9 Eylül 2025 Salı

Artist Spotlight ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’: Yiğit Taşdemir

Artist: Yiğit Taşdemir |  Ed. Seda İstifciel


Decollage Art Space olarak başlattığımız ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’ temalı Artist Spotlight yazı serisinde, her hafta bir sanatçının üretim pratiğine ve sanatsal yaklaşımına odaklanacağız. Bu yazı serisi ile sanatçıların üretim pratiğini ve sanatsal yaklaşımını odağa alarak görünürlüklerini artırmayı amaçlıyor, aynı zamanda farklı disiplinlerden bireysel sanatçıların daha fazla duyulmasına destek olmak, onları sanat profesyonellerine ve sanat dünyasında etkili kişilere ulaşmalarına aracı olmak istiyoruz.

Kurum olarak sanatçılarla sanat ekosistemi arasında sürdürülebilir ve nitelikli bağlar kurmayı önemsiyor, bu röportajlar ile sanatçıların profesyonel sanat süreçlerini geniş kitlelerle buluşturmayı arzuluyoruz. Artist Spotlight serisinin, güncel sanat ortamında karşılaşmalara alan açarak güçlü bir ağ kurmanın da zeminini hazırlayacak bir platform olmasını hedefliyoruz.

Artist Spotlight ‘Bir sanatçı bir hikaye’ serimizde “ODAK” sergimizde yer alan sanatçılarımız ile konuştuk.

Bu haftaki konuğumuz Yiğit Taşdemir.

Keyifli okumalar.

Sanat sizin için ne ifade ediyor?

Yalın bir dil ile ifade etmek gerekirse Dünya'yı, algılayabildiğim çevreyi ve meseleleri ele alış şeklimi ifade ettiğim bir aktarım aracı diyebilirim. Bu benim için kimi zaman oldukça sıradan sayılabilecek bir durumu, kimi zaman insanın vâr olmakla bitmek bilmeyen kavgasına kadar geniş bir alanda bir şeyler söyleyebilme ve bunu da oldukça öznel bir pencereden dile getirebilmeyi ifade ediyor. Ancak ne var ki bütün bu yolculuğa başladığım sıradaki ben ile şimdiki ben arasındaki farkı görmek, sanatın benim için zaman içinde nasıl değişkenlik gösterdiğini fark etmek ve bu değişimi yaşamak keyifli.

Sanat yapma pratiğinde sizi besleyen ‘an’lar neler? 

Çoğu zaman zihnimde soyut olarak yer edinen meselelerle beklenmedik bir şekilde kesişen, günün sıradan akışı içindeki nesneler veya olaylar olabiliyor. Öyle ki, çoğu zaman belirli bir fikirle yola çıksam da bu beklenmedik karşılaşmalar beni bambaşka bir yöne sürükleyebiliyor; bu bilinmezlik hali ise oldukça tetikleyici oluyor. Bir diğer deyişle yaşama dair eylemlerimiz ve bunlara karşısında sonuç beklentilerimiz sıkça kesişiyor. Ancak bunu ele alış biçimlerimiz çok değişken, bu sebeple bu anlara odaklanmak beni sıkça besliyor.


Yaşam deneyiminiz sanat pratiğinizi nasıl şekillendirdi ve etkiledi? Gelecekte üretim pratiğinize dahil etmeyi düşlediğiniz yeni bir malzeme, tema ya da yöntem var mı?

Hayatımın görece huzurlu hissettiğim dönemlerinde üretkenliğim buna bağlı olarak da pratiğimin hep yerinde saydığını görüyorum. Ne zaman hayat çizdiğim yolun ötesine taşarsa o zaman daha üretken ve denerken buluyorum kendimi. O sebeple yolda olmak, deneyimlemek, yapamamak gibi kavramlar dönüşümüme her zaman katkı sağladı. Tam da bu sebepten malzeme anlatımıma hizmet ettiği sürece bir parça çiçek de bir parça çöp de eserimin parçası olabilmekte. Başlangıçta geleneksel yöntemlerle üretimler yapsam da zamanla bu alanın dışına çıkarak işler üretme arayışına girdim. Yine de bir tarafım klasik sanat üretimlerinden oldukça haz alıyor. Bu süreçte epoksi reçineyi bağlayıcı olarak kullanmaya başladım ve eserlerime organik ve inorganik çeşitli malzemeleri dahil ettim. Ve figüratif yağlı boya resimlerimi bu farklı malzemelerle bir araya getirdiğim de oluyor. Bu sayede bir denge kurma çabası güdüyorum. Tüm bu denemeler son yıllarda oldukça geniş bir malzeme yelpazesine hâkim olmamı sağladı. Haliyle bu herhangi fikri esere dönüştürürken bana zenginlik sağlıyor. Uzun süredir derinlik algısı, hareket, birliktelik gibi kavramlar temasal olarak ilgimi çekmeye devam ediyor.

