Kumru Yaren Cengiz | Ed. Seda İstifciel
Sezonda adlarını sıkça duyduğumuz, öneri listelerinde ilk sıralarda yer alan HardLove’ın yazarı ve yönetmeni; Yıldız’ın yönetmeni olan Anıl Can Beydilli ile kariyeri, oyunları ve kurucularından olduğu “artalan kolektif” hakkında konuştuk. Keyifli okumalar dilerim.
Kumru Yaren Cengiz: Bize kendini tanıtarak başlayabilir misin?
Anıl Can Beydilli: Tabii. Ben Anıl Can Beydilli. Turizm lisesi mezunuyum. Ardından iki yıllık bir turizm programı okudum. Ancak yazarlığa ilgim vardı ve bununla ilgili bir bölüm okumak istiyordum. Araştırırken İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü karşıma çıktı. 2016’da bu bölüme yetenek sınavlarıyla girdim ve kazanmamla dramaturji hikayem başlamış oldu.
Kumru Yaren Cengiz: Dramaturji eğitiminle birlikte pratikte de bir başlangıç yaptın mı?
Anıl Can Beydilli: Evet, eğitimle birlikte Kadıköy Emek Tiyatrosu’nda asistanlık yapmaya başladım. Teoriyle pratiği bir araya getirdiğim bir dönemdi. Gündüz okula gidiyor, akşam tiyatroya geçiyordum. Orada ışık tasarımı gibi işler yapıyordum. Emek Tiyatrosu o dönem oldukça hareketliydi; birçok tanınmış isim oyunlarını getiriyordu. Onlarla tanışıyor, oyunlarını izliyor, tartışmalar yapıyorduk. Çok besleyici bir dönemdi benim için. Hem yazarlık hem de sahne deneyimim burada gelişti. İlk dramaturji çalışmamı da burada yaptım.
Kumru Yaren Cengiz: Bu süreçte yazdığın ya da yönettiğin oyunlar oldu mu?
Anıl Can Beydilli: Evet. "Hiçbir Yerdeki Adam" adında bir oyun yazdım ve yönettim. Bu oyun oynandı. O süreçte hem yazarlık hem de dramaturji işlerim devam etti. Çeviriler yaptım, birkaç televizyon dizisinde senarist olarak çalıştım.
Kumru Yaren Cengiz: Son dönem projelerinden biraz bahseder misin?
Anıl Can Beydilli: 2023 yılında, uzun zamandır hayal ettiğim bir projeyi gerçekleştirmek için çalışmalara başladım. Dramaturji bölümünden tanıştığım iki arkadaşımla birlikte "artalan kolektif" adını verdiğimiz bir oluşum kurduk. Kurucuları arasında Yaşam Özlem Gülseven, Tuğba Sorgun ve ben varım. Amacımız yerli metinler ve yeni biçimler üzerinde çalışarak çağımızın hikayelerini keşfetmekti. "Artalan" bu misyonla yola çıktı ve çok güzel bir sezon geçirdi. Aynı zamanda diğer yazar ve sanatçılarla iş birliği yaparak büyümeye devam ediyoruz.
Kumru Yaren Cengiz: İlk yazıp yönettiğin oyun olan "Hiçbir Yerdeki Adam"dan biraz bahseder misin?
Anıl Can Beydilli: Tabii. İlk oyun olması sebebiyle çok heyecan vericiydi. Yazma sürecim genelde yıllar içinde biriktirdiğim fikirleri harmanlamakla başlar. "Hiçbir Yerdeki Adam" da böyle oluştu. Hem bireysel bir yolculuğu hem de toplumsal izleri ele alan bir oyundu. Yazar ve yönetmen olarak bu oyunda kendimi ifade etme fırsatı buldum.
Kumru Yaren Cengiz: İlk oyunun olan Hiçbir Yerdeki Adam fikri nasıl oluştu? Bize biraz hikayesinden bahseder misin?
