24 Haziran 2025 Salı

Artist Spotlight ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’: Dilara Selek Köktaş

Artist: Dilara Selek Köktaş  |  Ed. Seda İstifciel


Decollage Art Space olarak başlattığımız ‘Bir Sanatçı Bir Hikaye’ temalı Artist Spotlight yazı serisinde, her hafta bir sanatçının üretim pratiğine ve sanatsal yaklaşımına odaklanacağız. Bu yazı serisi ile sanatçıların üretim pratiğini ve sanatsal yaklaşımını odağa alarak görünürlüklerini artırmayı amaçlıyor, aynı zamanda farklı disiplinlerden bireysel sanatçıların daha fazla duyulmasına destek olmak, onları sanat profesyonellerine ve sanat dünyasında etkili kişilere ulaşmalarına aracı olmak istiyoruz.

Kurum olarak sanatçılarla sanat ekosistemi arasında sürdürülebilir ve nitelikli bağlar kurmayı önemsiyor, bu röportajlar ile sanatçıların profesyonel sanat süreçlerini geniş kitlelerle buluşturmayı arzuluyoruz. Artist Spotlight serisinin, güncel sanat ortamında karşılaşmalara alan açarak güçlü bir ağ kurmanın da zeminini hazırlayacak bir platform olmasını hedefliyoruz.

Artist Spotlight ‘Bir sanatçı bir hikaye’ projemizin bu serisinde “ODAK” sergimizde yer alan sanatçılarımız ile konuştuk.

Bu haftaki konuğumuz Dilara Selek Köktaş.

Keyifli okumalar.


Öncelikle sizi kısaca bir tanımak isteriz. Bize kendinizden biraz bahseder misin?

1990 yılında Adana’da doğdum. Sanata ilgim ilkokul yıllarında başladı. Katıldığım yarışmalarda Türkiye genelinde birçok birinciliğin yanı sıra, uluslararası Lions yarışmalarında Dünya üçüncülüğü elde ettim.

2008 yılında Güzel Sanatlar Lisesi’nden mezun olduktan sonra aynı yıl Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü kazandım. 2014 yılında Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde pedagojik formasyon eğitimimi tamamladım. Daha sonra Bahçeşehir Üniversitesi’nde Öğretim Tasarımı alanında yüksek lisans yaptım. Sanatsal pratiğimde figüratif anlatımlar üzerinden bireysel ve toplumsal dönüşüm süreçlerini ele alıyorum. Tuval üzerine akrilik, yağlı boya ve kahve gibi malzemeleri bir araya getirerek katmanlı ve duygusal yoğunluğu yüksek kompozisyonlar üretiyorum.

Eskişehir, İstanbul, Ankara ve Kocaeli’de çeşitli karma ve kişisel sergilere katıldım. Çalışmalarımı Kocaeli’de sürdürüyorum.

Sanat sizin için ne ifade ediyor?

Sanat, benim için hem bir ifade alanı hem de düşünsel bir yolculuk. İlkokul yıllarında öğretmenimin yönlendirmesiyle katıldığım ulusal/uluslararası düzeyde derece aldığım resim yarışmaları, bu yolculuğun başlangıç noktasını oluşturdu. Bu erken deneyimler, görsel anlatımın içsel dünyamla kurduğum bağı ne kadar güçlendirebileceğini fark etmemi sağladı. Bu doğrultuda Adana Güzel Sanatlar Lisesi ve sonrasında da Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde aldığım eğitimlerle hem teknik becerilerimi geliştirme hem de sanat tarihine, farklı ifade biçimlerine ve düşünsel yaklaşımlara dair derinlikli bir perspektif edinme imkânı buldum.

Zamanla sanat, yalnızca bir üretim süreci değil; aynı zamanda kişisel bir dönüşümün zemini oldu. Renkler, figürler ve semboller aracılığıyla içsel deneyimlerimi dışa vurabiliyor, anlamlandıramadığım duygularla yüzleşebiliyorum.

