2 Eylül 2025 Salı

Artist Spotlight ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’: Selda Dilek Bakındı

Artist: Selda Dilek Bakındı |  Ed. Seda İstifciel


Decollage Art Space olarak başlattığımız ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’ temalı Artist Spotlight yazı serisinde, her hafta bir sanatçının üretim pratiğine ve sanatsal yaklaşımına odaklanacağız. Bu yazı serisi ile sanatçıların üretim pratiğini ve sanatsal yaklaşımını odağa alarak görünürlüklerini artırmayı amaçlıyor, aynı zamanda farklı disiplinlerden bireysel sanatçıların daha fazla duyulmasına destek olmak, onları sanat profesyonellerine ve sanat dünyasında etkili kişilere ulaşmalarına aracı olmak istiyoruz.

Kurum olarak sanatçılarla sanat ekosistemi arasında sürdürülebilir ve nitelikli bağlar kurmayı önemsiyor, bu röportajlar ile sanatçıların profesyonel sanat süreçlerini geniş kitlelerle buluşturmayı arzuluyoruz. Artist Spotlight serisinin, güncel sanat ortamında karşılaşmalara alan açarak güçlü bir ağ kurmanın da zeminini hazırlayacak bir platform olmasını hedefliyoruz.

Artist Spotlight ‘Bir sanatçı bir hikaye’ serimizde “ODAK” sergimizde yer alan sanatçılarımız ile konuştuk.

Bu haftaki konuğumuz Selda Dilek Bakındı.

Keyifli okumalar.

Sanat sizin için ne ifade ediyor?

Sanat, benim için kendimden ayrı düşünemediğim bir uzuv gibi; eninde sonunda içgüdüsel bir biçimde, tıpkı nefes almak gibi hayatımın ayrılmaz bir parçası oluyor. Sanat yoluyla insanların duygularına dokunmak ve samimiyetlerini keşfetmek benim için inanılmaz değerli ve çok keyifli. Sanki çocukluğumda oyun oynuyormuşum gibi hissediyorum.


Sanat yapma pratiğinde sizi besleyen ‘an’lar neler? 

Çocukluğumdan beri yaşadığım olumsuz duygular beni resim yapmaya iterdi, sanki konuşmak istemediklerimi resimlerim yoluyla anlatırdım. Ve hiç konuşmadan başka insanların da resimlerimde kendilerinden parçalar görüp yalnız olmadıklarını hissetmelerini düşünmek beni mutlu ederdi. Artık  hayallerimi resmetmeyi ve insanlarla ortak hayallerde buluşmak istediğime karar verdim. Güzel duyguların ve  gerçekleşen hayallerin bulaşıcı olduğuna inanıyorum. Elimden geldiğince de dünyaya sanat aracılığıyla güzel duygular serpiştirmek istiyorum. 

Yaşam deneyiminiz sanat pratiğinizi nasıl şekillendirdi ve etkiledi? Gelecekte üretim pratiğinize dahil etmeyi düşlediğiniz yeni bir malzeme, tema ya da yöntem var mı?

Sanatsal pratiğimin temelinde, bireysel kimliğimi tanıma çabası yer alırken, zaman içinde bu arayış, dış gerçekliği anlama ve açıklama motivasyonuna evrilmiştir. Bu doğrultuda çalışmalarım çoğunlukla tuval, çeşitli kağıtlar ve duralit üzerine gerçekleşse de; fotoğraf manipülasyonları, karton, priz çerçeveli kompozisyonlar ve enstalasyon gibi farklı ifade biçimlerini de içermektedir. Resimlerimin alt yapısında genel olarak; sosyoloji, psikoloji ve felsefe içeren konular yer alıyor. Gelecekte de farklı tekniklere açık olmakla birlikte tuval üzerine yağlı boya ile üretimlerime devam etmeyi planlıyorum. 


Sanatınızda geliştirdiğiniz dilin oluşum aşamalarını dinlemek isteriz. Üslubunuzu belirleyen temel yaklaşımlar neler ve nasıl geliştirilebilir?

İzlemek bir üretim yapmadan önce yapılabilecek en önemli şeydir bence. Bu bağlamda farkında olmadan yıllarca fotoğraflar çekerek bunları biriktirdim. Bir çoğu mekan ve figür fotoğrafıydı. Işık, gölge, perspektif oyunları, simetri her zaman ilgimi çeken konular oldu. Gördüklerimi her zaman en basit haliyle görebilmeyi çok seviyorum. Bu yüzden çoğunlukla minimalist ve bir şeyi sadece yeteri kadar anlatan fotoğraflar çektim. Anıları fotoğraflaştırmak gibi anıları resimleştirmek ve o anı en basit hatlarıyla hatırlatan detayları resimlerimde kullanmak resimlerimin temelini oluşturuyor diyebilirim. Yani tüm resimlerim geçmiş bir zamanın fotoğrafıydı. 

Bir fikri 'bu artık esere dönüşmeli' dedirten o kıvılcım sizde nasıl oluşuyor?

En basit haliyle “ Yaşanmışlık” diyebilirim. Bazen estetik olarak çok sevdiğim mekanları fotoğraflıyorum ama figürsüz mekan eksik geliyor. Figürden ziyade ‘Yaşayan bir şeyler olmalı burada’ dedirtiyor bana. O da zaman içinde yaşadığım başka bir duygu, olay, gördüğüm, duyduğum, benimsediğim bir fikirle, düşünceyle örtüşüyor ve öyle ortaya çıkıyor. Yemek yaparken yağın kızmasını beklemek gibi bir süreçte oluşuyor. Yağ kızmadan patatesleri atsak o süreçte yine pişmez, kızmasını beklemek gerek. Yaşanmışlık ile düşüncelerimi ısıtıyorum sonrası zaten geliyor. 

Bir izleyiciyle karşılaşma anı sizin için ne ifade eder? Hiçbir izleyici görmeyecek olsa, yine de sanat yapar mıydınız? Neden?

Neden sanat yaptığımız konusu burada belirleyici nokta bence. Kendi sanatımı düşündüğümde, temelde kendimden yola çıkmış da olsam, dolaylı yoldan insanlarda bir duygu uyandırabilmek, düşüncelerini harekete geçirebilmek benim için önemli. İlham aldığım da bir nokta. Sorunuza cevap olarak; şüphesiz yine bir şekilde kendimi sanatın içinde bulurdum ama izleyicisi olmadan aynı coşku ile yapamazdım gibi geliyor. 


Sanatsal üretiminizde ileride hangi meseleleri merkeze almayı düşünüyorsunuz?

Şu an içinde bulunduğumuz dönemde, yaşadığımız binlerce sosyolojik sorundan en önemlilerinden bir tanesi de; kimliğini tanıyamamış biri olarak yaşamaya çalışmak bence. Kimliğini tanıyamamaktan kastım kendi isteklerini, düşüncelerini, duygularını bilerek buna göre yaşamında bir yön/yol çizmekten bahsediyorum. Kulağa oldukça sıradan bir şey gibi geliyor ama yapabilen ve istikrarlı olan aidiyetini kazanıyor. Ben de kendi aidiyetimi aramak için çıktığım bu yolda sanatımın bir parçasını inşa etmişim aslında. Resimlerimdeki mimari yapılar en çok bunu işaret ediyor. İzleyiciye de hissettirmek istediğim şey tam da bu; Kendi binanızı inşa edin! -Kendinizi- 


Yorumunuzu bırakın