Anıl Can Beydilli: Bazı fikirler zamanla gelişiyor ama çoğu da gelişmeden kalıyor. Hiçbir Yerdeki Adam, bir film senaryosu olur diye düşündüğüm bir hikayeydi aslında. Hikâye, yıllardır çalıştığı şirkette terfi almayı bekleyen beyaz yakalı bir adamı anlatıyor. Çalıştığı departmanda şef emekli olunca müdürü, onu ve eşini bir akşam yemeğine davet ediyor. Adam bu yemekte şeflik pozisyonuna getirileceğini düşünüyor. Her şey güzel giderken evden ayrılmadan önce tuvaleti kullanıyor. Sonra yolda eve giderken bir paranoya başlıyor: "Acaba sifonu çektim mi?" Bu basit şüphe gittikçe büyüyüp kafasında devleşiyor ve tüm hayatını etkileyen bir krize dönüşüyor. Şu anda oyun Londra’da oynanıyor ve yakında İstanbul’da da sahnelenecek galiba tekrar.
Bu oyun benim için özel çünkü pandemi döneminde, mezuniyet senemde yazmıştım. O dönem tiyatro yapmak neredeyse imkânsız gibi görünüyordu. Kadıköy Emek Tiyatrosu’yla aramda bir güven ilişkisi oluşmuştu artık ve ben de bir oyun fikri götürürsem değerlendirileceğini biliyordum. Halihazırda çalıştığım metinler o dönemin koşullarına göre sahneleme açısından çok zor görünüyordu. Ben de tek kişilik bir oyun olarak bu hikâyeyi yazmaya başladım. Yazdığım metni birkaç kişiye okuttum; beğenildi ve oyun sahnelenmeye başladı. Hiçbir Yerdeki Adam hem yazarlık hem de yönetmenlik anlamında benim için çok kıymetli bir başlangıç oldu.
Kumru Yaren Cengiz: Peki, mezuniyetinden itibaren başka hangi projelerde yer aldın?
Anıl Can Beydilli: Hiçbir Yerdeki Adam’dan sonra birçok projede yer aldım. Örneğin, bir çeviri çalışması yaptım. Havuz isimli oyunun çevirisini gerçekleştirdim ve oyun, çok genç ve yetenekli bir ekip tarafından sahnelendi. Hâlâ oynanıyor. Aynı dönemde İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Engin Alkan’ın yönettiği Hamlet prodüksiyonunda misafir dramaturg olarak çalıştım. Bu süreç yaklaşık beş-altı ay sürdü ve inanılmaz zorlu bir metin üzerinde çalışmak hem yorucu hem de öğretici oldu. Engin Alkan gibi bir isimle çalışmak, bana hem sahneye hem de metne dair büyük bir deneyim kattı.
Ayrıca dizi senaryoları yazdım. O sıralarda yazmaya başladığım ve uzun zamandır hayalini kurduğum bir proje olan HardLove için çalışmalar da başladı. Yazım süreci bir buçuk yıl kadar sürdü ve nihayet sahneye taşındı. HardLove, Artalan olarak ismimizi duyurduğumuz önemli bir oyun oldu.
Kumru Yaren Cengiz: HardLove ile aldığınız geri dönüşler nasıldı? Bu proje size neler kattı?
Anıl Can Beydilli: HardLove benim için sahnede görmekten en çok heyecanlandığım projelerden biriydi. Cinsel deneyimin sahne üzerinde nasıl bir estetik formu olabileceğini düşünmek, aynı zamanda, kendi jenerasyonumun yaşadığı krizleri tartışacak bir zemin hazırlamak benim için temel motivasyonlardı. Oyunu izleyen birçok kişi bu konularla ilgili değerli geri dönüşlerde bulundu; bu da bizi ekip olarak çok mutlu etti.
Metni yazarken ekipten oyuncuların getirdiği malzeme ve fikirler çok önemliydi. Yazım süreci dramaturgumuz Yaşam’la birlikte ilerledi. Ben metni yeniden düzenliyordum. Hatta bazen 10 sayfa silip baştan yazdığım oluyordu. Bu yoğun iş birliği sayesinde oyun çok değerli bir hale geldi. Sonunda aldığımız olumlu tepkiler, bu sürecin ne kadar anlamlı olduğunu kanıtladı.
