Eda Çamlı | Ed. Seda İstifciel
Haftalık Sanat Haberleri (29 Eylül- 6 Ekim) :
Sansür, Melodram ve Gerçeklik Arasında: Salt’ta “Karanlık Dünya”ya Eşlik Eden Film Seçkisi
Salt’ın “Karanlık Dünya” sergisi kapsamında hazırlanan “Her şeyde bir şey buldu” başlıklı film gösterim programı, 4 Ekim’de Salt Beyoğlu Açık Sinema’da izleyiciyle buluşuyor.
Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın düzenlediği “Karanlık Dünya” sergisi, Metin Erksan’ın aynı adlı filmi üzerinden 1950’ler Türkiye’sinin kültürel ve ideolojik iklimine ışık tutarken; sergiye eşlik eden bu özel seçki, dönemin sinema anlayışına farklı pencerelerden yaklaşan beş filmi bir araya getiriyor.
Adını, Erksan’ın sansür kurulu ile yaşadığı deneyimlere dair 1998 yılında Roll dergisine verdiği röportajın başlığından alan “Her şeyde bir şey buldu”, melodramdan toplumsal gerçekçiliğe, propagandadan etnografik filme uzanan bir yelpazede, türlerin nasıl iç içe geçtiğini ve sinemanın düşünsel bir alan olarak nasıl evrildiğini tartışmaya açıyor.
Program, 4 Ekim Cumartesi günü Luis Buñuel’in 1951 Cannes Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan Los Olvidados [Unutulmuşlar] filmiyle başlıyor. Mexico City’nin arka sokaklarında geçen hikâye, Buñuel’in sürrealist üslubuyla birleşen toplumsal gerçekçi bir anlatı sunuyor. Gösterimler, 9 Ekim’de Chris Marker’ın Sibirya yolculuğunu belgesel, animasyon ve fotoğraf biçimlerini harmanlayarak anlattığı Lettre de Sibérie [Sibirya’dan Mektup] ile devam ediyor.
Seçki, 18 Ekim’de Youssef Chahine’in Bab el-Hadid [Kahire İstasyonu], 21 Ekim’de Bimal Roy’un Do Bigha Zamin [İki Dönüm Arazi] ve 23 Ekim’de Akira Kurosawa’nın Ichiban utsukushiku [En Güzel] filmiyle sona eriyor.
Salt Beyoğlu Açık Sinema’da düzenlenecek bu gösterimler, “Karanlık Dünya” sergisinin odağına aldığı dönemin kültürel üretim biçimlerini, türler arası geçişkenliği ve sinemanın tarihsel belleğini yeniden düşünmeye davet ediyor.

*Görsel, saltonline.org resmi web sitesinden alınmıştır.
Monika Bulanda’dan “Şimdinin Parçaları”: Arada Kalmanın Şiirselliği
Belm’art Space, yeni sezonu Monika Bulanda’nın “Şimdinin Parçaları” başlıklı kişisel sergisiyle açıyor. 12 Ekim’e kadar izlenebilecek olan sergi, sanatçının kişisel deneyimlerinden yola çıkarak belirsizlik, geçiş hâli ve şimdide kalma üzerine düşündürücü bir yolculuk sunuyor.
“Şimdinin Parçaları”, bir bütünü oluşturan ama hiçbir yere tam olarak ait olmayan parçaları bir araya getiriyor. Bulanda, yaşamın farklı dönemlerinden ve duygusal kırılma anlarından beslenen eserlerinde, açıklık ile bulanıklık, hareket ile durağanlık, ses ile sessizlik arasında salınan bir denge kuruyor. Bu parçalı anlatı, izleyiciyi kesinlikten uzaklaştırarak her bir detayın bir “eşik anı”na işaret ettiği yeni bir bakış alanı yaratıyor.
Bulanda’nın tuval, ses ve mekân arasında kurduğu ilişkiler, izleyiciyi anın çok katmanlı doğasıyla yüzleştiriyor. Sanatçı, zamanı çizgisel bir akıştan çıkarıp, anların birleşerek yeni bir bütün oluşturduğu şiirsel bir formda yeniden kurguluyor.
“Şimdinin Parçaları”, 12 Ekim’e kadar pazartesi hariç her gün 12.00–19.00 saatleri arasında Belm’art Space’te ziyaret edilebilir.

*Görsel, https://belmart.space/ resmi web sitesinden alınmıştır.
César Piette’ten “Collision”: Dijital Gerçeklikle Çarpışan Bir Resim Dili
DG Art Project, Fransız sanatçı César Piette’in kavramsal açıdan radikal ve çarpıcı eserlerinden oluşan yeni sergisi “Collision”a ev sahipliği yapıyor. 1 Ekim–2 Kasım tarihleri arasında ziyarete açık olan sergi, küratörlüğünü Dr. Zeynep Öztürk’ün üstlendiği seçkisiyle, insan ile makine arasındaki iş birliği ve çatışmanın yarattığı gerilimleri merkezine alıyor.
Piette, illüstrasyon ve video oyunları dünyasından beslenen bir estetiği geleneksel resim teknikleriyle buluşturarak, dijital çağın yüzeysel görsel diline eleştirel bir yorum getiriyor. Sanatçının “airbrush” tekniğiyle ürettiği hiperplastik yüzeyler, hem üç boyutlu bir yanılsama yaratıyor hem de dijital dünyanın steril kusursuzluğuna manuel bir dokunuşla meydan okuyor.
“Collision”, dijital görsellerin fiziksel tuvale taşınmasının ötesinde, üretim sürecinin yapaylığını ve parçalı doğasını da görünür kılıyor. Piette, 3D illüstrasyon dili, avatarlar, ikonlar ve uygulama arayüzlerinden esinlendiği kompozisyonlarında, dijital kültürün tüketim estetiğini sorgularken aynı zamanda onun cazibesine de kapılmamızı sağlıyor. Bu yapay yüzeylerin arasına yerleştirdiği “kazara” taşma izleri ve fırça darbeleri ise, dijital dünyanın ardında gizlenen kaotik ve kırılgan bir gerçeği hatırlatıyor.
Erken modernist akımların (Kübizm, Fütürizm, Dadaizm) parçalama ve yeniden kurma stratejilerini çağrıştıran Piette’in yaklaşımı, görselleri üst üste bindirerek izleyicinin algısını bozuyor. Böylece, günümüzün algoritmik düzenine dayanan görsel kültürüne eleştirel bir mesafe kazandırıyor.
César Piette’in “Collision” sergisi, teknolojik çağın pürüzsüz imgeleriyle insan elinin dokusunu çarpıştırarak, resim geleneğini dijital çağda yeniden düşünmeye davet ediyor.

*Görsel, ceaser piette resmi instagram hesabından alınmıştır.