7 Şubat 2025 Cuma

Anların Özel Ressamı: Burhan Uygur

Orhun Atmış  |  Ed. Seda İstifciel


 “Ben biraz aceleci ve derbeder bir insanım, bir iş çarçabuk olsun bitireyim isterim. Yalnız resmin karşısına geçince bu acemiliğimden hiçbir eser kalmaz. Benim hayatım resimle iç içedir. Yaşantımın tadı resimlerime her zaman aksetmiştir ve yaşadıklarımı resimlerime dökmeden tuvalden kalkmam. O arzu, o istek resimlerime girer ve bana hayat verir, ben de resimlerime hayatımı veririm.” 

                                                                                                                            -Burhan Uygur


Karakteri ve mizacıyla kendi kuşağından ayrılan bir ressam Burhan Uygur. 1992 yılında 52 yaşındayken, çok erken hayatını kaybeden sanatçı, 1970-1990 döneminde büyük izler bıraktı. Özellikle kendisinden önceki hiçbir ressama benzemeyen tarzıyla, omzuna astığı deri çantasında taşıdığı defter ve boyalarıyla, o an orada gördüğü herhangi bir olayı yer ve zaman fark etmeksizin resmetmesiyle öne çıktı. Renkli bir kişiliği vardı. Erken yaşta keşfettiği resim dilini bir yaşam biçimine dönüştürdü. Resim üretimini atölye yerine sokağa taşıdı. 

Hayatın doğal akışını, bir meyhane masasını, bir sokağı, bir insanı olduğu gibi yansıtmaya çalışıyor Burhan Uygur resimlerinde. Hem görsel olarak hem de zihninizde duyacağınız seslerle. Onunla bire bir aynı şeyi görmeseniz de anlıyorsunuz, resimlerine eklediği yazılarla da duyuyorsunuz... Bazen sokakta gördüğü bir kedi, uzaklardan yankılanan bir müzik sesi, antika dükkanı, üzgün bir çocuk onun için resminin bir konusu olabiliyor. Uygur, resmi seyirlik bir obje olarak değil, görünenin ardındakine ulaşmak için aşkın bir yol, tenha bir dil olarak görüyor. Resimlerine yerleştirdiği notlarla hikâyenin görünmeyen taraflarını da yansıtmak istiyor. Çocukluğunda aklına kazınan Karadeniz manzarası, annesiyle kız kardeşinin ve eşi Vesile’yle oğlu Tuna’nın suretleri de resimlerinde sık sık yer buluyor. 

Burhan Uygur’un resimleri sabit bir bakış hattına oturmuyor. Figürlerin zemini yok, perspektifleri farklı. Tüm imge ve canlılar boşlukta yüzer gibi duruyor. Kafanızı çevirerek, kaldırarak ya da yapabiliyorsanız tamamen ters bir şekilde bakmanızı gerektiren ayrıntılarla dolu resimleri. Ama hepsi de bir şeyler anlatıyor. 

Sergide Burhan Uygur’un resimlerinde yer alan iki ana üslubu görebiliyorsunuz. İlki 1961 yılında girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde geliştirdiği ve atölyede uyguladığı, dönemin yeni figüratif resmine yakın işleri. İkincisi ise 1970’lerin ortalarından itibaren belirginlik kazanan, atölye dışında hızlı bir biçimde ürettiği resimler. O tarihlerde kahvede, vapurda, parkta, yolculuk sırasında Burhan Uygur’la karşılaşmış olsaydınız, onun defterine hızlı hızlı kompozisyonlarını aktardığını görürdünüz. 

Burhan Uygur, dönemin baskın akademik figür ve soyut resim kurallarından uzak duruyor. Renk, boya ve çizgiyi kendine özgü bir şekilde yeniden kurguluyor, tuval yerine kağıt malzeme kullanıyor, imgeyi, yazıyı ve şiiri çok doğal bir biçimde buluşturuyor. Aslında bugünümüzle de bağı var Burhan Uygur’un, belki de bugünlerde en çok keşfedilmesi gereken sanatçılardan birisi. Uygur, anlık kaygılarından kurtulmak için resim yapmayı ruhsal bir arınma, bir sağaltım aracı olarak görüyor. 


Sergide sanatçının tablolarının yanı sıra kişisel eşyaları da yer alıyor. Yanı sıra bir de videoyla sanatçıyı daha iyi tanıyabiliyorsunuz. Öte yandan sergi mekânının İstiklal Caddesi’ne bakan yüzünden itibaren tüm sergi mekânının yüksek tavanlarına doğru bakarsanız Burhan Uygur’dan alıntılanan sözleri de okuyabiliyorsunuz. Bu da size sanatçının renkli kişiliğiyle ilgili bir fikir veriyor. 

Küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu’nun, asistan küratörlüğünü de İrem Büşra Coşkun’un yaptığı “Solo Botter – Burhan Uygur” sergisi 20 Mayıs’a kadar görülebilecek. İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Casa Botter’de açılan sergilerinin özel bir amacı var. O da kaybettiğimiz sanatçıların izini sürmek, onları anmak ve bugünün izleyicisine tanıtmak. Bu şekilde Türkiye’nin modern tarihine ilişkin bir hafıza alanı oluşturmak. Burhan Uygur sergisi de bu anlamda mekânın amacına başarılı bir şekilde hizmet ediyor. 



Yorumunuzu bırakın