Kumru Yaren Cengiz: HardLove sürecinde ekip olarak nasıl bir çalışma metodu izlediniz? Özellikle yönetmenlik, hareket tasarımı ve oyunculuk arasındaki ilişkiden bahseder misin?
Anıl Can Beydilli: HardLove benim için hem yazım sürecinde hem de sahnelenme aşamasında önemli bir öğrenim deneyimi oldu. Oyunun teması gereği erkek perspektifine sıkışıp kalma riski yüksekti; bu nedenle ekibin ve özellikle dramaturg olarak Yaşam’ın katkısı çok kritikti. Oyunun dilinde gündelik hayatla stilize bir estetik arasında gidip gelen bir yapı oluşturmak istiyordum. Bu geçişleri sağlamak hareket ve beden tasarımı açısından en zorlayıcı kısımlardan biriydi. Sahne tasarımından ışığa kadar tüm teknik ekibin bu iki dünyayı birbirine bağlayan katkıları, oyunun kalitesini yukarı taşıdı. Yasin Gültepe'nin ışık, Cihan Aşar’ın dekor tasarımı ve müzikler bu anlamda oyunun bütünlüğüne çok şey kattı.
Kumru Yaren Cengiz: Yönetmen ve hareket tasarımcısı arasındaki ilişki nasıl şekillendi?
Anıl Can Beydilli: Gülnara ile çalışma sürecimiz, her şeyden önce oyunun ihtiyaçları üzerine tartışmalarla başladı. Tasarımcı olarak kendi fikirlerini getirse de önce oyunun neye ihtiyaç duyduğunu araştırmayı tercih eder. Oyuncularla birebir çalışarak onların malzemelerini değerlendirir ve bu doğrultuda hareket tasarımlarını oluşturur. Ben de kendi beklentilerimi ve oyundan ne hissetmek istediğimi ifade ediyorum, ama o noktadan sonra tasarımcı ve oyuncunun getirdiği malzemelerle bir harmoni oluşturuyoruz.
Bu iş birliği, sürecin sonunda ortaya çıkan özgün dili bulmamızı sağladı. Özellikle birlikte yaptığımız ikinci oyunla birlikte aynı dili daha hızlı yakalamaya başladığımızı fark ettim.
Kumru Yaren Cengiz: Oyuncularla çalışırken nasıl bir yöntem izliyorsun?
Anıl Can Beydilli: Ben oyunculuk çıkışlı olmadığım için yöntem ve metotlar üzerinden bir çalışma izlemiyorum. Çok güvendiğim ve sahnede ortak bir üretim alanı kurabileceğim oyuncularla çalışıyorum. Genel olarak sahnede ne görmek istediğimi, hangi kavramlar üzerinde durduğumu ve nasıl bir sahne dili inşa etmek istediğimi anlatıyorum ve onlardan gelen fikirleri nasıl yapıya dahil edebileceğimle ilgileniyorum.
Çalıştığım oyuncular genelde eli kalem tutan, doğaçlama yeteneği yüksek ve dramaturjik düşünceye yatkın isimler oluyor. Bu tür oyunculara fikirler ve kavramlar sunduğunuzda, onlar size zaten çok şey getiriyor. Gerisi o malzemeye şekil vermek ve düzenlemek oluyor.
Kumru Yaren Cengiz: Dramaturji bu süreçte nasıl bir rol oynadı? Dramaturji genelde yanlış anlaşılıyor biliyorsun. İnsanlar dramaturgları sadece metin analizi yapan kişiler olarak görüyor. Ama dramaturg aslında bir sanat danışmanı gibi çalışır; oyunun bütününü destekleyen, yönetmenle eşit bir işbirliği yapan kişidir özetle.
