Artist: İrem Nur Taşkın | Ed. Seda İstifciel
Decollage Art Space olarak başlattığımız ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’ temalı Artist Spotlight yazı serisinde, her hafta bir sanatçının üretim pratiğine ve sanatsal yaklaşımına odaklanacağız. Bu yazı serisi ile sanatçıların üretim pratiğini ve sanatsal yaklaşımını odağa alarak görünürlüklerini artırmayı amaçlıyor, aynı zamanda farklı disiplinlerden bireysel sanatçıların daha fazla duyulmasına destek olmak, onları sanat profesyonellerine ve sanat dünyasında etkili kişilere ulaşmalarına aracı olmak istiyoruz.
Kurum olarak sanatçılarla sanat ekosistemi arasında sürdürülebilir ve nitelikli bağlar kurmayı önemsiyor, bu röportajlar ile sanatçıların profesyonel sanat süreçlerini geniş kitlelerle buluşturmayı arzuluyoruz. Artist Spotlight serisinin, güncel sanat ortamında karşılaşmalara alan açarak güçlü bir ağ kurmanın da zeminini hazırlayacak bir platform olmasını hedefliyoruz.
Artist Spotlight ‘Bir sanatçı bir hikaye’ serimizde “ODAK” sergimizde yer alan sanatçılarımız ile konuştuk.
Bu haftaki konuğumuz İrem Nur Taşkın.
Keyifli okumalar.
Sanat sizin için ne ifade ediyor?
Sanat benim için varoluş sebebini sorgulamak; bir tür içsel yolculuk, bir öğreti. Dünyevi ayağım, hem hakikatim hem gerçeğim. Dünya, tekil-nesnel bir gerçeklikten ziyade, insanın kendi özünü yaratması, anlamı kendisinin inşa etmesidir. Bu bağlamda sanat, anlam inşa etmenin, varoluşu sorgulamanın ve insan olmanın karmaşıklığını kavramaya çalışmanın bir yolu benim için.
Sanat yapma pratiğinizde sizi besleyen ‘an’lar neler?
Kendimde gözlemlediğim bir sorunun toplumdaki yansımasını keşfetmekle başlıyor bu süreç aslında. Bir çıkmazı sorgulayıp anlamlandırmaya çalışıyorum öncelikle. Bu motivasyon ile üretip, sanatımı görünür kılmaya çalışıyorum. Söylemim üretme arzusunu; üretme arzum sanatımı somutlaştırıyor.
Yaşam deneyiminiz sanat pratiğinizi nasıl şekillendirdi ve etkiledi? Gelecekte üretim pratiğinize dahil etmeyi düşlediğiniz yeni bir malzeme, tema ya da yöntem var mı?
Yaşam deneyimi dediğimiz şey, bence kimliğin ta kendisi ve kimlik, üretim pratiğimde en çok irdelemeyi sevdiğim temel kavramlardan biri. Her sanatçının üretiminde kimliğinin izleri olduğuna inanıyorum; çünkü bugüne dek yaşadıklarımızla biçimlenen bir algı dünyasına sahibiz. Benim için doğduğum yer, karşılaştığım insanlar, okuduğum bir kitap, gezdiğim bir şehir ya da bir başkasında gözlemlediğim bir duygunun yansıması, üreteceğim bir eserin tavrını belirler.
Malzeme konusundaysa kendimi biraz maymun iştahlı olarak tanımlayabilirim. Seramikle aramda güçlü bir bağ olsa da, farklı malzemeleri denemeyi—hatta bazen başarısız olmayı bile—kıymetli buluyorum. Zamanla ilgi alanlarım, duyarlılıklarım değişiyor ve bu değişimin üretimlerime de yansıdığını görüyorum.
Öte yandan üzerinde yoğunlaştığım kavramlarla ilişkim tamamlandığında ki bunu bir tür bilgiye erişim hali olarak görüyorum; üretimlerimin başka kavramlarla, yeni söylemlerle şekil bulacağına inanıyorum.
Sanatınızda geliştirdiğiniz dilin oluşum aşamalarını dinlemek isteriz. Üslubunuzu belirleyen temel yaklaşımlar neler ve nasıl geliştirilebilir?
Konformizmi reddederek başlıyor benim için her şey. Alışılagelmişin ardına bakmak, her eyleme “neden?” sorusunu sormak oluşturduğum dilin temeli. Ne olursa olsun, bir sebep arıyorum; çünkü sebepsizliklerle silinmek yerine, sorgulamayla biçimlenmeyi tercih ediyorum. Zihnimde sürekli dönen bazı sorular var. Kim olduğuma, neye inandığıma, neden böyle düşündüğüme dair. Bu soruların peşinden giderken mümkün olduğunca nesnel olmaya çalışıyorum; çünkü hissettiklerimin ötesine geçip, düşünsel bir zemin kurmaya çabalıyorum. Bu yaklaşım, zamanla üslubumu da şekillendirdi. Sanat benim için yalnızca estetik değil; bir düşünce, direnme ve anlam kurma pratiği.
Bir fikri 'bu artık esere dönüşmeli' dedirten o kıvılcım sizde nasıl oluşuyor?
Bir düşünce kafamın içinde ağırlaştığında, onu somutlaştırmaya başlarım. Üretirken düşünüyorum; çünkü fikrin kendi içinde bir ağırlığı var ve ben ona özgürlük tanıyarak, düşünceye hayat veriyorum. Bu süreç, benim için sadece bir başkalaşım, bir dönüşüm anı.
Bir izleyiciyle karşılaşma anı sizin için ne ifade eder? Hiçbir izleyici görmeyecek olsa, yine de sanat yapar mıydınız? Neden?
Sessiz bir diyalog anı olarak tanımlayabilirim eserlerin izleyici ile buluşma anını. İzleyici benim söylemimi kendi sesinden duyuyor gibi sanki o an. Varlığımı geri planda bırakır; hatta bazen hiç orada yokmuşum gibi durur, sadece insanların yorumlarını dinlerim. Bu karşılaşmalar, sanat pratiğimin ilerleyişi için çok besleyici olabiliyor. Yine de kimse görmeyecek olsa da üretmeye devam ederdim. Kimseyle paylaşmadığım işlerim de var. Bazen yalnızca üretirim; herhangi bir düşünceye ya da söyleme tutunmadan, sadece üretmenin sessizliğine teslim olarak. Kendi sesimi duyurmanın yanı sıra, zihnimde beni sınırlayan düşünceleri susturmanın yolu olduğuna inanıyorum üretmenin.
Sanatsal üretiminizde ileride hangi meseleleri merkeze almayı düşünüyorsunuz?
Kil ile çalışan bir sanatçı olarak doğanın misafiri olduğumun bilincindeyim ve bu yüzden sorumluluk duygusuyla hareket ediyorum. Ekolojik temalar üzerinden farkındalık yaratmak isterim. Doğaya karşı işlenen her tahribat; adalet, eşitlik ve kimlik gibi toplumsal kavramların da ihlali demektir. Bence insanı içine alan her konu—ekolojik ya da toplumsal—birbiriyle ilintili ve politik nitelikler taşır. Bu nedenle üretimimde sabit bir temayı öne çıkarmak yerine, o an zihnimi meşgul eden düşüncenin peşinden koşmak istiyorum ilerleyen zamanlarda.