Benim için sadece estetik bir üretim alanı değil, aynı zamanda varoluşsal bir sorgulama ve anlamlandırma pratiği olduğunu söyleyebilirim. İçsel dinamiklerimi, çevresel gözlemlerimi ve kültürel birikimimi bir araya getirerek, çok katmanlı bir anlatım dili oluşturmaya çabalıyorum.  Ayrıca içsel bir keşif aracı olmanın çok ötesinde, doğduğumuz dünyanın karmaşasına anlam katmamıza ve kendi sınırlarımızın dışına taşmamıza olanak tanıdığını, yerleşik güç yapılarını sorguladığını ve çoğu zaman söze dökülmemiş duyguları, ifade edilmemiş gerçekleri görünür kıldığını düşünüyorum.


Sanat yapma pratiğinde sizi besleyen ‘an’lar neler? 

Sanat üretimim, bireysel ve toplumsal psikolojiye duyduğum ilginin yönlendirdiği tematik çerçevede ilerliyor. İnsan davranışlarını, ruhsal dönüşümleri ve içsel çatışmaları gözlemlediğim anlar, üretim sürecimde temel motivasyon kaynaklarımdan biri. Beni besleyen anlar genellikle yüksek sesle anlatılmayanların çevresinde yoğunlaşıyor. Duyguların keskinleştiği, zamanın yavaşladığı ve içsel bir farkındalık yaratan o kısa duraksamalar, bazen dinlediğim bir şarkı, bir sergide izleyicinin yüzünde beliren bir ifade, yolculuklarımda tanık olduğum sessiz bir an. Zihnin işleyişine ilgi duyan hevesli bir gezgin olmanın yanı sıra, iyi bir okuyucuyum. Okuduklarımı resimlerimde birleştirmeyi seviyorum. Bunlar, zihnimde iz bırakan ve daha sonra üretime dönüşen anlara evriliyor. Bir resim oluşurken diğerine başlamak için bir döngü de başlıyor aslında.

Yaşam deneyiminiz sanat pratiğinizi nasıl şekillendirdi ve etkiledi? Gelecekte üretim pratiğinize dahil etmeyi düşlediğiniz yeni bir malzeme, tema ya da yöntem var mı?

Sanat pratiğim, deneyimlerimle sürekli etkileşim halinde. Sanat eğitimim boyunca çok değerli hocalarla çalıştım ve bu süreç bana güçlü bir teknik temel kazandırdı. Pedagojik formasyon alarak sanat eğitimine yöneldim, çocuklar ve gençlerle çalışmak üretimimi daha duyarlı ve sorgulayıcı bir hale getirdi.

Gittiğim ülkelerde, gezdiğim şehirlerde edindiğim kültürel ve duygusal birikim, işime sürekli yeni katmanlar ekliyor. Son yıllarda ise psikoloji okumalarım ve sanat-terapi ilişkisine olan ilgim, sanatımı daha anlam odaklı bir yöne taşıdı. Gelecekte mekâna özgü yerleştirme, video veya disiplinler arası yöntemleri de üretimime dahil etmeyi düşünüyorum. Aynı zamanda sanat-terapi ekseninde disiplinler arası atölyeler üzerine çalışıyorum. Çünkü sanat, sadece bireysel ifade değil; aynı zamanda dönüşüm, temas ve hatırlama biçimi.


Sanatınızda geliştirdiğiniz dilin oluşum aşamalarını dinlemek isteriz. Üslubunuzu belirleyen temel yaklaşımlar neler ve nasıl geliştirilebilir?

Üslubum zaman içinde kendiliğinden evrildi ve hem akademik birikimim hem de kişisel dönüşüm süreçlerimin izlerini taşıyor diyebilirim. Başlangıçta daha çok figüratif anlatımla iç dünyaları resmederken, zamanla buna simgeler, çiçekler ve çok katmanlı dokular eklendi. Malzeme çeşitliliği, her yeni anlatı için farklı bir alan açtı.