Anıl Can Beydilli: HardLove’de dramaturgumuz Yaşam’ın katkıları çok değerliydi. Yaşam, çağdaş tiyatro ve feminist teorilerle derin bağları olan, akademik düzeyde çalışmalar yapan bir dramaturg. Yazım sürecinde Yaşam’la metin üzerine çokça tartıştık ve bu tartışmalar oyunun yapısını şekillendirmede büyük rol oynadı. Benim dramaturjiye yaklaşımım, hikâyenin ihtiyaçlarına odaklanmak ve sahnede bu ihtiyaçları nasıl bir biçimle karşılayacağımızı bulmak üzerine. Yaşam bizim projelerimizde sadece benimle değil, oyuncularla ve tasarımcılarla da yoğun bir diyalog alanı kurarak çalışmasını yürütüyor. Örneğin hem HardLove’da hem de Yıldız’da Gülnara ve ikisinin birlikte yürüttüğü provalar oldu.
Kumru Yaren Cengiz: Son olarak, yönetmenlik ve oyunculuk ilişkisi hakkında ne düşünüyorsun?
Anıl Can Beydilli: Bence yönetmenlik, oyuncunun performansını şekillendirmek değil, ortaya çıkan sonucu değerlendirmekle ilgili. Oyuncuların neyi nasıl yaptığı, hangi tekniği kullandığı tamamen onlara kalmış bir şey. Ben oyuncunun malzemesini yönlendirebilirim, ama onun yerine performansını inşa edemem.
Tabii ki bazı yönetmenler oyunculuk biçimlerine doğrudan odaklanır; Belli bir oyunculuk stilinde derinleşip o üslup üzerine bir tiyatro anlayışı geliştiren birçok isim sayabiliriz. Ancak benim yaklaşımım daha çok hikâyenin içeriğine ve o içeriğin gerektirdiği biçime odaklanmak üzerine. Bu nedenle, her oyuncunun kendi yöntemleriyle çalışabileceği bir alan yaratmaya çalışırım.
Kumru Yaren Cengiz: Yapım süreciyle ilgili biraz daha bilgi verir misin? Bir yapımcınız var mıydı, yoksa nasıl bir destek buldunuz?
Anıl Can Beydilli: Uzun yıllardır tanıştığımız ve bize güvenen insanlarla çalıştık. Bu insanlar, hak edişler konusunda bize yardımcı oldular diyebilirim. Bir dayanışma içinde oluyor her şey. Özellikle bizim gibi ünlü olmayan, adı bilinmeyen ekiplerin ilk etapta destek bulması ya da sponsorluk alması pek mümkün olmuyor.
Genelde bir işe çok inanıyorsunuz ve “Bu işin altına hep birlikte girelim, dayanışarak çıkaralım,” diyorsunuz. Tabii bu süreç, yaptığınız işle ilgili daha duygusal ve kırılgan bir hale gelmenize neden oluyor. Çünkü fiziksel, zihinsel ve maddi anlamda çok fazla şey koyuyorsunuz ortaya. Sonuçta işinizle çok kişisel bir bağ kuruyorsunuz.
Kumru Yaren Cengiz: Ama neyse ki işinizi iyi yapıyorsunuz ki olumsuz yorumlara pek rastlamıyorsunuzdur. HardLove ve Yıldız arasında bir kıyaslama yaparsak sizin için farkları neler?
Anıl Can Beydilli: Yıldız’ın başından beri var olan bir projenin devamı olduğunu belirtmekte fayda var. İlk olarak “Kısalar” adı altında Zorlu’da gerçekleştirilen bir atölye programı sonucu kısa oyun olarak geliştirilmiş ve beğenilmiş. Daha sonra bu 15-20 dakikalık oyun genişletilerek bir sezonda oynaması planlanmış. Bana önerildiğinde metni okudum ve hemen bir şeyler hayal etmeye başladım. Bu süreçte oyuncu, yönetmen ve yazar arasında güçlü bir dayanışma oluştu.
Kumru Yaren Cengiz: Yıldız’ın seyirciler için cazip yanları nedir? Neden izlenmeli?
