan nadide kitapları merkeze aldığımız sergide, kurmaca Batı edebiyatındaki İstanbul temsillerine odaklandık. Başlangıç noktası, yani ‘tohum’, kitaplar oldu. Sahneye veya beyazperdeye uyarlanmış, görsel malzemelerine ulaştığımız kitaplar galeride açık şekilde dallanıp budaklanabildi. Eserlerin varsa Türkçe çeviri ve uyarlamalarının Türkiye’de nasıl yankı bulduğunu gösteren gazete kupürlerini sergiye dahil ettik. Hikâye İstanbul’da Geçiyor, bu şekilde, kitaplardan köklenip sinema ve sahne uyarlamalarıyla, bunların Türkiye’de yarattığı tepkilerle harmanlanarak serpildi.”
Küratör Şeyda Çetin ise “Hikâye İstanbul’da Geçiyor, edebî eserleri bir arada gösterirken şehrin bu seçkiyle sınırlı olmayan yaratıcı alanlardaki izlerini bulmaya bir davet. Dünya klasikleri arasında yer bulmuş eserlerin yanı sıra popüler kültüre uzanan bir temsil çeşitliliği içinde, şehre dair tahayyülleri düşünme çalışması. Özellikle tarihî romanlarda daha görünür olan Doğu-Batı ayrımı, oryantalizm, Türk algısı gibi değerlendirmeler bu serginin doğrudan konusu olmamakla birlikte, sunulan malzemeler bu okumalara açık ve pek çok açıdan temsil analizi yapmak mümkün” diyerek ziyaretçileri bekleyen farklı bakış açılarına da dikkat çekiyor.
Serginin Kataloğu
Sergiyle birlikte Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan katalog, sergiyi farklı okuma ve yorumlama biçimlerini yansıtan yazılar içeriyor. Zeynep Çelik’in sunuşuyla başlayan sergi kataloğunda, Şeyda Çetin’in “Kitaplardaki Gibi!” ve Ebru Esra Satıcı’nın “İstanbul’un Çizgileri” başlıklı küratöryel yazılarıyla birlikte Kaya Genç’in “İstanbul’u Yakalamak: Akışkan Bir Kentin Batı Edebiyatındaki Tasvirleri” ve Melis Behlil’in “Edebiyattan Sinemaya Fantastik Bir İstanbul Temsili: Baron Münchhausen” başlıklı yazıları yer alıyor. Katalogda ayrıca yakın zamanda kaybettiğimiz Selim İleri’nin, seçkideki kitaplardan kişisel tarihinde yer etmiş olanlara değindiği “Ölümsüz İstanbul” başlıklı yazısı bunuluyor. Katalog metinleri ise Şeyda Çetin, Ebru Esra Satıcı ve Sven Becker’a ait.
Sergi kapsamında bir de dokuz filmlik, ücretsiz bir gösterim programı da Şubat ayında başlayacak. Filmler sergide yer alan ve İstanbul’da geçen filmlerden oluşacak. 13 Temmuz tarihine kadar görülebilecek “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisine, Meşher ekibinin hazırladığı yetişkin ve çocuk atölyeleri gibi bir dizi program eşlik edecek.