25 Temmuz 2025 Cuma

Âşık Veysel’in ‘Karanlık Dünya’sı ve Sansür...

Orhun Atmış  |  Ed. Seda İstifciel


 “Sene 1900. Cumhuriyetin ilanından çok evvel Sivas’ın Sivrialan köyünde zamanımızın en büyük halk şairi Âşık Veysel dünyaya gelmişti. Bu içli şairin hayatı çok meraklı ve ibret vericidir. 

O zamanlar köyde mektep bulunmayışı, çocukların günlerini boş geçirmelerine sebep olurken Veysel arkadaşlarından ayrı bir hususiyet taşıyordu.” 

Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Metin Erksan’ın yönettiği, büyük ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun senaryosunu yazdığı “Âşık Veysel’in Hayatı - Karanlık Dünya” filminin başına gelenler de ayrıca bir film konusu olur. Ancak şimdilik bir sergiyle detayları öğrenme şansı buluyoruz. Salt Galata’nın yeni sergisi “Karanlık Dünya”, bir sanatçı (Mike Bode) ile bir senaristin (Caner Yalçın) disiplinlerarası araştırmasına dayanıyor. Sergi, filmin yapım aşamasından itibaren karmaşıklaşmaya başlayan hikâyesini 1950’ler Türkiye’sinin kültürel iklimi içerisinde inceliyor. Değiştirilmiş versiyonlar, tartışmalar, söylentiler, çelişen tanıklıklar ve arşiv malzemeleriyle birçok soruyu gündeme getiren filmin etrafında gelişen anlatılara bakıyor.

Sergide filmin tümünü izlemeyi beklemeyin. Bode ile Yalçın, uzun soluklu bir araştırmaya girişmişler. Sergide filme bütüncül bir anlatı olarak değil, kültürel, politik ve tarihsel süreçlerin şekillendirdiği bir nesne olarak yaklaşılıyor. Sunulan arşiv malzemeleri, sanatsal pratik aracılığıyla yeniden etkinleştirilebilecek birer unsur olarak ele alınıyor. Bu malzemelere, bir dizi video enstalasyonu ile filmin uğradığı müdahale ve dönüşümlerin, kopyalar arası farklılıkların izini süren bir senaryo eşlik ediyor. “Karanlık Dünya”yı yeniden inşa etmek yerine katmanlarına ayıran sergi, filmin dolaşımına yön veren ideolojileri, sansür mekanizmalarını ve üretim koşullarını irdelemeye yönelik hatlar oluşturuyor. 

Bugün film ve filmin hikâyesi hâlâ eksik. Filmden geriye kalan kopuk bir kurgu, silinmiş ya da eklenmiş sahneler, ses bandındaki bozulmalar, sessizlikler ve bunların çevresinde oluşmuş anlatılardan ibaret. Filmin sansüre uğramadan önceki kurgusu ve yapılan değişikliklerden sonra gösterime girmiş versiyonu bilinmiyor. Dolaşımda olan kopyalar arasında da ses, görüntü ve kurgu farklılıkları var. Serginin araştırma sürecinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Uygulama ve Araştırma Merkezi Arşivi’nde bulunan 35mm nitrat film ise bugüne dek gün yüzüne çıkmamış görüntüleri içeriyor. 

Bu parça parça görüntülerin bir kısmı, filmin sansürlenmeden önceki versiyonlarına ait olabileceği gibi estetik tercihler veya anlatıdaki kopukluklar nedeniyle de çıkarılmış olabilir. Bilinmiyor. 


Film, Aşık Veysel’in yaşam öyküsünü, Dilim ile olan gönül hikâyesi etrafında kurguluyor. Veysel'in çocukluk arkadaşını canlandıran Dilim, daha sonra sevgilisiyle birlikte köyü terk edip filmin anlatısından kayboluyor. Köyün kurgusal ve modern bir imgesini sunan final sahnesinde Veysel, arkadaşlarıyla birlikte oturmuş, piposunu tüttürürken karşımızda yer alıyor. Yaşlanmış ve pişman haldeki Dilim ise beklenmedik bir şekilde yeniden ortaya çıkıyor. Dilim’in akıbetine ilişkin anlatı, filmin sansürlenmiş versiyonunda belirsiz. Final sahnesinde kamera Veysel’e geri dönüyor, giydiği gömlek ve içtiği piponun değiştiği görülüyor.