Sanatınızda geliştirdiğiniz dilin oluşum aşamalarını dinlemek isteriz. Üslubunuzu belirleyen temel yaklaşımlar neler ve nasıl geliştirilebilir?

Bir önceki soruda belirttiğim gibi işlerimin içerisindeki mana, hangi meseleye değindiğim değişirken buna ulaşmakta kullandığım yöntem her zaman farklı doku ve katmanları, anlatmak istediğim konuya hizmet edecek şekilde kompleks bir araya getirme üzerine kurulu. Ve dürüst olmak gerekirse bu başlarda benim planlayarak yaptığım bir şey değildi. Nihayetinde kendimi devinim içerisinde işler üretirken buluyorum. Elbette klasik sanat eğitiminin izlerini hemen her işimde taşırken, yaşadığım zamanın içerisinde bir bağ kurarken kendimi buluyor olmaktan keyif alıyorum. Üslup olarak yaklaşımım kimi zaman beni zamanımın dışına itse de kendi yolumu bir şeylerden fedakârlık ederek yürümek daha anlamlı geliyor. Çevremde bulunan hemen her nesneyi anlatmak istediğim konuya yönelik dahil etmek ve bu yönde şekillendirmek her zaman farklı şekillerde bir yer keşfetmeme sebep oluyor. Elbette sürekli deneme yanılma hali, kesintisiz doğru bir çizgide veya üslupta ilerlemek yerine keşfederek ilerlememe neden oluyor. Bu durum, işlerime geniş bir perspektiften bakıldığında alışılagelmiş bütüncül bir dilin oluşmasını engelleyebiliyor. Ancak bu şekilde çalışmaktan mutluyum.


Bir fikri 'bu artık esere dönüşmeli' dedirten o kıvılcım sizde nasıl oluşuyor?

Açıkçası, bir fikrin "bu artık esere dönüşmeli" dedirten o kıvılcım anını beklemektense, zihnimde bir fikir oluştuğu anda hemen onunla bir şeyler yapmaya başlamaya çalışıyorum. Aksi takdirde, o ilk kıvılcımı beklemek fikrin kendisini kaybetmeme neden olabiliyor. O sebeple nihai bir eseri kendi çerçevesinde mükemmeliyetçi bir çabayla ortaya koymak yerine, çok küçük de olsa bir adım atarak başlamayı, denemeyi ve denerken değiştirmeyi tercih ediyorum. En azından etmeye çalışıyorum diyebilirim. Çünkü benim deneyimim fikre dair eylemsel sürecin de oldukça katkısı olduğundan yana.

Bir izleyiciyle karşılaşma anı sizin için ne ifade eder? Hiçbir izleyici görmeyecek olsa, yine de sanat yapar mıydınız? Neden?

İzleyicinin eserle karşılaştıkları anı izlemeyi oldum olası sevmişimdir. Eserle kurdukları ilişkinin, bazen gizli saklı ona dokunmalarının, meraklı ya da bir bakışla geçip gitmeleri anlamlandıramadığım şekilde keyifli gelir. Ancak insanlar için üretmekten ziyade ben kendi öykümü ve insan ömrümce aslında oldukça kısıtlı zamanımı sevdiğim, ilgimi çeken ve bazen mesele ettiğim bazen de yalnızca güzel bulduğum şeyler için üretmekte oluyorum. Çünkü öncelikle kendi iç dünyamı ifade etme ve anlama ihtiyacı duyuyorum. Bunun izleyici ile bir ilgisi pek yok şu sıralar. Ancak izleyiciyle karşılaşmaları seviyorum. 

Sanatsal üretiminizde ileride hangi meseleleri merkeze almayı düşünüyorsunuz?

Bu da sanat algım gibi her yaşımda farklı bir yere işaret etti. Mesela öğrencilik yıllarımda toplumsal gerçekçi işler konular daha çok ilgimi çekmişti ve ben de bu alanlarda işler yapmaya özen gösterirdim. Ancak zaman ilerledikçe daha öznel konulara, içselleştirdiğim meselelere, benlik algısına yönelik şeyleri daha merkeze aldım. Biraz daha soyutlanmak ve kendimi dinlemek bu dönemimde bana daha çok üretkenlik anahtarı veriyor. Bütüncül, kutulara sıkıştırılmış meseleler arasında değil de daha akışkan olmayı doğru buluyorum. Aslında şu an bulunduğumuz çağın inanılmaz bir dönüşüm içinde olduğuna inanıyorum ve bu dönüşümün bir parçası, buna tanık olan biri olarak kendi perspektifimden, belki de bu dönüşümü kullanarak bir şeyler üretmek istiyorum. 


Yorumunuzu bırakın