Kumru Yaren Cengiz | Ed. Seda İstifciel
Fringe İstanbul’24 seçkisinde Büşra Albayrak ve Esme Madra’dan geçmiş zamana bir ayna… 2023 yılını nasıl hatırlıyorsunuz? Hem ülke olarak hem kişisel olarak nasıl bir süreç geçirdiniz?
Kişisel seçimlerimizin ve ülke olarak gittiğimiz seçimlerin hem öncesinin stresi hem de sonrasının bilinmezliği absürt durumları ne kadar olası ve ne kadar gündelik gösterdi hepimize.
Büşra ve Esme de bu süreçteki birkaç aylık vakti tekrar gözlerimizin önüne seriyor Tropikal Kapısı ile.
İki yakın arkadaş olan Büşra ve Esme’nin gündelik hayatlarında birbirlerine haberleşmek üzere atmış oldukları ses kayıtlarını dinliyoruz performans boyunca. Desenli bir çarşafın dik asılmasıyla oluşturulmuş arka planın önünde duran Büşra ve Esme, hiç konuşmadan duruyorlar. Seslerini, vaktinde birbirlerine göndermiş oldukları ses kayıtlarından duyuyoruz. Büşra ve Esme ise adeta kendi işaret dilleri ile ses kayıtlarını oldukları yerde çok da kıpırdamadan tekrar canlandırıyorlar.
Ses kayıtlarının tekrara düştüğünü söylememize gerek yok. Bu tekrar sebebiyle hareketler de kendi içlerinde tekrar ediyor. Dolayısıyla hangi hareketin hangi anlama geldiğini seyirci olarak eşleştirdiğiniz güzel bir bulmacaya şahit oluyorsunuz.
Bu bahsettiğim tekrar halleri negatif bir hal değil. Aslında kişisel ve toplum olarak içine girmiş olduğumuz özellikle dönemsel olan belirsizlikle kuşatılmış döngüler de tekrarlardan oluşuyor. Hem döngüsel tekrarlar yaşıyoruz hem de bu döngüler sonlanana kadar bir tekrar hali içerisinde oluyoruz.
Ev bulma süreçleri, deprem gerçeği, kira fiyatları, gelecek kaygısı, seçim sonuçları, politikalar, ırkçılık, batının oryantalist bakış açısı, göç, aileyle politik ve yaşam görüşü açısından ters düşmek vb büyük gündemler gündelik hayatımızın tuzu biberi olmuştu adeta.
Seçim sonuçlarına göre taşınmayı düşünmek, Berlin’i bir kaçış olarak görmek, ülke şartlarında çocuk büyütmek istememek, depremde yıkılmayacak binalarda yaşamak istemek basit olmayan gündemlerken ses kayıtlarıyla birbirimize havadan sudan mevzularmış gibi atabileceğimiz, komşumuzla ayak üstü konuşabileceğimiz konular haline geldi.
Büşra ve Esme de tam olarak bunları yaşadıkları dönemi 30 dakikalık bir performans ile bize tüm bedenleriyle tekrar yaşatıyor. Ses tonlarındaki bıkkınlık, sıradanlık, umutsuzluk, heyecan gibi detaylar ile anlattıkları/yaşadıkları her şeyin bedenlerindeki doğaldan uzak hareket yansımaları kalp ısıtan, anksiyete tetikleyen, umut veren, bıktıran kısaca ne hissettilerse hissettiren türden. Fakat ses kayıtları kullanılması ve hareketlerin doğallıktan uzak mekanik ve minimalist olması ile dekorun arka plan/arka fon hali tam bir özdeşlik kurup meselenin özünü kaçırma riskimizin önüne geçiyor. Gerekli uzaklığı ve yabancılaşmayı sağlıyor.
Bütün dertlerin, sıkıntıların içerisinde kendi işlerine olan tutkuları, istekleri, hevesleri devam ediyor iki arkadaşın. Her şeye rağmen, her yenilgiye ve zorluğa rağmen üretmeye ve çalışmaya devam eden bizler gibi.
Dünya Maskara: Gönüller Bir
Fringe İstanbul’24 seçkisinden Yunanistan-Türkiye ortak yapımı bir performans.
19. yüzyılda İstanbul'da "karamanlidika" ile yazılmış iki dilli şarkılar ve mezar yazıtlarından esinlenmiş olan performans ile karşılaşıyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Türkçe konuşan Ortodoks Hıristiyanlar tarafından kullanılmaktaydı. Yunan alfabesini kullanan bir Türk dili lehçesi ve yazı sistemi olarak özetleyebiliriz.
Koreografı Mairi Pardalaki ve şairi Çağla Meknuze olan bu performans, aynı kültürü yanı dertleri iki dille karşımıza getiriyor.
Ölüm, aşk, kadının toplumsal konumu, dünya düzeni gibi temalar ortak temalar tüm dünya için. Fakat aynı coğrafyanın insanı için her zaman daha büyük bir ortaklık var oluyor bu konularda. Beş kadın performans sanatçısının bir arada hareketleri, dilden dile geçiş yapan replikleri tek ses tek duygu olarak beliriyor karşımızda. Replikleri takip edebilmemiz için bir ekran ve dekorsuz boş alanda gerçekleşen performans ne kadar aynı olduğumuzu tekrar gözler önüne seriyor.
Fringe Kısalar’24: Üç Kadın
Only Lonely, Songs of Extinction, Rebound
Only Lonely - Rüçhan Eylül Ercan / Türkiye
Rüçhan Eylül Ercan’ın tek kişilik kısa dans performansı ile karşılaşıyoruz öncelikle. Işığın ve gölgenin gücünü arkasına alan Eylül, bir çarşaf, beyaz ışık, mum ışığı ile tellerden oluşmuş nesnelerle bize hikayeler anlatıyor. Bir evin salonunu, bir kadının duygularını, bir şehrin hikayesini çarşafın arkasından gölge oyunları ile Eylül’den izliyoruz.
Songs of Extinction - Dancehaus più / İtalya
Konsept/Koreografi ve dans performansı Annalì Rainoldi’ye ait. Rainforest Connection tarafından toplanan kayıp sesler ve Annalì’nin derlemiş olduğu video projeksiyonlarından oluşmuş bir görsel tasarım içeren video ile karşılaşıyoruz. Sahneye şamanvari bir performans başlangıcıyla giriş yapan Annalì, bu seçimiyle de temaya olan tutarlılığını gösteriyor. Doğa, kadın, müzik, ses özdeşliği kuruluyor. Dünyamızdaki yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ekosistemlere dikkat çeken bir proje.
RE B OU N D - Maria Manoukian / Yunanistan
Koreografi ve performans sahibi olan Maria Manoukian’ı görüyoruz bu sefer sahnede. Ne yerde ne gökte bir Maria var karşımızda. Sanatçının bir arayış içinde olduğunu, bu arayışın içsel ve dışsal, yer ve gök arasında olduğunu gözlemliyoruz. Sabit olduğu kadar değişken, değişken olduğu kadar sabit.