Bütün bunlarla birlikte filmin bir afişi, görsel ve video olarak izleyebileceğiniz işler. Yanı sıra Âşık Veysel üzerine yapılan uzun bir röportaj gibi ses kayıtları da bulunuyor. Sergi mekânında oturup filmin senaryosunun değiştirilmiş beş farklı kopyasındaki farklılıklar da incelenebiliyor. 

Ancak bana göre serginin en çarpıcı yönü filme yapılan sansürlerin belgeleri. 1950’lerin Türkiye’si bir yandan ABD yardımlarıyla sözümona “modernleşirken” diğer yandan halk yoğun bir baskı altındaydı. Sergide alınan kararların yazışmaları da yer alıyor. Örneğin sansür kararının biri şöyle: “Evvelce Merkez Film Kontrol Komisyonu tarafından kontrol edilerek... halka gösterilmesinin mahzurlu olduğuna karar verilen Atlas Film kurumuna ait ‘Aşık Veyselin Hayatı - Karanlık Dünya’ adlı film hakkında sahibinin yaptığı müracaatta; mezkûr fıkralarda tasrih edilen mahzurların giderildiği ve filmin tekrar kontrolünün icrası istenmesi üzerine keyfiyet İçişleri Vekilliğine arzedilmiş ve prensip itibariyle eski verilen kararın iptaliyle ikinci defa 27.11.953 tarihinde yapılan kontrolünde birinci karardaki mahzurların kâfi derecede zâil olmadığı görülmüş ve yeniden bazı tashihat ve gerekli tadilat yapıldıktan sonra tekrar görülmesine 220 sayı ile karar verilmişti... 25.11.953 Çarşamba günü saat 10’da Yeni Sinema’da yine aynı komisyon tarafından üçüncü defa olarak kontrol edilmiştir: 1- Filmin adının yalnız ‘Aşık Veyselin Hayatı’ olarak bırakılıp diğer “Karanlık Dünya” sözünün bütün afiş, el ilanları ve bu husustaki (varsa) basılmış broşürlerden silinmesi. 2- Aşık Veysel’in karısı öldükten sonra bir odada yalnız olarak ikinci karısından olma çocuğunu severken ‘giden gitti, biz yenisine bakalım’ tarzındaki konuşmaların tamamen filmin negatif ve pozitifinden kesilmek şartı ile mezkûr filmin halka gösterilmesinde ve yurtdışına çıkarılmasında mahzur görülmediğine ittifakla karar verilmiştir. 25.11.953.”


İşte üçüncü ve sonuncu sansür girişimi filmi ilk fikrinden uzaklaştırıyor. Toplumsal gerçekçi bir yaklaşımla Sivrialan (Sivas) ve Ürgüp’te (Nevşehir) çekilen film, Âşık Veysel’in çocukluğundan tanınmış bir halk ozanı oluşuna uzanan öyküsünü, melodramatik bir gönül hikâyesi etrafında örüyor. Ancak dönemin tarımsal kalkınma ve kırsal modernleşme politikalarına uygun olarak yeniden kurgulanan filmin anlatısı beklenmedik şekilde yön değiştiriyor. Erksan’ın ifadesine göre United States Information Service’ten [Amerikan Haberler Merkezi] alınmış, Hudson tarlalarındaki biçerdöverlere ait görüntüler ile sonradan İstanbul’un çeperlerinde çekildiği söylenen okul ve dispanser sahneleri, idealleştirilmiş bir köy imgesi sunmak için kullanılıyor. Bu eklemeler, Veysel’in yaşam öyküsünü geri plana iterek filmi dönemin resmi ideolojisinin taşıyıcısı bir propaganda aracına dönüştürüyor. Film, “Âşık Veysel’in Hayatı” adıyla 31 Aralık 1953’te vizyona girdi. İsmiyle birlikte tüm atmosferi değişen filmin yaratım süreci, ticari kaygılar ve ideolojik gerilimler, filmi eklektik bir ürün haline getiriyor. 

Salt’tan Gülce Özkara tarafından programlanan “Karanlık Dünya”, 14 Aralık’a kadar Salt Galata Mastercard Sergi Mekânı’nda görülebilir. Sergiye bir dizi kamu programının yanı sıra kasım ayında yayımlanacak bir e-yayın eşlik edecek. Programlarla ilgili ayrıntılı bilgi saltonline.org’da duyurulacak.


Yorumunuzu bırakın