Baskıyı Sanat İle İfşa Etmek: Bala Uyguner ile "Onun" Sergisi Üzerine
25 Ağustos 2023 Cuma

Baskıyı Sanat İle İfşa Etmek: Bala Uyguner ile "Onun" Sergisi Üzerine

Yüsra Yüce   |   Ed. Derya Çağlağan

1. Ne zamandan beri resim yapıyorsunuz? Resim yapmaya nasıl başladınız?

Kendimi bildiğimden beri resim yapıyorum. Küçükken alırdım elime kalemi kağıdı, evde etrafımda gördüğüm her şeyi çizerdim. İlkokul birinci sınıfta annemin pastel boya resmini yapmıştım, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde sergiye alınmıştı. Ama hiç kimse benim resme olan ilgimi fark etmedi. Üniversite çağıma gelince, babama Akademi’ye* gitmek istediğimi söyledim. O da bana “Ressamlar aç kalır kızım, ya İşletme ya da İktisat okuyacaksın” dedi. Ben de İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü’ne girdim ve mezun olduktan sonra Yatırım Uzmanı olarak çalışmaya başladım. Ancak iş hayatı hiç bana göre değildi. Birkaç sene dayanabildim ve eşimin de desteği ile işi bıraktım. O dönemde Levent Sanat Galerisi vardı, sahibi de Martha Kalyoncu idi. Eşim Ümit gitmiş, kendisiyle konuşmuş; galerinin arka kısmında yapılan resim çalışmalarına beni yazdırmış. Ben de bir kış sezonu boyunca oraya gittim. Yıl sonunda galeride sergimiz oldu. İlk yağlı boya resmimi orada yaptım, yıl 1990. Daha sonra Martha bana daha iyi bir eğitim almam gerektiğini söyledi ve Akademi’den Hüsnü Koldaş ile tanıştırdı. Hüsnü Hoca resmimi ve çalışmalarımı gördükten sonra beni atölyesine kabul etti. Üç seneye yakın Hüsnü Hoca’dan desen ve yağlı boya eğitimi aldım. Bana temel desen ve resim çalışmalarımda çok katkısı olmuştur. Uygar’ın doğumuyla birlikte uzun bir aradan sonra yolumuz Mahir Güven ile kesişti. Arkadaşlarım kendisinin atölyesine gidiyorlardı, ben de orada çalışmaya başladım. Mahir Güven atölyesinde salonda kadınlar çalışır; arka odalarda da gençler üniversiteye hazırlanır. Mahir Hoca beni bir müddet gözlemledikten sonra, “Bâlâ sen arkaya geçiyorsun, seni üniversiteye hazırlayacağız” dedi. Ben de böylece, kırk iki yaşında Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdim. Görsel Sanatlar Bölümü’nü birincilikle bitirdim. Resim okumak için girdiğim bölümde Prof. Meriç Hızal ile tanıştıktan sonra heykel projesiyle mezun oldum.



2. “Onun” ilk kişisel serginiz. Bu zamana dek gerçekleştirdiğiniz karma sergilerden ve bu sergilerde yer almış eserlerinizden bahsedebilir misiniz?

Üniversitede okurken, 2009 yılında Teşvikiye Galeri Işık’ta “Ustalar ve Çıraklar” sergisinde hocalarımızla birlikte işlerimiz sergilendi. Benim de kara kalem bir desenim sergilendi. 2011 yılında Doğuş Üniversitesi’ndeki karma sergide bir ahşap heykelim sergilendi. Bu heykel, biri erkeği, biri kadını temsil eden iki büyük küp ahşaptan oluşuyordu. Erkeği temsil eden heykelin ön yüzüne fallus yaptım ve tam karşısında kadını temsil eden küpün ön yüzüne de onun iz düşümünü yaptım. Burada kadının üzerindeki cinsel baskıyı anlatmaya çalıştım. Mezun olduktan sonra, 2012 yılında heykel çalıştayı için Datça’ya gittim. Burada Muğla mermerinden 120 cm yüksekliğinde yaptığım “Nike” heykeli sergilendi. Yine, 2012 yılında Mine Sanat Galerisi’ nde “Kadına Dair” karma sergisine katıldım. Bu sergide sevgili hocam Meriç Hızal da vardı. Bu sergiye de büyük bir ahşap rölyef ile katıldım. Rölyefimde kadın erkek ilişkilerini sorgulayan bir tavırla, kadını kelebeği andıran bir bulut formunda, erkeği de bulutun içine dalmaya çalışan bir figür olarak tasvir ettim. 2014 yılında Galeri Işık Şile’de açılan “Yolu Işık Güzel Sanatlardan Geçen Kadın Sanatçılar” sergisine birkaç işimle katıldım. Bunlardan bir tanesi, kadın sporcuları ele aldığım bronz heykelimdi. Son olarak 2019 yılında Galeri Işık Teşvikiye’deki Devinim sergisine de zafer tanrıçası Nike’yi yorumladığım bir ahşap heykelimle katıldım.