Karışık teknik kullanımı özellikle akrilik, kahve, asfalt ve yağlı boya gibi malzemelerle çalışmak yüzeyde hem görsel hem duygusal bir derinlik yaratmamı sağladı, sadece biçimsel değil, aynı zamanda kavramsal bir derinlik sağladığını düşünüyorum. Bu dili geliştirmenin yolu ise benim için üretmeye ve gözlemlemeye devam etmekten geçiyor.

Bir fikri 'bu artık esere dönüşmeli' dedirten o kıvılcım sizde nasıl oluşuyor?

Bu kıvılcım genellikle, gözlemlediğim ya da deneyimlediğim yoğun duygusal ya da düşünsel bir anın ardından ortaya çıkıyor. Dışsal bir olayın içimde yarattığı sarsıntı, bir kitapta karşılaştığım bir kavram ya da bir çocuğun çizdiği basit bir şeklin çağrıştırdıkları sonunda eşimle uzun saatler tüm bu tetikleyicileri konuşmamız. Tetikleyici unsur her ne olursa olsun zihnimde beliren bir düşünce ya da metafor, belirli bir yoğunlukta tekrarlanmaya başladığında, yani “kendi yerini talep ettiğinde”, onun görsel dile dönüşme ihtiyacını hissediyorum. Tabi ki tüm sürece eskiz defteri ve bir anı defteri de eşlik ediyor.

Bir izleyiciyle karşılaşma anı sizin için ne ifade eder? Hiçbir izleyici görmeyecek olsa, yine de sanat yapar mıydınız? Neden?

İzleyiciyle karşılaşma anı, sanatın yalnızca bireysel bir ifade değil, aynı zamanda kolektif bir deneyim olduğunu hatırlattığı için oldukça kıymetli. Bu etkileşim, üretimin özneler arası bir anlam katmanına taşınmasını sağlar. Özellikle son kişisel sergimde izleyicilere, “Bu sergi sizde hangi duyguları uyandırdı?” sorusuyla oluşturduğum interaktif duvar, bu karşılaşmanın yazılı ve duygusal bir karşılık bulmasına olanak tanıdı ve gelen bu yazılı dönütler, eserlerin derin bağlar kurabildiğini gösterdi. Bu duvar sadece geri bildirim almak için değil, izleyicinin eserlere ruhsal olarak dokunabileceği ve kendi içine dönüp bakabileceği bir alan yaratmak içindi.

Bununla birlikte sanat yalnızca paylaşmak için değil, anlamak için de vardır. Ve çoğu zaman, en derin anlamalar, sessizce yapılan üretimlerde doğar. Dolayısıyla izleyiciyle karşılaşmak oldukça kıymetlidir ama üretimin varlık nedeni değildir. Üretim sürecim temelde içsel bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Çünkü sanat, benim için düşüncenin ve duygunun en doğal ifade biçimi; bir tür zihinsel boşaltım ve yeniden inşa süreci.


Sanatsal üretiminizde ileride hangi meseleleri merkeze almayı düşünüyorsunuz?

Sanatsal üretimimde ilerleyen dönemlerde; psikolojiye, ruhsal dönüşümlere ve insanın karanlık/aydınlık yanlarına olan ilgim sürecek. Sanatın sadece bireysel değil, toplumsal olarak da dönüştürücü bir gücü olduğuna inanıyorum. Bu yüzden hem bireyin içsel dünyasına hem de toplumsal yapıya dair bastırılmış, görünmeyen duygu ve hikâyelere daha çok alan açmak istiyorum.

Ayrıca sanatın eğitimle, özellikle çocuklarla ve gençlerle olan bağını daha da güçlendirecek projeler üretmek istiyorum. Çünkü sanatın duyguları dönüştürme, ifade etme ve iyileştirme gücü bana göre her yaştan insan için çok kıymetli.




Yorumunuzu bırakın