Anıl Can Beydilli: Yıldız çok kişisel ama aynı zamanda herkesin özdeşleşebileceği temaları işliyor. Bir muhabbet kuşu üzerinden anlatılan hikâye, hepimizin yaşadığı o aidiyet sorununa ve savunmasız hissettiğimiz anlara dokunuyor. Bizi tehdit eden devasa bir dünya var ve bu kuş, tüm bunları ilk kez deneyimliyor. Bu anlatımı çok keyifli ve tatlı bir şekilde izliyoruz. Ayrıca oyuncunun performansı gerçekten olağanüstü. Bence bunlar oyunu izlemek için yeterli olabilir.
Kumru Yaren Cengiz: Şu an üzerinde çalıştığın ya da gelecekte planladığın bir projen var mı?
Anıl Can Beydilli: Keşke bir tane projem olsaydı. Her şey daha kolay olurdu. Şu an hem artalan hem de farklı çatılar altında olabilecek birkaç şey üzerine çalışıyoruz, görüşmeler devam ediyor. Ancak acele etmeyi pek sevmiyorum. Mesela HardLove’ın ortaya çıkması bir buçuk yıl sürdü. Sabırla ilerlemek sonuçta daha iyi bir iş ortaya koymamızı sağlıyor.
Kumru Yaren Cengiz: Metinle çalışmaya başladığından itibaren süreç genelde ne kadar sürüyor? Yakın zamanda bir projeni görebilecek miyiz?
Anıl Can Beydilli: Genellikle süreçlerim uzun sürüyor. Acele etmeyi sevmiyorum. Bu nedenle yakın zamanda yeni bir işimi görmezsiniz diye düşünüyorum. Ben süreçlere zaman tanımayı seviyorum.
Kumru Yaren Cengiz: Peki, tüm bu süreçlerde en çok zorlandığınız şey nedir?
Anıl Can Beydilli: Sanırım bu meslek hayatımda en zorlandığım şey insanlarla sürekli bir arada olmak. Ben pek sosyal bir insan değilim. Tabii bu, “hiç sosyal olamam” anlamına gelmiyor. Yani insanlar arasında rahat hissettiğim zaman sosyal olabiliyorum, ama sürekli insanlarla bir arada olmak bana pek iyi gelmiyor. Mesela bir gün insanlarla vakit geçirmeyi seviyorsam, ardından birkaç gün evde yalnız kalmaya ihtiyaç duyuyorum.
Tiyatronun doğası gereği sürekli bir şeyler organize etmeniz gerekiyor; takvim yapmak, insanlarla sürekli iletişimde kalmak zorundasınız. Sadece provadan bahsetmiyorum, prova dışında da devamlı bir organizasyon hali devam ediyor. Bu süreç zaman zaman beni zorluyor. Daha büyük prodüksiyonlarda çalıştığımda, takvimi başkalarının organize etmesinin keyfini yaşamıştım mesela. Bana sadece hangi günler müsait olduğumu söylemek kalıyordu ve bu benim için büyük bir konfor. Keşke hep böyle bir düzenim olsa!
Kumru Yaren Cengiz: Son olarak, kendin yazıp yönettiğin işler haricinde içinde yer aldığın işler hakkında konuşmak ister misin?
Anıl Can Beydilli: Tabii, sahnede şu anda yer alan işlerden biraz bahsedebilirim. Mesela Chaplin adlı oyunda yardımcı yönetmen olarak çalışıyorum. Ayrıca Bahçe Galata’daki İspat adlı oyunda dramaturji yaptım. Bu, Amerikan kökenli çok iyi yazılmış bir metin. Çok zeki bir kurgusu var ve Saim Güveloğlu yönetmenliğinde üç yetenekli oyuncu tarafından oynanıyor. Şu an sezonda devam eden işler bunlar. Bir de çevirdiğim bir oyun var, adı Havuz(su yok). Çok genç ve sağlam bir ekip tarafından sahneleniyor. Şimdilik bunlardan bahsedebilirim.
Kumru Yaren Cengiz: Teşekkür ederim zaman ayırdığın için.
Anıl Can Beydilli: Ben teşekkür ederim.