3. Sergide resimlerinizin yanı sıra iki heykeliniz de yer alıyor. Aynı zamanda ahşap da çalışıyorsunuz. Disiplinlerarası üretim yapmak üzerine ne söylemek istersiniz?

Hem resim, hem heykel yapıyorum. Disiplinlerarası üretim yapmak yaratıcılığı çok geliştiren bir durum. Aynı temayı farklı malzeme ve teknik kullanarak işliyorsunuz ve bunun sonunda çok yönlü bir üretim ortaya çıkıyor. Farklı farklı malzemeler ve teknikler öğreniyorsunuz. Bunları nasıl kullanacağınızı kurguluyorsunuz. Yaptığınız sanat çeşitleniyor, yenileniyor ve zenginleşiyor. Aynı konuda farklı anlatımlara ulaşıyorsunuz. Bu da sizi yaratıcılık anlamında daha ileriye taşıyor.



4. “Onun” sergisinde yer alan çalışmalarınızın ortak noktası nedir? İşlediğiniz temalar neler?

Yaptığım işlerde ortak tema kadının üzerindeki her türlü baskı ve şiddet. Kadına şiddet tarihsel bir olgu. Çok uzun zamandır var olan bir durum. Ben var olanı saptayıp aktarıyorum. Şiddet, cinsiyet eşitsizliğinden doğan güç ilişkilerinden kaynaklanıyor. Erkek güçlü, kadın zayıf görülüyor, söz hakkı verilmiyor. Böylece kadına psikolojik, cinsel ve manevi şiddet uygulanabiliyor.

5. Çalışmalarınızı yaparken neyden ilham alıyorsunuz?

Toplumdan ve gazetelerin üçüncü sayfalarından, diyebilirim. İlk evlendiğim yıllarda bir yardımcım vardı. Kocasından sürekli dayak yiyordu. Yakınımda olan kadın şiddetiyle ilk orada tanıştım. Bir gün hastanede bir kadın gördüm, bir gözü kördü. Hemşireler anlattı, kocası döve döve gözünü kör etmiş, 7 çocuğu vardı ve hamileydi. Yine tanıdığım bir kadın, kulağı duymadığı için kulaklık takıyor, nedeni koca dayağı. Levent Sanat Galerisi’nde çok sevdiğimiz bir sanatçı hocamız vardı. Bir gün gazetede ölüm ilanını gördüm. Kocası tarafından öldürülmüştü. Maalesef böyle bir toplumda yaşıyoruz.

6. Eserlerin ortaya çıkma sürecinden biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl çalışıyorsunuz?

İşlerimi ortaya çıkartırken figürleri kurguluyorum. Sonrasında fotoğraf çekimi yapıyoruz. Tanıdığım kadınları seçiyorum, çünkü gözlerin verdiği duyguyu aynen yansıtmam gerekiyor. Gözler ve eller benim için çok önemli. Ellerle sevgi yoksunluğunu ve eril gücünü aktarmaya çalışıyorum. Bir de her yaştan kadın portrelerine yer veriyorum. Fotoğrafların çekimlerini çok sevgili arkadaşım, profesyonel fotoğrafçı ve reklamcı Kaya Sensev ile gerçekleştiriyoruz. Bu vesile ile ona da teşekkür ediyorum.

7. Sergi kadına yönelik şiddet ve baskı temaları etrafında şekilleniyor. Eserleriniz bu temalarla bireysel ve toplumsal katmanda nasıl bağ kuruyor?

Bakın, 2021 yılında 348, 2022 yılında 381, 2023 yılı ilk dört ayında 165 kadın öldürüldü. Öldürülen kadınların yanında, bir de şiddet görenleri düşünün. Ben de düşününce, buna duyarsız kalamıyorum. Benim de içinde yer aldığım topluma karşı sorumluluk hissim, beni bu işleri yapmaya yöneltiyor. Sanat yapıyorum ve kadınım. O halde sanatımı bu yönde kullanmalıyım.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi. Bugünkü ismiyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

Yorumunuzu bırakın